SON DAKİKA
Recep ÖĞÜTÇÜ
İftarlar İsrafa Dönüşmesin
07 Haziran 2017, Çarşamba
Ramazan ayının simgesidir iftarlar. Yunus’un, "Bir hastaya vardın ise/ Bir içim su verdin ise/ Yarın anda karşı gele/ Ab-u hayat içmiş gibi" tavsiyesine uygun olarak, konu- komşuya, eşe-dosta, akrabaya, işyeri ve kurum çalışanlarına, fakir- fukaraya iftar yemeği vermek Efendimizin sünnetinden kaynağını alan güzel adetlerimizdendir. Gel gör ki bu güzel geleneğimiz çok zaman israfın da kapısını açmakta, sevap alacağız derken günaha da sebep olabilmekteyiz.

   Evet, israf, Allah’ın verdiği her türlü nimeti yerinde kullanmamak, kullanırken, harcarken aşırıya gitmek, nimetin değerini bilmemek anlamına gelir. İsraf bir çeşit ifsada dönüşür, o nimetin devamına engel olur. Yani kıymetini bilmediğimiz, israf ettiğimiz nimeti Rabbimiz elimizden alıverir.

   Düğünlerde, toplu davetlerde, öğrenci yurtlarında, restoranlarda ve bir kısım evlerde nice nimetlerin israfına şahit oluyoruz. O güzelim pahalı yemekler, etli pilavlar, çorbalar, tabaklarda arttı diye çöpe atılıyor.  O nimeti hayatında hiç görmeyen, kıtlıkla ve açlıkla imtihan olan nice toplumlar biliyoruz. Afrika’da, Miyammar’da, Suriye’de, Gazze’de insanlar ağaç kabuğu yerken, içimizdeki birçok insan ve mülteci kuru ekmekle iftar açarken, lüks restoranlarda iftar yemeği adı altında yaptığımız israflar Rabbimizin gayretine dokunur. O nimetin sahibi ki isterse elimizden alır, o aç kullarına verir. İsraf eden geçmiş ümmetler hep bu akibete uğramış, israfları yüzünden helak olmuşlardır.

    Evet, bir oruçluya iftar açtırmak sevapların en büyüğüdür. Hadis-i şerifte buyrulur: "Bir oruçluya iftar açtıran o oruçlunun tuttuğu orucun sevabını hiç eksilmeden alır” Ne kadar çok oruçluya iftar açtırmışsak onların tuttuğu oruçların sevabını da ortak oluyoruz. Bu ne büyük ihsan.

     Burada dikkatimizi çeken israf konusudur. Yenilmeyen ve bayatlayan ekmekler, artan yemekler, özenle toplanıp evinden çıkamayan kalabalık ailelere gönderilmeli, davetlerde daha çok birlikte yenilen tepside yemekler tercih dilmelidir. "Mü’min’in artığı mü’mine şifadır” buyuran Efendimize uyarak  tepsilerde artan yemekler özenle toplanıp mümkünse aramızda bulunan mülteci ailelere verilmelidir. Mümkün olmazsa evlerde beslenen veya barınaklarda kalan hayvanlara gönderilmelidir.

    Fakirlerin çağrılmayıp zenginlerin davet edildiği düğün yemeklerini Peygamberimiz Efendimiz ağır şekilde eleştirir. İftar yemeklerimize komşuları da çağırmalı, bu vesileyle komşuluk ilişkilerimizi canlı tutmalıyız. Toplu iftarlar güzeldir, zira rahmet cemaat üzerine iner. Ama benim tercihim iftar yemeklerini bizzat fakirin veya komşunun evine iletmek, fakiri çağırmaktansa fakirin ağağına gidip gerekirse birlikte yemektir. Efendimiz (sav), "Ya Aişe, çorbanın suyunu biraz fazla koy da komşuya da ilet” buyurur.

     Evet, iftar yemeklerimiz bir gösteriye, bir israfa, bir reklama dönüşmesin diyoruz. Yedirelim, içirelim, bir oruçlunun sevabına ortak olalım ama israf etmeyelim. O güzelim nimetler çöpe dökülmesin, o güzelim ekmekler ayaklar altına alınmasın. Her iftar açarken, önümüzdeki nimetleri bulamayanları unutmayalım, şatafatlı sofralardan kaçınalım, ulaşabildiklerimizle paylaşalım. Askıda ekmek güzel bir paylaşma örneği. Şükür, paylaşmaktan geçer, nimet paylaşıldıkça çoğalır. Davete icabet edelim, biz de davet edelim, çok zaman konu komşuyla birlikte iftar açalım, yemek karıştıralım ki aramızdaki buzlar erisin. " Mü’min mü’min için bir binanın taşları gibidir, birbirini tutar”. Biz geçmişte böyle bir ümmettik ve bugün de o birliği ve diriliği iftar yemekleriyle başlatabiliriz.