SON DAKİKA

Bakan Soylu: Büyük İstanbul planı hazırlıyoruz

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, olası büyük İstanbul depremi için büyük İstanbul planı hazırladıklarını açıkladı. Soylu, Ceren Damar cinayeti sanığının avukatı Vahit Bıçak’ın Polis Akademisi’nden ilişkisinin bugün kesileceğini bildirdi.
Güncelleme: 27 Şubat 2020, Perşembe - 17:01
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, AA Editör Masası’nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Elazığ depreminin meydana geldiği 24 Ocak’tan bu yana mesaisinin büyük bölümünü bölgede geçirdiği belirtilerek, "Elazığ, Malatya ve Van’ı etkileyen depremlerin ardından yardım ulaştırılamayan yer kaldı mı, genel durum nedir?" soruları yöneltilen Soylu, 24 Ocak’taki depremden bir ay önce 4,9 büyüklüğünde bir Sivrice depremi daha olduğunu anımsattı.

Soylu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Sivrice’ye gittiğini, hükümet politikasının ve lider yönetim anlayışının gereği bunu yerine getirdiğini söyledi.

Geçen yıl eylül ayında gerçekleşen İstanbul’daki 5,8’lik depremden sonra kırmızı alarm verdiklerini anlatan Soylu, "Bizim hükümetimiz döneminde şekillenen, her türlü detayı hazırlanan, tüm kurumlara bu konudaki sorumluluklarını veren ve sürekli olarak saha tatbikatlarından masa tatbikatlarına kadar tüm tatbikatları gerçekleştiren, planı güncelleyen, bütün afetlerde hangi kurumun ne yapacağını ortaya koyan Türkiye Afet Müdahale Planımız var." diye konuştu.

Soylu, burada 28 ulusal, 26 yerel çalışma grubu bulunduğunu, bu çalışma gruplarıyla İstanbul’da eylül ayından bugüne kadar 300’e yakın toplantı yaptıklarını, bunların 5’ine kendisinin başkanlık ettiğini dile getirdi.

Her bir toplantının ortalama 7-8 saat sürdüğünü ifade eden Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İstanbul’da deprem olduğunda trafik güvenliği ne olacak, yardım nasıl gelecek, definler nasıl gerçekleşecek, hastanelerin tahliyeleri nasıl olacak, karayolları, ulaştırma ne yapacak, sivil toplum örgütleriyle organizasyonu, koordinasyonu nasıl kuracağız, toplanma, barınma yerleri nasıl çözülecek? İşin siyasetini yapmak kolay, sözü, lafı üretmek de kolay, eksikleri bulabilmek de kolay ama meseleyi hal yoluna koyup, Allah muhafaza böyle bir problemle karşı karşıya kaldığımızda tüm kurumları aynı anda harekete geçirebilmek, aynı anda harekete geçirdikten sonra bir senkronizasyonla, bir uyumla orada vatandaşa devletin planının hazır olduğunu ve bu konuda depremden sonra hem yaraları çabuk sarabilmek hem depremden etkilenen, etkilenmesi beklenen can ve mal kayıplarının minimuma indirilmesi konusunda tüm sorumluluklar Türkiye Afet Müdahale Planı’nda çok net şekilde ortaya konulmuştur."

"Devlet kendine ait bir tecrübe çıkardı"
Bakan Soylu, her ay bir temayla birlikte vatandaşlara, tüm kurumlara, konunun ilgililerine Türkiye Afet Müdahale Planı çerçevesinde neler yapılması gerektiğini ortaya koyduklarına işaret ederek, bunun için çok yoğun bir çalışma gerçekleştirildiğini bildirdi.

"Daha önceki depremlerde karşılaştık. Yardımların havalarda uçuştuğu, araçlara el konulduğu, günlerce çadırın gitmediği birçok olayla karşı karşıya kaldık. Bunların hepsinden Türkiye Cumhuriyeti devleti kendine ait bir tecrübe çıkardı." diyen Soylu, devlet odaklı bir yapının yanında sivil toplum örgütleriyle beraber de hareket ettiklerini ve bu sistemin işlediğini aktardı.

Sivrice depreminin ardından 2,5 saat içinde bölgeye ulaştıklarını belirten Soylu, bölgeye varır varmaz arama-kurtarma, barınma ve gıda, geçici konaklama ve kalıcı konutlara yerleşme konularında dört ayrı planlama gerçekleştirdiklerini söyledi.

