SON DAKİKA
Kazım ÖZTÜRK
Neden Sevmeyeyim
07 Haziran 2017, Çarşamba
İmam-ı Gazali diyor ki:

         "Sevgi, gönlün zevk aldığı şeye meyletmesi demektir. Bu meylin kuvvetlisine aşk denir.”

Sevgi: Hiçbir karşılık beklemeden sevgiliye [Allahü teâlâya] tâbi olmak, Ona itaat etmek, Onun her işini güzel, her eziyetini, her iyilikten daha tatlı görmek ve Onun dostlarını dost, düşmanlarını düşman bilmek, kısacası Onun rızası için yaşamaktır.

Sevgi, sevgilinin dostlarını sevmeyi, düşmanlarına düşmanlık etmeyi gerektirir. Bu sevgi ve düşmanlık, sadık olan âşıkların elinde ve iradesinde değildir. Alışmaksızın, zahmet çekmeksizin kendiliğinden hâsıl olur. Dostun dostları güzel görünür ve düşmanları çirkin ve fena görünür. Dünyanın güzel görünüşlerine kapılanlara hâsıl olan sevgi de, bunu gerektiriyor. Seven, sevgilisinin düşmanlarından kesilmedikçe, sözünün eri sayılmaz.   Sevgi, sevgilinin her şeyini sevmeyi gerektirir. Ona yakından uzaktan ilgili olan her şeyi sevgili kılar. Bunun için, "Sevgilinin kapısındaki köpek, sevenin kalbinde, diğer köpeklerden üstündür ve ayrı bir yer tutar" demişlerdir. 

Sevebilmek için; Allah için sevmek, Allah için öfkelenmek, Kur’an-ı Kerimde ve hadis-i şerifte bildiriliyor. Allahü teâlânın düşmanlarını sevmek, insanı Allah’tan uzaklaştırır. Düşmanlarından uzaklaşmadıkça, sevgiliye dost olunmaz. 

İmam-ı Rabbani der ki: 

         "Muhammed aleyhisselama tam ve kusursuz tâbi olabilmek için, Onu tam ve kusursuz sevmek gerekir. Tam ve olgun sevginin alameti, onun düşmanlarını düşman bilmektir. Onu beğenmeyenleri sevmemektir. Sevgiye gevşeklik sığmaz.”

Abdullah-i Dehlevi:

"Allahü teâlâyı seven, bilmediği bir aşk ile şaşkın haldedir. Uykusu kaçar, gözyaşları dinmez. Her işinde Allah’tan korkar, titrer. Allahü teâlânın sevgisine kavuşturacak işleri yapmak için çırpınır. Sabreder, affeder. Her geçimsizlikte, sıkıntıda, kusuru kendisinde görür. Her nefeste Allahü teâlâyı düşünür, gafletle yaşamaz. Kimseyle münakaşa etmez. Bir kalbi incitmekten korkar. Kalpleri Allahü teâlânın evi bilir.” der. 

Sevgililer sevgilisi peygamberimiz:

         "Ya Rabbi, kendi sevgini, sevdiklerinin sevgisini, sevgine kavuşturacak işlerin sevgisini nasip et ve sevgini (susuzluktan yananın arzuladığı) soğuk sudan benim için daha kıymetli kıl!” diye dua ederdi. 

Mevlânâ da Divân-ı Kebir’de:

 "Aşk nedir? Sonsuz susama. Öyleyse gel de sana (Âb-ı Hayât) Hayat suyunun ne olduğunu anlatayım.” 

Birbirine 

"Seni Seviyorum” diyen dudaklar, aslında bu sonsuz susuzlukların farkına varmış ama gürül gürül akan bir pınarın yanında Terkos suyunu içmeye çalışanların halini hatırlatmaktadır. İbn-i Arabî’ye, Mevlânâ’ya ve diğer aşk yolunu ciddiye alanlara…

"Aşkın tuzağına düşmemiş birine sorma” diyor Mevlânâ. "O kanatsız bir kuş gibidir. Ne bilir kainatta olan biteni? Zira o, bunu Bilenlerin ne bildiğini de bilmez ki!”

Bir kimse, Allah’ı seviyorsa, bilsin ki Allahü teâlâ da onu seviyor demektir. 

Bilip anlamadan sevgi gerçekleşmez. Ancak bilinen sevilir. Sevgi, cansızların değil, canlı ve anlayışlı olanların özelliğidir. İnsanın anladığı, zevk ve rahatlık duyduğu her şey, sevimli; acı duyduğu, nefret ettiği her şey sevimsizdir. Zevk alınan her şeyin, zevk alan için sevimli olması, gönlün ona meyletmesi demektir. 

Her duyu, ancak anladığı şeyden zevk alır, ona meyleder, onu sever. Mesela gözün zevki, görüp hoşlandığı şeylerdir. Kulağın zevki, duyduğu güzel seslerdir. Burnunki güzel kokulardır. Dilin zevki, yiyip içtiği şeylerin tadıdır. Dokunma duygusunun, tutmanın zevki, yumuşaklık ve zevki okşayan şeylerdir. İşte duyularla anlaşılan bu şeyler, hoşa gittikleri için sevilir.