SON DAKİKA

65. Hükümet’in ilk Bakanlar Kurulu toplantısı (3)

26 Mayıs 2016, Perşembe - 04:06
ANKARA (AA) - Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, "Özellikle Sabancı suikastı gibi çok önemli bir suikastın zanlısı olan Fehriye Erdal’ın Türkiye’de yargılanması en doğal durumdur. Bu doğal durumun sağlanması için Belçika makamlarının hiçbir siyasi mazerete sığınmaksızın Fehriye Erdal’ın iadesi, karşılıklı ilişkilerin, dostluğun ve hukukun gereğidir" dedi.

Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında düzenlenen Bakanlar Kurulu toplantısı devam ederken, açıklamalarda bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, "Belçika yargısı, işadamı Özdemir Sabancı suikastının faillerinden Feyriye Erdal’ın Türkiye’de işlediği suçtan dolayı yargılanmasına karar verdi. Bakanlar Kurulunda bununla ilgili bir değerlendirme söz konusu oldu mu? Ayrıca Belçika yetkilileriyle bir temas söz konusu mudur?" sorusuna Kurtulmuş, şu karşılığı verdi:

"Fehriye Erdal’ın Türkiye’ye iadesiyle ilgili talep defaatle Belçika makamlarına iletilmiştir. Türkiye, bu konuda suçluların iadesi teamülleri çerçevesinde nasıl hareket edilmesi gerekiyorsa Fehriye Erdal ile ilgili bu talepleri sıklıkla tekrarlamıştır. Dolayısıyla biz Türkiye olarak üzerimize düşeni yapıyoruz" diye konuştu.

Suçlunun, suçu işlediği yerde yargılanması gerektiğine dikkat çeken Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Hükümet Sözcüsü olarak da bir kere daha bu görüşümüzü tekrarlıyoruz. Fehriye Erdal’ın, özellikle Sabancı suikastı gibi çok önemli bir suikastın zanlısı olan Fehriye Erdal’ın Türkiye’de yargılanması en doğal durumdur. Bu doğal durumun sağlanması için Belçika makamlarının hiçbir siyasi mazerete sığınmaksızın Fehriye Erdal’ın iadesi, karşılıklı ilişkilerin, dostluğun ve hukukun gereğidir. Ümit ederiz ki, bu temennimizi tekrarlıyoruz, Belçika makamları gereğini yerine getirir."

Kurtulmuş, "64. Hükümet ve 62. Hükümet arasında, Diyanet, başbakana bağlıydı. Değişikliğe gidilmesinin nedeni var mı?" sorusunu şöyle yanıtladı:

"Bu kurumların tamamı, Başbakanlıka bağlı kurumlardır. Bu kurumların hangisini bizzat başbakan kendisi yönetecek, hangisini başbakan yardımcıları vasıtasıyla yönetecek bu her Bakanlar Kurulu kurulduktan sonra ortaya çıkan teamüldür. Sayın başbakan, sayın başbakanlar, diledikleri kurumları kendilerine bağlarlar, diledikleri kurumların yönetilmesini ise başbakan yardımcılıkları eliyle yaparlar. Bu Türkiye’nin klasikleşmiş, geleneksel anlayışlarından birisidir. Geçtiğimiz hükümetlerde evet, 62, 63, 64. hükümetlerde, Diyanet İşleri Başkanlığı, sayın başbakana bağlıydı. Daha doğrusu, 63 ve 64’te, başbakan kendisine bağlamıştı. Dolayısıyla bu yeni başbakanın bir tasarrufudur. Diyanet İşleri Başkanlığı diğer bütün kurumlar gibi Başbakanlıka bağlı kurumlardan birisidir. Bundan sonra bu şekilde yönetilmesi uygun görülmüştür."