Süleyman Soylu, Türkiye’nin arama-kurtarma konusunda önemli bir yetkinlik içerisinde olduğunu, zorlu enkazlara rağmen 45 vatandaşın enkazdan sağ çıkarıldığını dile getirdi.

Bütün çalışma gruplarının başında bir kurumun bulunduğunu, örneğin beslenme grubunun başında da Türk Kızılayın olduğunu, çadır yönetimi, bağışlar, yardımlar ve tüm koordinasyonu AFAD’ın yaptığını anlatan Soylu, şöyle devam etti:

"Dikkat ederseniz burada bu depremde, Van’da da öyle, yardımların birtakım sivil toplum kuruluşları tarafından kendi başına dağıtılmalarına müsaade etmedik. Bu bizim kararımız değil, bu Türkiye Afet Müdahale Planı’nın kararı. Biz sistemi işletiyoruz. Sistemi işlettiğimiz için de bazıları siyasal değerlendirme de yaptılar. Varsın yapsınlar, bunun çok büyük bir önemi yok. Önemli olan sistemin doğru yürütülmesidir. Mesela oradaki giyim ve gıda yardımlarının ve deponun toparlanma meselesi de sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının sorumluluğu altındadır."

Soylu, bu depremde iki meseleden çok etkilendiğini belirterek, bunlardan birincisinin gönüllülük olduğunu, Türkiye’nin her tarafından sivil toplum kuruluşlarının yüksek bir gayretle gönüllü şekilde çalıştığını anlattı. İkinci konunun da sosyal rehabilitasyon olduğunu dile getiren Soylu, "Şu ana kadar Elazığ ve Malatya’da yaklaşık 150 bin kişiye sosyal rehabilitasyon uygulandı." bilgisini verdi.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının birimleri, Diyanetin manevi rehberleri, Milli Eğitim Bakanlığının rehber öğretmenleri, Belediyenin özel kurduğu birimler, Kızılay, Gençlik ve Spor Bakanlığının gençlik rehberleri, bazı üniversitelerden psikologlar, sosyologlar, Sağlık Bakanlığı, UMKE, il emniyet müdürlüğünün toplumsal destek polisi, il jandarma komutanlığı gibi pek çok birimin çok önemli bir çalışma ortaya koyduğunu ve koymaya devam ettiğinin altını çizen İçişleri Bakanı Soylu, şunları kaydetti:

"Hepsi yukarıdan aşağı senkronize edildi ve herkes, özellikle sınava girmeyi bekleyen çocuklarımız bütün bunlar üzerinde elden geldiğince herkes çaba sarf etti. İnsanların deprem travmasını unutabilmesi, hayatını normalleştirebilmesi ve deprem bölgesinde olduğumuzun unutulmaması ve sürekli bunlarla karşı karşıya kalabileceğimiz ama buna hazırlıklı olabilmemiz ve kendi travmamızı atlatabilmemiz konusunda ciddi bir sosyal rehabilitasyon gerçekleştirildi."


"Dünyada bu kadar hızlı hasar tespitinin yapıldığı bir ülke yok"
Deprem sonrası hasar tespitlerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yaptığını belirten Soylu, dünyada bu kadar hızlı hasar tespitinin yapıldığı bir ülkenin bulunmadığını söyledi.

Hem Malatya hem de Elazığ’da ekiplerin çok ciddi hasar tespiti yaptığını ifade eden Soylu, "Bizim ilk tespit etmek zorunda olduğumuz şudur; biz bir riskli bina tespit etmiyoruz, biz, depremden etkilenen binayı tespit etmeye çalışıyoruz." diye konuştu.

Soylu, bu tespitle, depremden etkilenme oranında vatandaşa nelerin yapılabileceğinin değerlendirildiğini dile getirerek, bu kapsamda Elazığ ve Malatya’da günde 60 bin öğün sıcak yemek dağıtıldığını, 41 bin öğünün dağıtılmaya devam edildiğini aktardı.

Van’da ise öğlen 8 bin, akşam ve sabah 5 bin öğün yemek çıkarıldığını söyleyen Soylu, burada da riskli ve hasarlı binaların tespit edildiğini kaydetti.

Bakan Soylu, "Vatandaşlarımızın yıkılan binaları, acil yıkılacak binaları, çok ağır hasarlı olarak tespit edilen binalarının paralarını, kanunun da önüne geçerek ödemeye başladık." ifadelerini kullandı.

