SON DAKİKA

Arınç: 'IŞİD ile mücadeleden vazgeçilmeyecek'

Arınç, "Türkiye, IŞİD veya bir başka terör örgütüyle mücadelesinde hem ortak bir platformdaki mücadelesinde vazgeçmeyecek hem de tavır değiştirmeyecek" dedi.
22 Eylül 2014, Pazartesi - 23:00
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "Türkiye, IŞİD veya bir başka terör örgütüyle mücadelesinde hem ortak bir platformdaki mücadelesinde vazgeçmeyecek hem de tavır değiştirmeyecek" dedi.
 
Bakanlar Kurulu, Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında Başbakanlık Yeni Bina’da toplandı. Toplantının ardından Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç ele alınan konulara ilişkin basın toplantısı düzenledi.
 
Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Arınç, 49 vatandaşın özgürlüğüne kavuşmasının ardından ABD’nin koalisyon çağrısı noktasında IŞİD’de karşı bir tavır değişikliği olup olmayacağına ilişkin, "Sayın Cumhurbaşkanımız da Sayın Başbakanımız da Dışişleri Bakanımız da bendeniz bu soruların cevaplarını verdik. Değişen bir şey yok. Değişen şey sadece 46 yurttaşımızın yerelde 3 tanede yereldeki personelimizi çok şükür, salimen kurtulmalarıdır, özgürlüklerine kavuşmalarıdır. Bu önemsiz bir şey mi, çok önemli bir şey. Şüphesiz Irak’ta Suriye’de Ortadoğu’da cereyan eden olaylarda Türkiye her hususa dikkat ettiği kadar buna da dikkat ediyordu. Ama bu demek değildir ki IŞİD veya bir başka terör örgütüyle mücadelesinde Türkiye hem ortak bir platformdaki mücadelesinde vazgeçecek ve başka türlü bir tavır değişikliğine gidecektir. Tam tersine söyleyeyim. Biz Türkiye’de terör örgütlerinin ismi ne olursa olsun bunlarla bir ülkenin, iki ülkenin beraberce hareket etmesiyle sonuç alacağını düşünmüyoruz.
 
Dünyada terörü sona erdirmek için ortak bir platforma, ortak bir tavra ve ortak bir tarife ihtiyaç var. Yoksa birilerine göre terör sayılan bir iş birilerine göre terör sayılmıyorsa ve onlara destekler temin ediliyorsa netice almak mümkün değil. Irak ve Suriye’de yaşanan olayları biliyoruz. Pek çok örgüt var, pek çok isim var. Alfabede harf kalmayıncaya kadar bu örgütlerin isimlerini farklı biçimde telaffuz edebilirsiniz. Bir defa şunu söylüyor, Sayın Cumhurbaşkanımız da Sayın Başbakanımız da arkadaşlarımız da bu örgütler tamamen etkisiz hale gelebilmesi şüphesiz onları doğuran sebeplerin de ortadan kalkmasına bağlı. Yoksa sebepler ortada duruyorsa IŞİD gider yerine eşit gelir veya yerine başka isimli bir örgüt gelebilir. Bölündükten, parçalandıktan sonra bu tür şeyler fazlasıyla olabilir" ifadelerini kullandı.
 
"IŞİD GİDER ÇEŞİT GELİR"
 
Suriye’deki Esad rejiminin 4. yılının içerisinde olduğunu hatırlatan Arınç, şöyle devam etti:
"On binlerce insanın hayatı bittikten milyonlarcası kendi ülkelerini terk ettikten sonra sadece Türkiye’de 1.5 milyonu geçen Suriyeli vatandaş sığınmacı olarak bulunuyorsa örgütün birisinin bitip diğerinin hatta fazlasının ortaya çıkması mümkündür. Dolayısıyla Irak ve Suriye bağlamında ve hemen yanındaki ülkelerde herkesin kendisini rahatlıkla temsil edebildiği, silahtan şiddetten arınmış, mezhepçilik yapılmayan, herkesin dünya görüşü, inancı, mezhebi ne olursa olsun farklılıkların özgürlükle yaşayabildiği bir ülke haline gelmedikçe terör örgütlerini var kılan sebepler ortada kaldıkça, IŞİD’in gitmesi çeşidin gelmesi, hiçbir şeyi değiştirmeyecektir. İşin bir tarafı böyle. Ancak bu çok uzun vadeli bir iştir. Bunların yapılması bugün mümkün de olmayabilir. Ama bugün için terör olaylarının önüne geçme konusunda bir mücadele varsa Türkiye buna dahil midir, dahil olacak mıdır sorusunun cevabı biz elbette sınırımıza dayanmış bu kadar insanları da gördükten sonra ismi ne olursa olsun terör örgütleriyle mücadele konusunda Türkiye üzerine düşeni elbette yapacaktır ama akılcı bir biçimde yapacaktır. İşin başını ve sonunu düşünerek yapacaktır. Türkiye’ye faydası veya zararı nerede, ne kadardır onu bilerek yapacaktır. Yoksa büyük bir hevesle önünü arkasını düşünmeden işin nerede başlayıp nerede biteceğine karar vermeden hiçbir şekilde adım atmayacaktır. Bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanımız Newyork’tadır, bazı görüşmeler yapacaktır.
 