- "Lafı eğip bükmeden konuşuyoruz"

Başbakan Binali Yıldırım’ın, yeni anayasa konusunda muhalefet partilerine, "Gelin bu anayasayı birlikte yapalım" diye çağrıda bulunduğu anımsatılarak, "Muhalefet ile bundan sonraki süreçte görüşme olur mu, böyle bir şey konuşuldu mu?" sorusunun yöneltilmesi üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Biz anayasa meselesinde lafı eğip bükmeden konuşuyoruz. Türkiye’nin yeni anayasa talebi sadece AK Parti’yi, sadece hükümeti ilgilendiren bir konu değildir. Türkiye’nin yeni anayasa talebi, Türkiye’de 79 milyon vatandaşımızı ilgilendiren taleptir. Türkiye’nin, reformcu, sivil, demokrat, katılımcı Türkiye’nin önünü açan, bütün askeri darbelerin ve vesayetlerin gölgesinden kurtulmuş yeni bir Anayasa yapma mecburiyeti vardır. Bu talep ertelenemez, bu talep yok sayılamaz. Dolayısıyla biz başından itibaren diyoruz ki, bütün diğer siyasi partilerle bu anayasa çerçevesinde yeni anayasa ihtiyacı çerçevesinde kendi görüşlerini getirsinler, masanın üstüne koysunlar, tartışalım, ’Türkiye daha iyi nasıl yönetilir’ diye. Türkiye hem yönetim sistemi bakımından hem denge mekanizmalarının kuruluşu bakımından hem Türkiye’de diğer alanlardaki hukuk reformları, kamu reformları, bütün bu reformlar alanında anayasa perspektifimizi bunu hepimiz ortaya koyalım. Bundan hiç kimse kaçamaz."

Yeni anayasada hükümet sistemiyle ilgili her partinin farklı bir formül önerebileceğini dile getiren Kurtulmuş, "Ama kategorik olarak yapılan bu tekliflere kulakları tıkayarak, bunların üzerinden ’Herhangi bir şekilde biz görüşmeyiz, herhangi bir şekilde bunları gündeme getirmeyiz’ demek, kabul edilebilir bir şey değildir." ifadesini kullandı.

- "Hiç kimsenin kendisini millet yerine koyma hakkı yoktur"

"Anayasa tartışmalarının olduğu bir yerde herkes görüşlerini masaya getirir, tartışır. Bu görüşler, milletimiz tarafından karşılık bulursa sonuçlanır" diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Nihayetinde, bütün bu sistem teklifleri anayasadaki değişiklik tekliflerinin birinci derece ve yegane muhatabı milletin kendisidir. Millet istiyorsa başımızın üstüne, millet istemiyorsa zaten hiçbir değişiklik yapılamaz. Ancak hiç kimsenin de kendisini millet yerine koyma hakkı yoktur. ’Efendim, ben şöyle bir değişikliğe müsaade etmeyeceğim’. Hele hele anayasa tartışmaları söz konusu olduğu zaman, anayasayı tartışıyoruz, bu bir tarafıyla siyasi bir meseledir bir tarafıyla hukuki, ilmi, meseledir. Böyle bir mesele söz konusu olduğu zaman lafı dönüp dolaşıp kana getirmek, kan üzerinden kurulan cümlelerle anayasa değişikliğinde tartışmaya taraf olmak asla demokratik değildir, asla kabul edilemez, asla izah edilemez. Dolayısıyla biz bu anlamda bütün partilerle her türlü uzlaşıyla her türlü diyaloğa açık olduğumuzu bir kere daha ifade ediyoruz. Nihayetinde anayasa meselesi millete karşı sorumluluk meselesidir. Ortaya çıkar, milletçe kabul edilir, eyvallah. Millet kabul etmezse milletin sözünün üstüne de kimsenin söyleyeceği bir şey yoktur. Anayasa meselesinde görüşümüz net. Türkiye’de kendi anayasa çalışmalarımızda son noktaya doğru geliyoruz. Bunları tamamladıktan sonra gerekli adımları atmak için harekete geçeceğimizi bir kere daha ifade etmek isterim."