Deprem bölgelerinde, devletin yemeğiyle, giysisiyle, gıda kolisiyle vatandaşa kendi başına kaldığını hissettirmemeye çalıştığını vurgulayan Soylu, "Bir giyim market kuruldu, ben hayatımda böyle bir şey görmedim. Arkadaşlarımıza minnettarız. Öyle ortak akıllarla, o kadar güzel şeyler çıktı ki o masanın etrafında..." diye konuştu.

"500’ün üzerinde taşıma gerçekleştirdik"
Vatandaşlardan, deprem ve afetlerde "eski elbise göndermemelerini" isteyen Soylu, "Bu, bizim oradaki çalışma zamanımızı alıyor. İstemiyoruz böyle bir şey. Yeni gönderiyorsanız başımızın üzerine ama eski ne olursunuz göndermeyin." dedi.

Soylu, afet bölgelerine gönderilen eski kıyafetlerle ilgili bir çalışma yaptıklarını, bunları temizleyip, paketleyip yurt dışında çok ihtiyaç olan bölgelere göndereceklerini anlattı.

AFAD’ın koordinasyonunda TV8’de düzenlenen yardım kampanyasının çok başarılı geçtiğini, 60 milyon liranın üzerinde para toplandığını aktaran Soylu, böyle bir afette milyonlarca insanın duygudaşlık yapabilmesinin önemine işaret etti.

Soylu, bunun dışında AFAD olarak bir yardım kampanyası açmadıklarını dile getirerek, şunları kaydetti:

"Vatandaşlarımız 60 oradan, 45 de kendiliğinden toplam 105 milyon lira AFAD’a yardım yaptı. 48 milyon lira civarında da Kızılay bir yardım toplamış oldu. Toplam 153 milyon lira civarında bir yardım geldi. Şu ana kadar ayni ve nakdi olarak, kendi depolarımızdaki çadırlarımız, konteynerlerimiz, gıdalarımız, battaniyelerimiz, yataklarımız, ısıtıcılarımız, sobalarımız, her şeyimizle beraber toplam bizim harcadığımız para 460 milyon lira. Bunun 60 milyon lirasını Malatya ve Elazığ’da acil kira ve taşınma yardımı olarak kullandık. Orada taşınma paraları yükseldi. Biz hemen jandarmanın araçlarını devreye soktuk. Şu ana kadar 500’ün üzerinde taşıma gerçekleştirdik. Orada kamyonlar duruyor."

"Muhtarlarla WhatsApp grubu kurduk"
Bu depremler sonrası çok tecrübe elde ettiklerini, Elazığ’da yaşanan depremin her saniyesinde akıllarında İstanbul’un olduğunu belirten Soylu, olası büyük İstanbul depremine ilişkin "Büyük İstanbul planı hazırlıyoruz. Bundan vatandaşımızın emin olmasını isteriz." dedi.

Bakan Soylu, yaptıkları toplantılarda olası depremde "trafikte İstanbul’da ne yapmalıyız" gibi konuların konuşulduğunu, tecrübelerin paylaşıldığını aktararak, şöyle konuştu:

"Oraya başka yerlerden 10 kaymakam çektik. Her birini ayrı alanlara verdik. Her birisi o kadar yüksek bir iştahla çalıştı ki... Sivil toplum örgütleri, AFAD, sağlık... O masanın etrafındaki herkes, kömürü getiren, dağıtan, il jandarma komutanlığı... Bazen bütün köyleri, il jandarma komutanlığına iki defa tur attırdık bir ihtiyaç, eksik var mı diye. Orada toplumun bütün kesimleriyle bir araya geldik."

Muhtarlarla WhatsApp grubu kurduklarını da dile getiren Soylu, "Hala bu WhatsApp grubumuz devam ediyor muhtarlarla. Talepler hızla akıyor. Bir muhtarımız da var Elazığ’dan o da talepleri yağdırıyor. Ben de bir cümle yazdım, dedim ki ’Bu depremin bana öğrettiği bir gerçek var, bizim muhtar bakan oldu, ben de aza oldum.’ Tabii gülüşmeler oldu." diye konuştu.

"Sabırlı olmak önemli"
Soylu, vatandaşın karşı karşıya kaldığı travmayı atlatmaya çalışırken yetkililere her türlü davranabileceğini ifade ederek, sabırlı olmanın, alttan almanın, vatadaşın dediğini yapmanın önemine işaret etti.

