SON DAKİKA
S. Mücahit İYİYOLBULAN
BOŞLUĞUN VARLIK PROBLEMİ
04 Temmuz 2017, Salı
Ayakları yere basan insanın zihnini gökyüzü hep meşgul etmiştir. Gökyüzüne hapsedilen Tanrıyı görmek için inşa edilen Babil Kulesi ve Musa’nın tanrısını görmek için Haman’a kule inşa ettiren Firavunların mühendisliği bugün gökleri delme iddiasına yükseltmiştir çıtayı. Romalılar gezegenleri keşfedip, Merkür’ünden Jüpiter’ine kadar hepsini kendi tanrılarıyla isimlendirdikten asırlar sonra bizlerin ulaşabildiği yer; şehri tepeden gören gökyüzüne yakın teraslara çıkıp, çekirdek çitlemekten ibaret. Millet olarak uzayda hayat olmadığını biliyor ve yaşam belirtisi arayanlarla dalga geçiyoruz. Hayat yoktur belki ama mutlaka bir hayal var orda. Rönesans devrine ayak uyduramadığımız gibi şimdi de uzay çağına ayak uyduramadığımız için yaya kalacağız bu yolda. İstanbul’a hakim olan dünyaya hakim olur sözü, artık yerini göklere hakim olan yeryüzüne hakim olura bırakıyor. Nasa bu işin hayalini kurarken biz ancak ay yüzlü, yıldız gözlü, güneş tenli sevgililere masa başında şiirler yazıyoruz.

Keşifler çoğu zaman insan yaşamına kolaylıklar getirse de, bu keşifleri toprak olarak yapmak insanlığa pek huzur getirmemiştir; Hindistan ve Amerikan’ın keşfi gibi mesela. Kızılderilileri katledenler bugün kızıl gezegenin üzerindeler. Astronotlar bir Amerikan şerifinden daha havalı dururken, bizdeki gökyüzü kaşifleri oturdukları yerden, Ay’ın akşam Mars ile birleşeceğini görebiliyor ve uzayda hayatın olmadığına inanan halkı, başak burcunun Venüs’le dik açı yapacağına ve bu yüzden Venüs’ün etkisine girip duygusal bir dönem yaşayacaklarına inandırabiliyor.

Boşluğun, varlık problemidir uzay. Samanlıkta iğne arar gibi devasa boşlukta nelerin var olduğunu aramaya çalışıyor insanoğlu. Uzay kumları batıyı yükseltiyor bugün. Bir zamanlar çöl kumlarından fışkıran İslam vermişti ilhamını devrin en büyük astronomları Uluğ Bey ve Ali Kuşçu’ya. Nasıl olduysa bugün aynı çöl kumları "Hiçlik” edebiyatı yaptırır oldu. Hiçlik edebiyatı üzerinde varlığını ispatlamaya çalışan insanlar yığınına döndü bu coğrafya. Bu hiçlik o kadar yapışmış ki üzerimize hala uzaya sonsuz boşluk diyoruz, sonsuz bir doluluk olduğu halde. Boşluğu en iyi kavraması gerekenler "hiçlik” iddiasındakiler olmalı değil miydi? Öyle olmadı ama, boşluğun neler ifade ettiğini maddeye tapanlar ortaya koyuyor bugün.

Uzay dünyadan çok daha ciddi bir yerdir belki de gördüğü her göktaşına bel fıtığı numarası yazacakları, bir zamanlar buralar hep boşluktu diyecekleri kaldıracak bir yer değildir. Ya da çok daha lakayt bir yerdir de her yıl demokrasi meddahlığı yapanları üzerinde taşımaktan imtina etmiyordur. Petrol bulunmadığı halde demokrasinin ihraç edileceği ilk yer olacaktır uzay. Demokrasiyle iş başına gelen astronotları görünce diyeceğiz ki: "Uzayda hayat varsa da, artık bitti.” Zaten bunca yıldır şu soruyu sormadığımız kabahat: "Yeryüzünde hayat var mı ki uzay da olsun?”