Sayın Başbakanımız bölgedeki etkin olan unsurların... Mesela Irak’ta yeni bir hükümet kuruldu, bu yeni hükümet bugün bir ümittir, bu hükümetle işbirliğimizi daha da güçlendirmek suretiyle Irak’ın Kuzeyindeki otonom yönetimle olan ilişkilerimizi çok daha güçlendirmek suretiyle oralarda etkili olayı şüphesiz isteriz. Çünkü biz öyle bir milletiz ki kapımıza gelen, ölüm korkusuyla yardım isteyen herkese kucağımızı açmak mecburiyetindeyiz. Hamdolsun bugün yaptığımız iş odur. Kapımıza gelen ve ’Bizi öldürecekler’ diye gözyaşlarıyla feryatlarıyla koşan insanların Kürt olduğuna bakmayız, Türkmen olduğuna bakmayız, Müslüman, Sünni ve Ezidi olduğuna bakmayız, hepsini bağrımıza basarız. Biz herkesin korunaklı bir ülke olarak kabul ettiği, hamiyetli bir millet olarak kabul ettiği hamdolsun Türkiye’yiz. Dolayısıyla böylesine insanları yok eden, silah kullanan örgütlere karşı elbette Türkiye’nin de mücadelede büyük bir payı olacaktır. Elbette bu bize verilen rollerin hemen kabul edileceği anlamına gelmez. Planması yapılarak, düşünülerek ve Türkiye’nin çıkarı açısında ne yapacağımızı kararlaştırarak bu noktada ufkumuzu, yönümüzü tayin edeceğiz."
 
"SURİYE VE IRAK TEZKERELERİ MECLİS’E GELECEK"
 
1 Ekim Meclis’in açılacağına işaret eden Arınç, "Suriye ve Irak’ta yaşanan olaylar sebebiyle iki ayrı tezkeremiz gelecektir. Bu tezkerelerin görüşülmesi sırasında sizin bu sorduğunuz sorunun fazlasıyla hep birlikte bulacağız. Ben henüz tezkere yazılıp TBMM’ye gönderilmediği için bu konuda sizlere bir açıklama yapamıyorum. Ana hatlarını biliyorum ama bunun görüşülmesi veya Meclis’e gittikten sonra üzerinde tartışmalar yapılması daha aydınlatıcı olacaktır" dedi.
 
"ŞU ANDA IŞİD’İN ELİNDEN KAÇAN 130 BİN KİŞİ ÜLKEMİZE KABUL EDİLDİ"
 
"Sınırda yapılması planlanan tampon bölgeyle ilgili yeni bir gelişme var mı?" şeklindeki soru üzerine Arınç, "Şu anda 130 bini geçen özellikle Kobani’de IŞİD’in saldırıların kaçan kadın, çocuk, erkek bunlar ülkemize kabul edilmişlerdir, kayıtları tutulmaktadır. Kendileri güvenli bir şekilde misafir edilmektedirler. Şüphesiz belediyeler, sivil toplum kuruluşları kendi üzerlerine düşeni yapabilirler. Ama Türkiye bu geçişlerin güvenli bir şekilde olması arzu eder, bu devlet olmanın bir gereğidir. Onun için kayıtlar tutulur, onun için silahlardan arındırılır. Araçlarıyla geçmek isteyenlere de ayrı prosedür vardır. Ama bugün Sayın Numan Kurtulmuş’un AFAD’dan aldığı bilgilere göre, 138 veya 133 bin civarında bir geçiş yapılmıştır. Şu anda geçişler yapılmıştır. Ancak DBP’li veya HDP’li bazı milletvekilleri veya belediye başkanları sıfır noktasında şov yapmak istiyorlar. Bunlara belediyeler de katılıyor. Onlar kayıt tutulmadan herkesin elindeki silahıyla girip çıkmasını hiçbir kontrole tabi olmamasını istiyorlar. Bunu Türkiye’de kabul edecek hiçbir kimse olamaz. Yani kimin girdiğini bilmedikten sonra üzerindeki silahlar arındırılmadıktan sonra bu giriş çıkışların Türkiye’nin iç güvenliği açısından ne gibi tehlikeler doğurabileceğini aklı başında olan herkes bilir.
 