Bir taraftan muhtarlarla, bir taraftan sivil toplum örgütleriyle, gönüllülerle, bir taraftan diğer kurumlar ve teşekküllerle deprem bölgelerine yardım götürüldüğünü belirten Soylu, yardımı tek alana dağıtmadıklarını, 4-5 ayrı yapı içerisinde bu yardımı dağıtmaya çalıştıklarını aktardı.

"Bir yılda biz Elazığ’ı, Malatya’yı normalleştireceğiz"
Van’daki depremin ardından hemen köylere gittiklerini anımsatan Soylu, buralarda yaşayanlara neler yapılacağını, nasıl yapılacağını teker teker meydan toplantısıyla anlattıklarını ifade etti. Vatandaşlara, "Merak etmeyin, Sayın Cumhurbaşkanımızın size geçmiş olsun dilekleri var. Hükümetimiz, devletimiz yanınızda. Bu hasar buradan kaldırılıncaya kadar yanınızda olacağız." dediklerini aktaran Soylu, bir köyde hasarlı olan ahırdan bir hayvanı çıkardığına ilişkin anısını aktardı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gün içerisinde kendilerinden bölgeye ilişkin haber aldığını ifade eden Soylu, Erdoğan’ın depremler konusunda yoğun bir tecrübeye sahip olduğunun altını çizdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yol göstermesiyle ilgili bakanlarla koordinasyon halinde şehrin ekonomik hayatına dönmesi için bir sistem kurduklarını belirten Soylu, "Bir yılda biz Elazığ’ı, Malatya’yı normalleştireceğiz." dedi.

"Bu hazırlığı iyi bir şekilde yapacağız"
Bu kapsamda ilgili bakanlıklarla şehrin hem ekonomik, ticaret hayatını hem sosyal hayatını düzenleyebilecek, bütün kurum ve kuruluşlarla bir yıllık bir takvim çizdiklerini dile getiren Soylu, şöyle konuştu:

"Bunu çok rahat bir takvim olarak söylüyorum. Önümüzdeki nisan ayının sonunda ki muhakkak Sayın Cumhurbaşkanımız bunu öne çektirecektir ama önümüzdeki nisan ayının sonunda genel perspektif olarak, Elazığ’da da ilgili yerlerde de Malatya’nın ilgili ilçelerinde, Doğanyol, Pütürge, Kale, Sivrice’de, oralarda hayat normale dönecek ve başka bir şey yapılacak burada. O da Sayın Cumhurbaşkanımızın hem ideali hem hayali hem de belki de bundan önce sürekli olarak kafasında düşündüğü ve burada da hayata geçirdiği, özellikle köylerde yıkılan konutların, mesela Van, Sivrice, Battalgazi, Elazığ Merkez köylerinde öyle olacak, ’çelik konstrüksiyondan evler.’ Bu şu demek, bundan sonra daha rahat, daha güvenilir, daha konforlu bir şekilde hayatı oralarda devam ettirmek zorundayız. Yani insan bir sokulduğu yerden bir daha sokulmamalı. Bu hazırlığı iyi bir şekilde yapacağız."

"Elbette savuracak halimiz yok"
Soylu, "Biz yıkıyoruz, kimse kusura bakmasın hasarlı binayı yıkarız, burada vatandaşı oturtmayız. Biz vatandaşımıza kira yardımını yaparız, acil konut hizmetlerini yerine getirmeye çalışırız. Her türlü desteği ortaya koyarız ama vatandaşımızı orada hasarlı, ağır hasarlı, yıkılması gereken binada bir şekilde oturtamayız"ı gösterdiklerini anlatarak bütün sistemi bunun üzerine kurduklarını vurguladı.

"Eksiğimiz, aksağımız yok mu?" diye soran Soylu, "Bu işlerde eksiğin, aksağın olmaması mümkün değil. Eksik, aksak muhakkak vardır ama gayret, samimiyet, plan, koordinasyon var ve gücümüz yettiğince de vatandaşımızın bu konudaki taleplerini karşılamak konusunda irademiz de var. Allah’ımıza şükürler olsun, devletimiz güçlü. Elbette savuracak halimiz yok. Savurgan olmayacağız. Planlı, programlı, disiplinli, yapabildiğimizi yapabileceğimiz, bütçemizi iktisatlı bir şekilde kullanabileceğimiz ama hedefe de varılabileceğimiz bir deprem yönetim anlayışı ortaya koyduk." diye konuştu.

