SON DAKİKA
S. Mücahit İYİYOLBULAN
KÜL KADISI
30 Ağustos 2017, Çarşamba
Adalet her zaman kıymetlidir çünkü yok denecek kadar azdır. Sığınmacı olarak geldiğimiz dünyada yaşamak için, dağıtılacak adalet yardımlarını bekliyoruz. Belki ekmek kamyonlarının arkasından koşmuyoruz ama aramızda gittikçe uçuruma dönüşen adalet kanyonlarında bir masal yaşıyoruz sanki, mahkeme salonlarının burcunda oturan Kül Kadılarıyla.

Bitmek bilmeyen duruşmalara sahip ihtişamlı Adalet Saraylarının, 12. Celseden sonra balkabağına dönüştüğünü görüyoruz. Yaz kızımın daktilosundan çıkan ilam kağıtlarında ne yazarsa yazsın, "Adalet er ya da geç tecelli edecektir” diye okundu yıllarca. Gecikmiş bir hak, adaletin değil olsa olsa ataletin bir simgesi olabilir. "Muhakkak ki Allah adaleti emreder…” ayeti cumadan cumaya okunsa da, adaletin cumadan cumaya bile geciktirilmesi uygun değildir, çünkü Allah asla ataleti emretmez.

Hz. Ömer’i düzeltecek kılıçlar bugün Adalet Tanrıçası olan Themis’in elinde küfleniyor. Gözleri olmadığı halde her şeyi gören Allah’ın kulları, gözleri kapalı bir tanrıçadan merhamet dileniyor. Elinde ki terazi ile neyi ölçtüğü meçhul bir tanrıçaya selam verilerek giriliyor, baştan savan savcıların yanına. Prosedürler yumağına dönmüş yargılama sürecinde mühim olan vicdanların ne söylediği değil, işi sistematiğe oturtmaktır. Adaletsizliği, kara kaplı deftere göre belli bir sistemi takip ederek yapmış olmak bile, adaletin kararını vermesi olarak geçiyor zabıtlara. Mahkemeler suçluyu suçsuzdan ayıran değil, suçluyu kayıran kurumlar olarak geçti tarihin son iki yüzyılına.

Bir Ermeni ustanın elini kestirdiği için Fatih Sultan Mehmet’in elinin kesilmesi kararını veren sarıklı kadılar bugün, şehremininin oğlu veya damadı söz konusu olduğunda Kül Kadılığına soyunuyorlar. Maalesef artık kanun önünde herkes eşit değil çeşit çeşittir. Ankara’da dayısı, localarda babası, diasporalarda amcası olanlar hep bir adım daha yakınlar tahliye basamaklarına. Ne davacının, ne davalının ne de kamunun vicdanı rahatlamıyor verilen kararlarla. 18 sabıkası olan bir hırsız bir kez daha serbest kalabiliyor. Sadece kravat taktığı için iyi hal dampingi yapılıyor tecavüzcülere. Testereyle baş kesen katillere, ayağı alışsın der gibi komik hapis cezaları veriliyor. Sokaktaki çocukları arabasının altına alıp metrelerce sürükleyenler, sarhoş olduğu gerekçesiyle sadece trafikten men ediliyor. "Kendini polis veya savcı olarak tanıtanlara itibar etmeyiniz” yazılı mesajlar göndermekle üzerine düşen vazifeyi yaptığını sanıyor adalet mümessilleri.

Gariptir ama adalet sezonları vardır bu ülkede. Her yıl belli bir dönem kapatılır ve sonra tekrar açılır. Adli Açılış Yılı kutlamaları ve balolar tertip edilir Kül Kadıları için. Koskoca ülkede Kül Kedisinin ayak numarasının kimsede olmaması bize bir şeyi göstermektedir. Kül Kedisi ya normalden çok büyük bir ayağa sahiptir ya da çok küçük. Bundan dolayı bir ayakkabı koskoca ülkede hiç kimsenin ayağına uymaz. Biz de aynı o hikayede olduğu gibi elimizde Hz. Musa’nın levhaları, mahkeme mahkeme gezip hangi Kül Kadısına uyacak uymayacak deneyip duruyoruz. Kül Kadılarının tokmakları ya büyük geliyor bizdeki levhalara ya da küçük. Bir mahkeme arıyoruz şimdi "Hırsızlık yapan kızım Fatıma da olsa elini keserim” diyen bir peygamberin mülküne temellenmiş bir mahkeme.