Dolayısıyla kontrol mekanizmaları kurulmuştur. Valilikler işe vaziyet etmektedir. Onlara sınırın tam sıfır noktasında niye açıklama yapacaksınız. Gelin Suruç’un içerisinde yapın veya Akçakale’de yapın veya nerde yapacaksanız yapın onlarda o karmaşanın içerisinde özellikle Kobani’den gelen Kürtlere karşı ’Sizi biz kurtarıyoruz veya sizinle biz ilgileniyoruz’ havasını vermektedirler. Bütün bunlardan vazgeçsinler. Hükümet işe vaziyet etmektedirler, valilerimiz, İçişleri Bakanlığımız, AFAD ile ilgili yöneticilerimiz bu mazlum ve mağdur insanlara gönüllerini açmışlardır ancak her şeyin bir prosedürü vardır, bunu mutlaka yerine getirmek isteriz. Diyelim ki geldiler geldiler en sonunda da PYD güçleri ellerinde silahlı bir şekilde Türkiye’ye girmek istediler, kontrol yapmazsak, kimliklerini tespit etmezsek, silahlarını ellerinden almazsak bunun Türkiye için ne gibi mahzurlar doğuracağını bizim DBP’li arkadaşlarımız, HDP’li arkadaşlarımız bilmez mi? Biz gözümüzü karartarak bu işleri yapıyoruz, görmüyor muyuz, duymuyor muyuz. Bizim için önce Türkiye’nin güvenliği asıldır. İkinci olarak da ölüm tehlikesi içerisinde olan insanların kimliğine bakmadan onlara kucak açmaktır, barınma noktaları hazırlanmıştır, hiçbir eksiğimiz yoktur.
 
Güvenli bölge meselesi veya tampon bölge bunların uygulanabilmesi Birleşmiş Milletler’in (BM) alacağı kararla mümkün olabilir. Eğer Newyork’ta BM toplantıları yapılır ve bir plan çerçevesinde böyle bir bölgenin kurulması kabul edilirse Türkiye bunun karşısında ne yapabileceğini elbette planlıyor ve neler olması gerektiğini ifade ediyor. Biz daha çok güvenli bölgenin insani amaçla düzenlenen insanları saldırılardan uzak tutan ve koruyan bölge olarak nitelendirilmesini istiyoruz. Geçmişte 1990’lı yıllarda bunlar uygulanmıştı, farklı sonuçlar meydana getirmişti. Bugün de bu ülkelerin içinde daha çok Suriye’yi kast ederek söylemek gerekirse burada böyle bir bölgenin oluşması, burada böyle bir bölgenin oluşmasıyla doğabilecek unsurları ancak BM’nin göğüslemesiyle mümkün olabilir. Bunun için bir karar çıkarsa gereğini hemen yaparız. Böyle bir karar çıkmazsa da kendi iç güvenlik tedbirlerimizi alırız. Bugün yapacağımız toplantılarda belki görüşeceğiz tekrar. Bir taraftan askeri kesim Sayın Genelkurmay Başkanımızın Başkanlığında bir taraftan Sayın İçişleri Bakanlığımız ve diğer istihbarat kurumlarımız olayları an be an takip ediyor ve her gelişmeye göre farklı planlarını, projelerini konuşup uygulayabiliyorlar. Bundan dolayı sevinmemiz gerektiğini düşünüyorum" cevabını verdi.
 
"KAPSAYICI BİR TEZKERE DÜŞÜNÜYORUZ"
 
"Tezkerelerde farklılık mı olacak?" yönündeki soruya ise Arınç, "Tezkerede bir iki ufak değişiklik olabilecek. Kapsayıcı bir tezkere olmasını düşünüyoruz. Yani bu tezkere çıktığında ’Benim şuna da ihtiyacım vardı’ demeyeceğimiz, Bakanlar Kurulu bu adına söylüyorum, kapsamlı bir tezkere. Ancak bu tezkerelerin yöntemi, taşıması gereken unsurları esasen Anayasa’da da belirtilmiştir. Onlar mutlaka yer alacaktır. Kapsama süresi, nerelerde ne görevler yapılabileceği açık açık yazılacaktır. 1 yıl önceki tezkerelerden en az birkaç husus bakımından farklılık olduğunu söyleyebilirim" karşılığını verdi.
 