"Türkiye, depremdeki paraları topladı, ne yaptı?" şeklindeki soruları hatırlatan Soylu, Türkiye’de binlerce okulun yenilendiğini, şehir hastanelerinin yapıldığını aktardı.

Soylu, Elazığ’daki 6,8’lik depremin şehir hastanesine yansımasının 3,1 büyüklüğünde olduğuna işaret ederek tüm binaları depreme dayanıklı hale getirerek çalışmalar yürüttüklerini anlattı.

1999’dan sonra en son geçen yıl çıkarılan yönetmelikle ve alınan kararlar çerçevesinde çalışmaların yapıldığını belirten Soylu, "Bunları elbette ki ülkemizin ekonomik gücüyle, ülkemizin gelirleriyle mütenasiptir, yani uyumludur. Şunu söylemek gerek, deprem konusunda Türkiye, geçmiş tecrübelerin ve geçmiş acıların bir daha yaşanmamasını temin etmek için elinden gelen bütün gayreti ortaya koymaktadır. Hem Türkiye afet müdahale planıyla hem kentsel dönüşümle." değerlendirmesini yaptı.

"Siyasallaştırmamak lazım"
Soylu, kentsel dönüşüm konusunun siyasallaştırıldığını aktararak "Ne olursunuz bu işe siyaset bulaştırmayalım, siyaset karıştırmayalım. Şu söylenebilir: ’Şurada şu eksiğiniz var, şurada şu eksiği yapın.’ ama bunun üzerinden ’Kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme döndürüyorsunuz.’ dediğiniz andan itibaren çok doğal olarak demokrasinin içerisinde siyaset de bakar, bürokrasi de bakar, ’Acaba ben ne yapıyorum, bunu böyle mi yapmak lazım.’ diye. Bu sefer iş yavaşlar ve çekingen adımlar atılmaya başlar." ifadelerini kullandı.

Bunun maliyetini de milletin ve çocukların ödediğine dikkati çeken Bakan Soylu, şunları kaydetti:

"Birçok şehit cenazesiyle karşı karşıya kalıyoruz, hepimiz saf tutuyoruz. Depremlerde, afetlerde, sellerde insanlarla karşı karşıya kalıyoruz, tabutlar önümüzde. Ben geçen gün 9 tabutun önünde namaz kıldım. Yani ölüm hak, buna inanıyoruz, Müslümanız ama çocukların tabutuna tahammül edemiyorum. Hakikaten tahammül edemiyorum. Onun için çocuklarımızın geleceği için bunu bir vesileyle siyasallaştırmamak lazım. İşin doğrusu budur. Ufacık bir tabut ve çocuk bu yani. Onun için burada yapılması gereken, şunu çok açık söyleyeyim, bunu siyasallaştırmamak lazım. Burada hakikaten devlet bütün varlığıyla, elimizdeki parasal, ekonomik güç, imkanlarımız neyse bunu hep beraber yapmaya çalışıyoruz ama bu bedeli siyaset yapıp, buradan siyasal istismar ortaya koyup... Dikkat edin, ne ben ne de bakanlarım, bize bu kadar söz söylenmesine rağmen o bir ay içerisinde vallahi, billahi bir tek siyasi kelam ortaya koymadık. Çünkü o alanı biz siyasetten izole etmeye çalıştık. Onu vatandaşımızın bir güven alanı olarak inşa etmeye ve belirlemeye çalıştık."

İçişleri Bakanı Soylu, konuşması sırasında çocuk cenazelerinden söz ederken gözyaşlarını tutamadı.
"İmralı’daki yangınla ilgili bir risk söz konusu değil"
Terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın da hükümlü bulunduğu İmralı Adası’nda çıkan orman yangınına yönelik soru üzerine Soylu, konuyu sabah Bursa Valisi ile görüştüklerini belirterek "İmralı’daki cezaevinin çok ötesinde, çok uzağında köşede bir yerde yangın, risk söz konusu değil." bilgisini paylaştı.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ile de temasa geçtiklerini, hemen bir helikopterin kalktığını, denizden yangın söndürmeyle ilgili gerekli çalışmaların da yapıldığını anlatan Soylu, "Bir lodos var ama zannediyorum yakın zamanda müdahale edilip söndürülür. Büyük bir yangın değil ama müdahalenin hemen yapılmasını teminen herkes gayret gösteriyor." ifadelerini kullandı.

