SON DAKİKA
Recep ÖĞÜTÇÜ
Bir Grup Yazar Nerede? Türkiye Nerede?
27 Ekim 2017, Cuma
Bir grup yazar- çizer takımı karamsar tablo çizmeye, hükümeti yerden yere vurmaya devam ediyor. O at gözlüklü, ideolojilerinin esiri olmuş takıma göre, Türkiye’de on, on beş yıldır demokrasi rafa kaldırıldı, laikliğin dibi oyuldu, konuşacak komşumuz kalmadı, Avrupa karşısında rezil -rüsva olduk, ağzını açan hapse tıkıldı, 15 Temmuz darbesi bile senaryo gereği yapıldı. Bu kadar önyargıya, bu kadar at gözlüğüyle bakmaya, gelişmelere karşı bu kadar körlüğe pes doğrusu. Gerçekleri görmek için sokaklara çıkmak, caddelerde akan arabaları, yükselen siteleri görmek yeterli aslında. Yapılan köprüleri, açılan tünelleri, başı örtülü ile başı açığın birlikte güle oynaya çalıştığını, okuduğunu görmek yeterli.

Evet, geçen gün Ertuğrul Özkök’le Fatih Altaylı yine at gözlükleriyle, hiç bitmeyen önyargılarıyla bir yazı kaleme aldılar. Suudi Arabistan Krallığının bile Ilımlı İslam’a (!) geçtiğini, Suudilerin bile gerçekleri görüp modern dünyaya, Atatürk’ün getirdiği sisteme yöneldiğini, aklın yolunun bir olduğunu, bizimkilerin ise son yıllarda demokraside geriye gittiğini, Ak Parti hükümetleri öncesinde İslam dünyasının Türkiye’ye hayranlık duyduğunu, örnek aldığını, bugün ise Türkiye’den uzaklaştıklarını yazdılar, yazmaya devam ediyorlar.

Halbuki daha dün açıklandı; yabancıların konut alımında, yabancılara konut satışında Türkiye son bir senede rekor kırdı. Eylül ayında %75 arttı yabancıların konut alışı. Bunlardan da ilk sıraları Irak, Suudi Arabistan, İran, İngiltere ve Katar alıyor. Yani İslam dünyası, özelde Ortadoğu Türkiye’ye yöneliyor, Türkiye’yi güvenli liman görüyor, Türkiye’de gelecek görüyor. Arap baharı dediğimiz uyanmanın ve ayaklanmaların sebebi de, Türkiye’nin kalkınmışlığı, demokrasisi ve insan haklarındaki örnekliği değil mi? Türkiye’ye hayranlık duyan Arap ve Afrikalı gençler, işbaşındaki despot iktidarlarını, faşist rejimleri, diktatör liderleri sorgulamaya kalktılar, ayaklandılar, Türkiye’de olduğu gibi demokratik seçimler istediler. Tayyip Erdoğan rüzgarı tüm Arap yarımadasını, İslam alemini etkisi atına aldı, gözleri açtı, gönülleri Türkiye’ye çevirdi. Bu gerçekleri o yazar- çizer takımı da görüyor ama görmek istemiyor. Yine yasaklı, yolsuzluğun ve yoksulluğun kol gezdiği eski Türkiye’yi özlüyorlar. Çünkü eskiden de şimdi de onlara yasak yoktu, eskiden yasak Kürtçe konuşana idi, yasak başörtü takana idi, yasak sakal koyan erkeğe idi, yasak okullarda Kur’an okunmasına idi, yasak, müftülüklerin nikâh kıymasına idi, yasak imam- hatiplinin üniversiteye girmesine, tıpta, hukukta okumasına idi.

Neymiş Efendim, Arabistan bile açılıyor, Türkiye kapanıyor. Dünya yönünü Batıya dönüyor, Türkiye Doğuya dönüyor (!) Gerçekten Suudi Arabistan’da ne oldu da bir kısım yazar- çizer takımımız mal bulmuş mağribi gibi sarıldılar? Yeni gelen Suudi Prensi çıktı, Ilımı İslam’a (!) geçiyoruz dedi. Aslında İslam’ın ılımlısı- ılımsızı diye bir şey yok. Bir tek İslam var, farklı yorumları ve uygulamaları var. Açılım olarak S. Arabistan’ın ilk icraatı; kadınların şoför olması, araba sürmesi yasaktı, bu yasak kaldırıldı. Türkiye’de ise böyle bir yasak hiç olmadı ki. Biliyoruz, o yazar- çizer takımının putu Avrupa ve ABD. Pekiyi, soruyorum, Avrupa’da ne var da Türkiye’de yok. Fazlası var eksiği yok. Sadece bizde terörle baş etmek için bazı yasal uygulamalar var, o da olağanüstü hal dolayısıyla. Avrupa’nın başında böyle bir bela olsa kimseye göz açtırmaz, insanları köpeklerin önüne atar, bir bomba patlamasında, üç- beş kişinin ölümünde bile olağan üstü hal ilan eder, vizeleri kaldırır. Nitekim bu uygulamaları Avusturya’da, Almanya’da, Hollanda’da, Fransa’da her gün görüyoruz.

Yıllarca "Muasır Avrupa Medeniyeti” dedik, Batıda insan hakları ve demokrasi var dedik, adeta Batıyı putlaştırdık. Gördük ki, Batı dediğimiz helvadan putmuş, her şey göstermelikmiş, insan hakları ve demokrasi kendileri içinmiş, dış dünya için, özelde İslam dünyası için demokrasi falan istemiyorlarmış, merhametten nasipleri yokmuş. Avrupa’nın-Batının ne olduğunu bize Bosna-Hersek’teki soykırım gösterdi, Irak’ta on eş yıldır yaşanan yıkım gösterdi, Suriye’de bir milyondan fazla insanın ölümü gösterdi. Batı hep locasında seyirciliğe, üstelik yangına odun atmaya devam etti.

O yazar- çizer takımının istediği, Batının demokrasisi falan değil, Batının ahlaksız yaşam tarzı, meyhaneleri, kerhaneleri, birahaneleri, barları, pavyonları. Zaten açık bizde, daha da yayılsın istiyorlar. Çocuklarımızın beyinleri ve gönülleri Kur’an’la meşgul edilmesin, dinle-imanla yıkanmasın istiyorlar. Öyle çelişkileri var ki, hem Batının teknolojisini alalım diyorlar, nükleer enerji santrali kuralım deyince ayağa kalkıyorlar. Vay efendim, çevre kirlenecekmiş, insanlar ölecekmiş. Batılılar önce bunları yaparken, kurarken seslenmiyorlardı, hayran hayran izliyorlardı, niçin bizde yok diyorlardı, bugün karşı çıkıyorlar. Demek ki onların istediği, teknik, teknoloji, ilim, bilgi değil, dinimizin haram kıldığı, kültürümüze ve geleneklerimize aykırı olan her şey.

Artık Batı helvadan putunu kendi eliyle katletti, acıkınca yedi. Tıpkı Kureyş müşriklerinin helvadan put yapıp da acıkınca yedikleri gibi. Artık onların putuna değil, kendi değerlerimize dönme zamanı. Birileri bağırmaya, onları imdada çağırmaya, "Türkiye’de demokrasi yok, diktatörlüğe doğu gidiyoruz” demeye devam etsin. Şu Güneydoğu meselemizi halledebilirsek, etrafımızdaki terör çemberini kırabilirsek, içimizdeki satılmışları ayıklayabilirsek Türkiye’nin önüne kimse geçemez.