- "Hiçbir siyasi teamül bakımından kabul edilemez"

Bir gazetecinin, CHP’nin TBMM Grup toplantısında, Cumhurbaşkanı’na hakaret içeren sloganlar atılması ve bu konu ile ilgili açılan soruşturmaya ilişkin sorusuna Kurtulmuş, "Böyle bir basit mesele Türkiye Cumhuriyeti’nin gündemine gelecek kadar önemli değildir. Ancak anamuhalefet partisinin grup toplantısında Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanına, halk tarafından seçilmiş olan bir Cumhurbaşkanına ağza alınmayacak küfürlerle hakaretlerin yapılması asla kabul edilemez. Bunu hiçbir vicdan, hiçbir akıl, hiçbir insaf kabul etmez. Hele hele bu hakaretler yapılırken anamuhalefet partisinin başındaki zat, sanki bu hakaret ve küfürleri onaylıyormuşçasına sessiz kalması hiçbir siyasi teamül bakımından kabul edilemez." değerlendirmesinde bulundu.

Kurtulmuş şöyle devam etti:

"Demokraside siyasi rakip olmak başka bir şeydir, siyasi hasım olmak başka bir şeydir ama siyaseti bu kadar seviyesiz, bu kadar edepsiz, bu kadar düşük bir vaziyette yapmak ise bambaşka bir şeydir. Dolayısıyla evet biz birbirimize rakibiz, birbirimize siyasi görüşler bağlamında en ağır şeyleri söyleyebiliriz ama hiç kimsenin rakip siyasi partilerin mensuplarına küfretmesi, hakaret etmesi, hele hele şu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en üst makamında bulunan zata Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı akla hayale gelmeyecek, ağza alınmayacak hakaretlere seyirci kalınması ve bu hakaretlerin yapılması asla kabul edilemez. Çok doğal olarak da bu hakaretleri yapanlar ve seyirci kalanlar mahkemelerin önünde de bu yaptıklarının hesabını verirler."

64. Hükümet’in programında, cemevlerinin irfan merkezleri sayılması, Alevi dedelerine maaş bağlanması gibi eylem maddelerinin olduğunu belirten bir gazetecinin, dün Başbakan Binali Yıldırım tarafından açıklanan 65. Hükümet programında böyle bir düzenlemenin yer almadığı, bu konunun çalışmalardan çıkarılıp çıkarılmadığına ilişkin sorusuna Kurtulmuş, şöyle cevap verdi:

"Geçen hükümet de AK Parti hükümetiydi, bu hükümet de AK Parti hükümetidir. Dolayısıyla Türkiye’de toplumsal bütünlüğün sağlanması, farklı toplum kesimlerinin hak ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi anlamında atılacak adımlar konusunda belli bir tutarlılık içerisinde hareket ettiğimizi söylememiz gerekir. Hükümetimizin değişmiş olması bu anlamda toplumsal bütünlüğü sağlayacak adımların atılmasına engel bir durum değildir. Biz Türkiye’de her bir vatandaşımızın mezhebi, meşrebi, dini kökeni ne olursa olsun, herkesin kendisini eşit ve birinci sınıf yurttaş hissedeceği bir Türkiye kurmakla yükümlü olan bir hükümetiz.


Bu çerçevede 65. Hükümet’in de tabii ki eylem planı içerisinde Türkiye’deki farklı toplumsal kesimlerin hak ve hukuklarının geliştirilmesi, özgürlüklerinin geliştirilmesi, bu anlamda gündeme gelen taleplerin değerlendirilerek bunlarla ilgili adımların atılması da yer almaktadır. Bunun bir zamanlaması, bir siyasi sıralaması, önceliği olacak. Dolayısıyla zaten dün Sayın Başbakanın Meclisteki okuduğu hükümet programı, çoğunu atlayarak okuduğu bir hükümet programıdır, diyebilirim ki, yarısına yakınını okumamıştır. Dolayısıyla birçok madde kendisinin TBMM’deki sunumu içinde zaten yer almadı. Ancak bu meseleyi böyle değerlendirmenizi istirham ederim. Bir süreklilik içerisinde Alevi yurttaşlarımızın da hak ve özgürlükleri konusunda diğer toplumsal kesimlerin hak ve özgürlükleri konusunda da gerekli duyarlılık gösterilecek, gerekli adımlar atılacaktır. Bununla ilgili çalışmalarımız son noktaya doğru geliyor."

(Bitti)



Kaynak: Anadolu Ajansı
Konya Namaz Vakitleri
İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı
Diğer Haberler