Soylu, yangının sebebinin henüz belli olmadığını ama Karadeniz’de de yangınların çıktığını belirterek "Mevsimlerde beklenmeyen birtakım sıcaklık koşullarının oluşturduğu süreçlerden de olabilir, başka bir etkenin olabilmesi de mümkün değil zaten." diye konuştu.

"Kültürel terörizmle de mücadele ediyoruz"
Bakan Soylu, dağa kaçırılan çocukları için HDP Diyarbakır İl Başkanlığı binası önünde oturma eylemi yapan annelerin evlat nöbetinin 6’ncı ayına yaklaştığı ve şu ana kadar 11 annenin evlatlarına kavuştuğu anımsatılarak "Terörle mücadele operasyonlarında ikna çabalarının etkisi mi burada önemli? Bunun ana sebebi nedir? İkna çabaları örgütten kopuşları hızlandırdı mı? Örgüte katılım oranlarında azalmaya yönelik güncel rakamlar nelerdir?" sorusuna karşılık, Türkiye’nin teröre karşı büyük bir sınav verdiğini vurguladı.

Türkiye’nin bir taraftan terör koridoruyla, bir taraftan DEAŞ’la, FETÖ’yle, PKK’yla mücadele ettiğine dikkati çeken Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir taraftan kafalarını hakikaten neredeyse tamamen eğdiğimiz aşırı sol terör örgütleriyle mücadele ediyoruz. Onları desteklemeye, bir daha moral vermeye çalışanlarla da mücadele ediyoruz. Şunu ifade etmem gerekir; Türkiye özellikle çukur-barikat olaylarından sonra terörle mücadelede eksen değiştirdi. Bu da Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu süreçle alakalı. Yani olay sonrası operasyondan kesintisiz operasyona, terörü kaynağında kurutmaya geçti Türkiye. Bunların hepsi yeni konseptler ve yeni anlayışlar. Biz aslında sadece teröristle mücadele etmiyoruz. Kültürel terörizmle de mücadele ediyoruz."

"Batı’yı kendilerine partner olarak bulmuşlar"
Soylu, Türkiye’nin bir belleği, hafızası, zaferleri, tarihi bağlarının olduğunu ama kültürel terörizmin ülkenin inancını, geleneğini, göreneğini sıfırlamaya, bu toplumsal ve tarihsel bağı ortadan kaldırmaya, insanları birbirinden ayırmaya çalışan bir anlayış ortaya koyduğunu anlatarak şunları kaydetti:

"Dinsizleştirmek... PKK başta olmak üzere terör örgütlerinin esas itibarıyla yaptıkları tamamen budur. Bunda da kendilerine Batı’yı partner olarak bulmuşlar. Batı ile nasıl bir entegre ortaya koyacaklar, ideolojilerini bunun arkasına gizleyecekler. Sözde kadın hakları, kadın özgürleştirmesi, sözde insan hakları, sözde barış ve sözde ekolojik çevre... Dört ana anlayışın Batı’yla böyle bir entegrasyonunu kuracaklar; ’biz kadın haklarını, temel insan haklarını, barışı, ekolojik savunuyoruz.’ Bunların hepsi giydirilmiş, örtü haline getirilmiş ama esas itibarıyla yapmak istediklerini bütün milletimizin bildiği, yıllardan beri yaşadığı bir anlayışı buradaki insanlara dayatmaya çalışıyorlar. Dinini, milletini, ailesini, atasını, ana-baba sevgisini, bağlarını ortadan kaldırmaya çalışan bir kültürel terörizmle de karşı karşıyayız. Teröristi bitirirken bu kültürel terörizmi de ortadan kaldırmak lazım."

"PKK bir kadın örgütüdür, bunun üzerine konuşlanmıştır"
Terör örgütü PKK’nın en çok kullandığı unsura ilişkin Bakan Soylu, "PKK bir kadın örgütüdür, bunun üzerine konuşlanmıştır. PKK’nın bugüne kadar tüm eylemlerinde kadınların bulunma oranı yüzde 56. Yani erkeklerden çok daha fazla kadınlar bulunmuş. Bunu tam anlamıyla bu noktaya taşıyabilmek ve Batı’dan bu konuda destek alabilmek için." açıklamasında bulundu.