''BURADA, 'TAKAS' SÖZCÜĞÜ SÖZ KONUSU OLAMAZ" 
 
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "Sayın Cumhurbaşkanımızın da Sayın Başbakanımızın da ifade ettikleri gibi, bazı görüşmelerle diplomasi diyebilirsiniz, bir başka yöntem de diyebilirsiniz ama yereldeki Türkiye'ye müzahir unsurlardan azami istifade etmek suretiyle yurttaşlarımızın Türkiye tarafına geçmeleri mümkün olmuştur. Türkiye bunu kazanmıştır. Burada, 'takas' sözcüğü söz konusu olamaz" dedi.
 
Bakanlar Kurulu, Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında Başbakanlık Yeni Bina'da toplandı. Toplantının ardından Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç ele alınan konulara ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Arınç, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, Türkiye'nin riskli bölgelerdeki dış temsilciliklerinin güvenliğinin bordo bereliler tarafından sağlanması yönünde bir çalışma talimatı verip vermediğinin sorulması üzerine, "Çatışma bölgelerindeki diplomatik misyonumuzu, temsilciliklerimizi bundan sonra özel kuvvetlerin koruması gerektiği hususu doğrudur. Sayın Başbakanımız, bu konuda bilgi verdi. Esasen çok yeni bir olay da değil" cevabını verdi.
 
Başbakan Davutoğlu'nun, riskli yerlerdeki diplomatik misyonun Genelkurmay Başkanlığı Özel Kuvvetleri Komutanlığı mensuplarınca korunmasının bir ihtiyaç olduğunu düşündüğünü dile getiren Arınç, Emniyet Genel Müdürlüğü özel harekat timlerinin de deneyimli, iyi yetişmiş olduklarına ancak bu personelin daha çok şehir şartlarındaki asayiş ve güvenlik olaylarına müdahale etmek üzere yetiştirildiklerini belirtti. Arınç, şunları kaydetti:
 
"Oysa bordo bereliler, prensip olarak savaş ve çatışma ortamını ortadan kaldıracak bir şekilde eğitiliyorlar. Bundan sonra bu bölgelerde özel kuvvetler personeli görev yapsın amacıyla Sayın Genelkurmay Başkanımızdan bir istekte bulunulmuştur. Yani Musul'da yaşadığımız olay belki gözümüzü açtı ama Afrika'da da Ortadoğu'da da bazı ülkelerde de sıcak çatışma bölgelerindeki diplomatik temsilcilerimizin, misyonlarımızın, konsolosluklarımızın, elçiliklerimizin bordo bereliler tarafından güvenliğinin sağlanması uygun görülmüştür. Bunların isimleri ve yerleri şüphesiz Dışişleri Bakanlığımız tarafından da Genelkurmay ile müşterek olarak tespit edilecektir. Mesela Irak, Lübnan, Somali, Libya, Sudan, Mısır gibi bazı ülkelerde bunların yerine getirilebileceğini rahatlıkla söyleyebilirim."
 
Arınç, "Türk vatandaşlarının serbest bırakılmasının ardından, 'Bir takas var mı?' diye çok konuşuldu. Sayın Cumhurbaşkanı da bazı açıklamalarda bulundu ancak bugün bir yazıda ifade edildi, IŞİD için önemli bazı isimlerin takasta kullanıldığı yazıldı. Bu doğru mudur" sorusuna ise, 46 yurttaşın Türkiye'ye getirilmesinin herkesin yüreğini kabartması, iftihar duyması gereken başarılı bir operasyon olduğunu vurguladı.
 
Halk arasında, operasyon denildiği zaman silahlı bir eylem veya çatışmanın akla gelebileceğini ancak 49 kişinin kurtarılmasında silah kullanılmadığını, karşı taraftan da şiddet görülmediğini belirten Arınç, "Sayın Cumhurbaşkanımızın da Sayın Başbakanımızın da ifade ettikleri gibi, bazı görüşmelerle, diplomasi diyebilirsiniz, bir başka yöntem de diyebilirsiniz, ama yereldeki Türkiye'ye müzahir unsurlardan azami istifade etmek suretiyle yurttaşlarımızın Türkiye tarafına geçmeleri mümkün olmuştur. Türkiye bunu kazanmıştır. Burada, 'takas' sözcüğü söz konusu olamaz" dedi.
 
