SON DAKİKA
Recep ÖĞÜTÇÜ
Belediyelerin Bir Görevi de Eğitime Destek Vermek
02 Ekim 2017, Pazartesi
2017- 2018 Eğitim ve Öğretim yılı başlamış ve iki haftayı geride bırakmış durumda. Yaz döneminde tadilatı ve çevre düzenlemesi bitmemiş, yüzde doksandan fazlası bittiği halde eğitim dönemi başında eğitime geçememiş birçok okulumuz var. Boyası- badanası yapılamamış, bahçesi bakımsız, avlu duvarları olmayan okullarımız da var. Bu okullar belediyelerimizin himmetine muhtaç. Belediyelerimiz gerekirse rutin yol hizmetlerini durdurup bu okullarımızın ihtiyaçlarına odaklanmalı, bitirilmemiş okullar bir an önce hizmete açılmalı, çocuklarımız temiz ve bakımlı okullarda eğitim görmelidir.

    Evet, Selçuklu Belediye Başkanımız Uğur İbrahim Altay’ı kutluyorum, kendisine hassaten teşekkür ediyorum. İmzaladığı protokol ile 20-24 derslikli iki adet okul yapıp Milli Eğitim Bakanlığımıza hediye edecek. Konya’mızın seçkin okullarından olan Mahmut Sami Ramazanoğlu İmam- Hatip ortaokuluna ve lisesine ek olarak yapılacak bu iki bina, büyük bir ihtiyacı karşılayacak ve diğer belediyelerimize de örnek olacaktır.

    Evet, okulların yapımları ve bakımları için (imar ve inşası için), çevre ve avlu düzenlemeleri için belediyeler "bunlar benim görevim değil” diyemez. Devletin veya merkezi hükümetin yetişemediği yerde belediyeler olmalı, devreye girmelidir. Halka hizmet noktasında Devletin birimleri arasında ayrılık- gayrılık olmaz, "benim görevim- senin görevin” diye savsaklamak yakışmaz.  Merkezi hükümet ile yerel idareler arasında ancak hizmet yarışı olur, güçlerine göre, birbirlerine atmadan halka hizmet verirler, vermelidirler. Hükmet de yapsa, belediyeler de yapsa, harcanan milletin parasıdır ve milletin adına yapılmaktadır. Atalar güzel söylemiş: "Herkes evinin önünü süpürürse bütün sokak tertemiz olur”.

     Eğitime destek ve katkı, hem merkezi hükümetin hem de yerel idarelerin asli görevidir. Her iki gücün ve kaynağın yetişemediği yerde halk olmalıdır, halk çocuğunun okuduğu okuluna sahip çıkmalıdır. Özellikle imam-hatip okullarımızın binaları bugüne kadar hep vakıf ve derneklerimiz tarafından, daha doğrusu bizzat camilerimizden toplanan paralarla yapılmıştır. İlk defa Ak Parti hükümetleri döneminde devlet tarafından, belediyeler tarafından imam-hatip okulu binaları yapılmakta, ilk defa bu okullar öz evlat muamelesi görmektedir.

   Evet, 1950 yılından itibaren yapılmaya ve açılmaya başlayan imam-hatip okullarının binalarını bu millet bizzat vakıf ve dernekler kurarak, kapı kapı para toplayarak, dişinden- tırnağından artırarak yapmış ve devlete teslim etmiştir. Devlet sadece müdürünü ve öğretmenlerini atamış, onların maaşlarını vermiştir. Yani bugüne kadar mezun olan binlerce imam hatiplinin sponsoru bizzat millettir.

  Bu millet, "bu okullarda Kur’an okunuyor, bu okullarda okunan Kur’an’dan bana da sevap yazılsın, hem de geçmişlerimin ruhuna fatiha okunsun” diye bu okulların yapımına bir ibadet aşkıyla, gönül rahatlığıyla bağış yapmıştır. Bu okulların arsaları bağıştır, binaları bağış paralarıyla yapılmıştır,  bu okulları bu millet camilerle denk tutmuş, buralara hayır ve hasanet yaparken cihat yaptığını düşünmüştür. Diğer okulların çoğunu bizzat devlet merkezi bütçeden pay ayırarak yapmıştır. Bu açıdan imam-hatip okulları bugüne kadar devlete çok yük getirmemiştir. Devlet idarecisini, öğretmenini ve müstahdemini (hizmetlisini) atamıştır. Hatta imam-hatipli öğrencilerin pansiyonlarını bile bu millet yapmış, iaşesini temin etmiştir. Genellikle köyden gelen ve barınacak yeri olmayan bu öğrencileri 67 yıldır bu millet barındırmış, çoğunu zekatlarıyla bu millet okutmuştur. Bu öğrenciler de bu bilinçle okumuşlar ve mezun olunca hakkıyla bu millete hizmet etmişler, teröre bulaşmamış, rüşvete yanaşmamış, haram yememişlerdir. Her zaman istisnalar kaideyi bozmaz diyoruz.

     Terör örgütlerinin içlerinde imam hatip mezunu göremezsiniz. Zira imam- hatip okullarının havasını soluyandan devlet ve millet düşmanı olmaz. Bir iman hatip mezunu olarak bunu gönül rahatlığıyla söylüyorum. İçimizden rüşvetçi, haramzade çok az çıkmış, onlar da dışlanmışlar ve yüzümüze bakamaz olmuşlardır.

    Diğer okulların yapımına, bakımına yardım etmek, destek çıkmak, bağış yapmak ibadet değil midir? Elbette eğitime ve ilme yapılan her destek sadakadır, ibadettir. Dinimizde ilim ilimdir, dini ilim ve müspet ilim diye bir ayrım yoktur. Kur’an’ımızın "oku” emri geneldir. İlim Allah’ın sıfatıdır, insanlığa faydalı bütün ilimler insanı Allah’a götürür. Dolayısıyla hangi okul olursa olsun, ihtiyaç duyulan her eğitim yuvası desteklenmeli, ayrım gözetilmemelidir. Kaldı ki bugün bütün okullarda Kur’an dersi seçmeli olarak okutulmaktadır. Başörtü yasakları geride kalmıştır.

   1940’lı yıllarda ateist öğretmen yetiştirme niyetiyle Hasan Ali Yücel’in açtığı "Köy Enstitüleri”ni hariç tutarsak, bütün okullarımız bu millete münevver insan yetiştirmek için açılmıştır. Buraların arsalarını bağışlayanlar, binalarını yapanlar niyetlerine göre sevap almışlardır. İçlerinde vergisinden düşmek için yapanlar, nam -şöhret amacını taşıyanlar mutlaka vardır. Ancak ameller niyetlere göredir. İmam- hatip okullarını yapanlar, biliyoruz ki bu okulları bir cihat şuuruyla yapmışlar, çok daha ulvi gayeler taşımışlardır. Başta Hacı Üveyiszade Merhum Mustafa Kurucu Hocamız olmak üzere hepsini rahmet ve minnetle anıyoruz. 

   Sonuç olarak, belediyelerimiz, okulların idarecileriyle iletişim içinde olmalı, okulların eksiklerini tesit edip ellerinden geleni yapmalıdır. Bu milletin sokaklarından önce çocuğunun okulu gelir. Okulların bahçesi çamur içindeyse, sokakların asfalt almasının anlamı yoktur. Milleti memnun etmek istiyorsak okullardan başlamalıyız, müdürlerin yanında ve arkasında olmalıyız.