Büyükelçilerin Diyarbakır’da oturma eylemi yapan anneleri ziyaretinde, annelerin çocuklarının 13-14 yaşında dağa gittiğini belirttiğine dikkati çeken Soylu, "Bu tesadüf mü, hayır. Apo’nun bizatihi talimatı var. Diyor ki ’bana genç, yetişmiş, fikrini benimle tartıştıracak adama ihtiyaç yok. Bana 14 yaş altındaki çocuklar getirin.’ Bana dediği terör örgütüne." dedi.

BM’nin, terörist Ferhat Abdi Şahin ile "bundan sonra çocuk savaşçı bulundurmayacağız" diye, tarihinin en karanlık imzasını attığını anımsatan Soylu, hala Avrupa Birliği raporlarında çocuk terörist ve savaşçıların bulunduğu ve tespit edildiğinin ortada olduğuna vurgu yaptı.

"Terörü anaların cesareti bitirecek"
İçişleri Bakanı Soylu, "Diyarbakır anneleri şu anda 105 aile oldu. 9 aile evladına kavuşmuştu, bugün 2 aile daha evladına kavuşmuş olacak. PKK teröristiyle mücadeleyi elbette güvenlik güçlerimiz, devletimiz, tüm kurumlarımız büyük bir kararlılıkla sürdürüyorlar, sürdürmeye devam edecekler ama terörizmle mücadeleyi analar, onların cesareti bitirecek. Diyarbakır’da hangi sivil toplum örgütü gitti oturdu anaların yanında, hala çekiniyorlar ve korkuyorlar." şeklinde konuştu.

Buna karşın Doğu ve Güneydoğu’dan annelere destek vermek için giden kadınlar, sivil toplum örgütlerinin bulunduğuna işaret eden Soylu, "O baro konuşuyor, nerede insan hakları? Orada tabipler birliği konuşuyor, hani anneler? Oradaki annelerin taleplerine, isteklerine, arzularına, vicdanlarına niye dokunmuyorsunuz? Neden, korkuyorlar, PKK terör örgütünün baskısı ve tekeli altındalar, bunun için. Ama o kadınlar korkmuyorlar cesaretli bir şekilde, sonucunu da alıyorlar." değerlendirmesinde bulundu.

İkna çalışmaları sonucu teslim olan terör örgütü mensupları
Bakan Soylu, dönen çocukların mahkemeye çıktıklarını ve birçoğunun herhangi bir eylem içerisinde bulunmadığının tespit edildiği için anneleriyle olduğunu söyleyerek herkesin "devlet annelerle birlikte, bu konuyu çözme iradesini ortaya koyuyor." dediğini aktardı.

Dönenlerin aynı zamanda çevresindeki gençlere örnek olduğunu, artık dağa gitmenin, terör örgütüne katılmanın değil; tam anlamıyla birlikte gitmemenin esas olduğu bir iklim oluştuğunu ifade eden Soylu, annelerin tam anlamıyla bunu başardığının altını çizdi.

Soylu, ikna çalışmaları sonucu teslim olan terör örgütü mensuplarına yönelik sayısal verilerin yer aldığı grafiği paylaşarak "2016’nın son çeyreğinde bir çalışma başlattık. Buna ikna çalışması diyoruz. Hem jandarmamız hem emniyetimiz, terör örgütüne gitmiş olanların aileleriyle direkt temasa geçti. Tam 3 yılı aşkın sürede defalarca gidildi ve terör örgütüne gidenlerin ailelerine telefon açtıklarında onlara ’şöyle yapın, çocuğunuzu getirin. Suç olabilir, biz adalete teslim edelim, adalet gerekli kararı versin. Siz merak etmeyin, biz size sahip çıkacağız.’ dendi." ifadelerini kullandı.

İkna çalışmaları sonucu teslim olan terör örgütü mensuplarının oranlarının yıllar bazında 2016’da 49, 2017’de 135, 2018’de 165, 2019’da 273 olduğu bilgisini veren Süleyman Soylu, "2020’nin daha başındayız, şu anda 48. Bu sadece ikna, kendiliğinden gelip teslim olmaları buraya koymuyoruz. Sadece iknayla yapılan süreçlerdir." dedi.

