SON DAKİKA
S. Mücahit İYİYOLBULAN
ÇAY VAR MI KÂBİL ?
12 Ekim 2017, Perşembe
Sana değil de annene çok acıyorum ben. Evlat acısı yaşayan ilk ana oldu. Kocasına kavuşmuştu ama oğlunu kaybetti. Bir katil annesi olmak da, ne oturmuştur yüreğine kim bilir? Değer miydi be Kabil? Babanın eski evine taşınmanıza, bir ömürlük kısa bir zaman kalmışken neyi paylaşamadın? Habil’in toprak falan isteyeceğini sanmıyorum, Kuzey Yarım Küre’yi kendine alıp, okyanusları da kız kardeşlerine verseydin geçinip giderdiniz. Koskoca dünyanın sana yetmemesinden anlıyorum ki, dünya bir göz bebeğini doyuramayacak kadar küçükmüş. Ve ufacık bir kalp, içine dünyalardan daha büyük hırsları sığdırabiliyormuş.

Üzerinde taş bulundurmak yasal bir suç değil. Nazardan korusun, güzel dursun, parmağıma yakışsın diye ne taşlar gezdiriyor insanoğlu şimdi, ama senin haberin yok tabi. Sen tek taşla Habil’i öldürmüş bir adamsın. Günümüzde tek tuşla milyonlarca insan öldürüyorlar ama senin cürmün daha büyük Kabil. Allah’tan, Şeytan’ın acemilik yıllarına denk geldin de, bir kişiyi anca öldürtebildi. Şimdiki gibi usta olsaydı da birkaç insan daha öldürtebilseydi, bütün insanlığın soyunu bile kurutabilirdin. Üç kişi öldürerek en büyük soykırımı gerçekleştiren adam olurdun. Habil yaşasaydı şimdi, dünyanın nüfusu on beş milyar olurdu belki ve dünya yaşanacak bir yer olmaktan çıkardı. Ama sen dünyanın nüfusu onken yaşanacak yer olmaktan çıkardın ve öyle de devam ediyor.

Habil’in neyini kıskandın ki? Çok parası, ya da çok güzel evi, lüks bir arabası mı vardı? Devletin güçlü basamaklarında ulaşılmaz bir makamda mıydı yoksa? Cennet görmüş bir ananın oğlu olarak gülüyorsun bunlara ama bugün insanlar bunlar için kıskanıyor birbirini. Oysa sen Habil’in ibadetini kıskanmıştın değil mi? Sen yetiştirdiğin sebzelerin nerde çürüğü, işe yaramayanı varsa Allah’a onları sunmuştun da, Habil güttüğü sürünün en besilisini, en gözdesini sunmuştu değil mi? Senin kurbanın kabul edilmeyince de kıskandın tabi. Bizim dünyamızda ibadet kıskanılmıyor biliyor musun? Daha çok çalışmak için daha az namaz kılıyoruz mesela. Cennet makamlarını göremeyecek kadar yüksek mevkilere çıkmaya çabalıyoruz. Kimse özenmiyor bir başkasının orucuna ve çürük meyvelerle çıkıyoruz Allah’ın huzuruna.

Habil’i öldürerek güzel bir kariyer planlaması yaptın. Sandın ki Habil olmazsa her yerde senin adın geçer. Herkes senin korkusuz bir avcı olduğundan bahseder ve "Kabil olmazsa aç kalırız” der. Sen Habil’in elinden canını aldın bir kariyer uğruna ama dünya sana dar gelmedi mi be Kabil? Şimdi patronlar işçileri, televizyon kanalları aileleri, Batı Doğu’yu yok ediyor. Hangisi rahat nefes alıyor bilmiyorum ama sen vicdanlı birisin diye tahmin ediyorum. Habil’siz hayat sana cehennem olsa gerek. Gariptir, Habil’in olduğu alem de sana cehennem olacak. Neye üzülüyorum biliyor musun? Milyonlarca insanı sömürenlerin dünyası cennet oluyor da bir kişinin hayatını alan senin dünyan cehennem olmuştu. Cehennemi paylaştığın bu insanları görünce belki diyeceksin ki: "Benim Cennetlik olmam lazım değil mi?”

Habil ölünce imrenmiş midir Havva: "Keşke biri de beni öldürse” diye ? Yoksa dünyaya iner inmez ölüm korkusu yazılmış mıdır kalbine? Şeytan onları ölümsüzlükle kandırmıştı. Cenneti gören ölümsüz olmak ister istemesine de, dünya gibi bir yeri gören insan neden ölümsüz olmak ister ki? Şeytan Havva’yı cennetle kandırdı, bizi ise dünyayla kandırıyor. Sence de garip değil mi?

Sen katil olduğun zamanlarda dünyadan haberin yoktu. Senin için dünyanın merkezi olan yerlere Orta Doğu diye bir isim taktılar şimdi. Akıttığın ilk kandan beri bu coğrafyanın kanı hiç eksik olmadı. Adınız da değişti tabi zamanla. Bütün çirkin isimler Kabil’in göbek adı oldu. Amerika, Rusya, Kapitalizm, Patronlar, Bankalar, Haçlılar, Faiz, Sömürü, Açlık, Atom Bombaları hepsi senin yeni kimliğin. Habil’i sen öldürsen de Irak, Bosna, Afrika, İşçiler, Ezilenler, Köleler olarak yeniden diriliyorlar. Ve biliyor musun Kabil, bir gün gelecek Habil intikamını alacak...