"O 'VELEV Kİ' KELİMESİNİ PEK ÇOK YERDE KULLANIR"
 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, yurt dışına giderken kullandığı ifadeyi tekrar tekrar okuduklarını belirten Arınç, "O 'velev ki' kelimesini pek çok yerlerde kullanır. Daha önce de başörtüsünde veya bir başka şeyde kullandığı gibi. Bu, 'takas olayı gerçekleştirilmiş' anlamında değil, cümleyi tam okursanız, 'Hayır, böyle bir şey söz konusu değil ama diyelim ki böyle bir şeyi iddia ediyorlarsa evet, istihbarat teşkilatımız bu yurttaşlarımızı kurtarmak için kendisine verilen görevi her zaman ve her şart altında yerine getirecektir' sözleriyle bitiriyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın sözünü, 'O da olmuştur' anlamında değil, 'Hayır, takas söz konusu değildir ama nihayetinde siz böyle bir şey iddia ediyorsanız bile madem ki Milli İstihbarat Teşkilatımız bu işin başında ve koordinasyonunda görevli olan bir teşkilattır. Onun yerel unsurlarla ilgili olarak hazırladığı ve sonuca ulaştığı da bir operasyondur.' Bu operasyonda kimsenin burnu kanamamıştır. Kimse üzülmemiş, ağlamamıştır ve çok şükür, 101 gün sonra oradaki yurttaşlarımız, güvenli bir şekilde Türkiye'ye girmişlerdir" açıklamasında bulundu.
 
Bir gazetecinin köşe yazısında bu konuya değindiğini belirten Arınç, "Nihayetinde gazetecidir arkadaşımız, sizler gibi. Belki bazı duyumları habere, yazıya dönüştürmek istemiş olabilirsiniz ama ben arkadaşımızın yazdığı yazıdan kendisinin sorumlu olduğunu, böyle bir yorum yaparken nelere dayandığını elbette merak ediyorum, ondan da bir açıklama yapılabilir diye düşünüyorum" dedi.
 
"SAYIN KILIÇDAROĞLU'NA TEŞEKKÜR ETMEMİZ LAZIM"
 
Sözlerini Başbakan Davutoğlu'nun ifadeleriyle tamamlamak istediğini belirten Arınç, "Dünyanın gıpta ettiği bir operasyonla hamdolsun ki her gün endişe içerisinde uykularımızın bölündüğü, bizi arayanlara verecek cevapta bile zorlandığımız günlerden, sabırla her şeyi çok iyi düşünerek iyi bir iletişim kurmak suretiyle yurttaşlarımızı çok şükür, kazasız, belasız, çocuklarına, memleketlerine, vatanlarına kavuşturmuş bulunuyoruz" ifadelerini kullandı.
 
Dünyanın Türkiye'yi tebrik ettiğini söyleyen Arınç, "Türkiye'de de siyasetçiler, özellikle Sayın Kılıçdaroğlu'na teşekkür etmemiz lazım. Neresinden bakarsak bakalım, bu başarının sahibinin kim olduğunu biliyor ve ilk telefonla arayan da kendileri oldu. Sayın Bahçeli, tabii kurtulmuş olmalarından dolayı sevincini ifade ediyor ama hükümeti suçlamaya devam ediyor. Başkaları da bunu yapabilir. Biz bunu hiçbir zaman siyaset konusu yapmadık. Siyaset konusu yapmak isteyenleri de kınamıştık. Dolayısıyla bugün bu başarıyla hepimiz iftihar edebiliriz" dedi.
 
''BU KONUNUN CAHİLİYİM" 
 
Emniyette bazı kişilere usulsüz taltif verildiği iddiasıyla yürütülen soruşturmaya ilişkin soruya ilişkin Arınç, taltifin, neye göre, neden verildiğini bilmediğini, konunun Bakanlar Kurulu'nda da gündeme gelmediğini belirtti. Arınç, "Geçtiğimiz günlerde yapılan başka operasyonlar, usulsüz veya yasa dışı dinlemelerle ilgili olarak, bu da herhalde o kapsamda yapılan bir operasyondur. Bir yargı süreci olduğunu düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
 
Konuya ilişkin kapsamlı bir bilgisi bulunmadığını yineleyen Arınç, "Taltif İçişleri Bakanlığında veya silahlı kuvvetlerde zaman zaman gündeme gelen bir husustur. Mesela uyuşturucu yakalayan veya yakalatan emniyet mensuplarını belli ölçüler içinde para ödülü verildiğini biliyorum. Ama onun dışında belki devlet övünç madalyası gibi veya başka şeyler gibi silahlı kuvvetlerde veya mesela Gümrük ve Ticaret Bakanlığında gümrük memurları için de böyle bir sistem varsa doğrusu kıyas yoluyla söylüyorum. Bu konunun cahiliyim. Taltif neden verilir, neye göre verilir, verilmeli mi, verilmemeli mi?" ifadelerini kullandı.  
Konya Namaz Vakitleri
İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı
Diğer Haberler