"Terör örgütünden ikna ettiğimiz 273, terör örgütünün götürebildiği 130 kişi"
Bakan Soylu, terör örgütüne katılım oranlarının azaltılmasına ilişkin grafikte oranın 2014-2015’te biraz yüksek olduğunun görüldüğünün belirtilmesi üzerine, şunları kaydetti:

"Burası çözüm sürecinin olduğu alan. Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu konudaki haklılığının belki de en önemli ispatı burasıdır. Neden ispatı vücut halidir; Türkiye Cumhuriyeti devleti silahların bırakılması hususunda çağrıda bulundu ve terör örgütü tam tersi kendini tahkim etmeye çalıştı. Buradan belediyeleri, belediyelerin yaptığı festivaller vasıtasıyla, HDP önündeki annelerin söylediği gibi, HDP’nin il, ilçe binaları, teşkilatları vasıtasıyla küçük çocukları aldılar, dağa, terörizme götürdüler. Netice itibarıyla devletimize, birliğimize tuzak kurmaya çalıştılar. Biz de bu tuzağa girmedik."

Soylu, terör örgütüne katılımın zirve yaptığı 2014’te 5 bin 558 olduğunu ardından düşmeye başlayarak 2015’te 3 bin 884, 2016’da 703, 2017’de 161, 2018’de 136, 2019’da 130 ve şu anda da 5 olduğunu bildirdi.

Bakan Soylu, "Burada önemli olan, bizim terör örgütünden ikna ettiğimiz 273 kişi, terör örgütünün bu iklimden ikna edip götürebildiği 130 kişi. Yani yarısından çok daha az. Bu bizim bir millet olarak terör örgütünün içerisine duhul etme, orayı ikna etme kabiliyetimizin terör örgütünün geçmiş yıllara nazaran ikna etme kabiliyetinden çok daha üstün, yüksek olduğunu ve burada doğru bir istikamette gittiğimizin belki de en önemli delilidir." değerlendirmesini yaptı.
İçişleri Bakanı Soylu, "Doğu ve Güneydoğu, önümüzdeki 10-15 yılın tekstil üretim merkezi haline geliyor." diye konuştu.

"102 uyruktan 7 bin 918 kişiyi sınır dışı ettik"
Soylu, yabancı terörist savaşçılarla ilgili, 102 uyruktan 7 bin 918 kişiyi sınır dışı ettiklerini söyledi.

"Kim ne söylerse söylesin Gezi olayları büyük bir ihanettir"
"Kim ne söylerse söylesin Gezi olayları büyük bir ihanettir. Bizden sonra gelecek nesiller bunun hesabını soracaklar." diye konuşan Soylu, Gezi olaylarının, başlangıcından itibaren masum olarak değerlendirilemeyeceğini bildirdi.

"Sayın Davutoğlu korunmakla mükellef bir kişidir"
İçişleri Bakanı Soylu, "Sayın Davutoğlu, Türkiye Cumhuriyeti eski başbakanıdır, korunmakla mükellef bir kişidir. Sayın Davutoğlu’nun bugün 63 koruması var." dedi.

"Bekçiler polisin yardımcısıdır"
Bekçilerin polisin yardımcısı olduğunu dile getiren Soylu, şunları kaydetti:

"Polise verilen ’önleme araması, denetim yapma, istihbarat toplama, adli arama, olay yeri inceleme yapma ve bilgi alma’ gibi yetkiler bekçilerde yoktur. Bekçilerden vatandaşlar rahatsızlık yaşamıyor, ideolojik gruplar rahatsızlık yaşıyor."

Soylu, bekçiler sayesinde günlük hırsızlık ortalamasının 282’den 147’ye düştüğünü bildirdi.

Soylu, "Türkiye’de bizim kurumumuz kadar yanlış yapana ceza veren ikinci bir kurum söz konusu değildir. Yılda yanlış işlere karışan 500 polisi, 200 jandarmamızı görevinden alıyoruz, kaymakamımız yanlış yapıyorsa alıyoruz." diye konuştu.

"Avukatın Polis Akademisinden ilişiği kesilecek"
Soylu, Ceren Damar Şenel cinayeti sanığının avukatı Vahit Bıçak’ın Polis Akademisinden ilişkisinin bugün kesileceğini bildirdi.

"Kadın cinayetlerinde azalma var"
Türkiye’deki kadın cinayetlerinde azalma olduğuna dikkati çeken Soylu, "Kadın cinayetleri Bu yıl hayatını kaybedenlerin sayısında yüzde 28’lik azalma var."
Konya Namaz Vakitleri
İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı
Diğer Haberler