SON DAKİKA
Recep ÖĞÜTÇÜ
Sür Geçir mi? Gör Geçir mi?
14 Kasım 2017, Salı
Dünyaya sürüp geçirmek için mi geldik, görüp geçirmek için mi. Elbette görüp geçirmek için geldik. Sürüp geçirmekten murat, saltanat sürmek, cafcaflı yaşamaktır. Görüp geçirmek de dünyaya bağlanmadan tadımlık yaşamaktır. Oturduğu koltuktan kalkmak istemeyenler, dünyayı "sürüp geçirmek” olarak görenlerdir.  Koltuklarından gerektiği zaman kalkmasını bilenler de dünyayı "görüp geçirmek” olarak görebilenlerdir.

    Nice saltanat sürenler gördük, bugün onların yerinde yeller eser. Kimse bu dünyaya kazık çakmamış, kimse bu dünyadan doyup da gitmemiştir. Sonuçta ölüm vardır, ölüm de hayat da imtihan içindir. Mülk Suresinin ikinci ayetinde, "Hanginizin daha güzel amel işleyeceğinizi denemek- imtihan etmek için ölümü de hayatı da yaratan O’dur” buyrulur. Dolayısıyla ölümü yaratmanın bir hikmeti vardır. Ölüm olmasa bu dünyanın inişli-çıkışlı hayatı çekilir mi? Hastalığı var, ihtiyarlığı var, yokluğu var, kavgası var, gürültüsü var. Bütün bunlar ebediyen devam etse, kimse böyle bir hayatı istemez. Atalar, "bal yiyen baldan usanır” derler. Büyükler, "Sür geçir” dememiş, "gör geçir” demişler. Yani bu dünya saltanat sürmek için değil, görüp geçirmek için vardır, sürme yeri öbür alemdir, cennettir.

   Bu dünyanın en büyük zenginleri, en büyük makam sahipleri, en azılı diktatörleri bile sürüp geçirmemiş, saltanatları gün gelip sona ermiştir. Sonları ya bir huzur evinde, ya bir kurşunun hedefinde, ya bir kaza neticesinde, ya kötü bir hastalığın pençesinde, ya aklını ve şuurunu kaybederek bitmiş,  yakınları da ölümlerine sevinmişlerdir.

   Evet, zalimler için, inatçı günahkârlar için, kötü hastalığa duçar olup acı çekenler için, şuurunu ve aklını kaybedenler için, yaşadıkça çevresine yük olanlar için ölüm nimettir. Zalimler için nimettir, çünkü yaşadıkça zulmeder, zulmettikçe günah yükü artar ve hesabı zor olur. Ölüm, acı çeken hastalar için nimettir, çünkü acılara-ağrılara dayanamaz olunca isyana ve intihara yönelir insan. "Her şeye rağmen ölümü temenni etmeyin, istemeyin. Ölümü arar hele gelirseniz, Ya Rabbi ölümüm hayırlı ise ölümü, yaşamam hayırlı ise yaşamamı nasip et diye dua edin” buyurur Efendimiz.

    Şımarıklığın, hırsın, doyumsuzluğun, kalp katılığının, merhametsizliğin tek ilacı ölümü hatırlamak, ölümü hatırlatmaktır. Peygamberimiz, "Kalpler de demirin paslandığı gibi paslanır, onun cilası Kur’an’ı çok okumak ve ölümü çok hatırlamaktır” buyurur. Evet, ölümü hatırlamak, ölümü hatırda tutmak kalbin cilasıdır, yüzlerin nurudur, gafletin ilacıdır.

  Peygamber Efendimiz, "Lezzetleri yok eden ölümü anmayı- hatırlamayı çoğaltın” buyurur. Ölümün ne olduğunu yakınlarımızı, sevdiklerimizi kaybedince anlarız. Öyle zamanlarda kalbimiz yufka gibi yumuşar, dünya zevklrinden uzaklaşırız. Hani derler ya, "bin nasihatten bir musibet evladır”. Ölümün bıraktığı acı binlerce nasihatten daha tesirlidir. Onun için önceleri mezar ziyaretini yasaklayan Efendimiz, "Artık mezarları ziyaret edin, zira mezar ziyareti size ölümü hatırlatır” buyurmuştur.

     Hepimiz ölümün-mezarın kıyısında geziyoruz. Ölümle aramızdaki mesafe bir nefesten ibaret. Zira ömür nefesle sayılıdır. Rızk bitince işimiz son nefese kalmıştır. Azraile düşen, cesetten ruhu çekip almaktır. İşte o ruhun çıkışı kimine pek zor, kimine de yağdan kıl çeker gibi olacak. En büyük doktorlar bile o son nefesi erteleyemez. Ecelin günü, saati ezelde takdir edilmiştir. "Her ümmet için bir ecel vardır. O saat ne bir an geriye, ne bir an ileriye alınır”.(ayet)

   Evet, ölüm temenni edilmez dedik. Kabir hayatındaki uykudan dünyada yaşamak daha hayırlıdır. O sebeple, "Sizin hayırlınız, ömrü uzun olan, ameli güzel olandır” buyurulmuştur. "Ömür uzar mı?” diye tartışılmış. Belki ömür nefes olarak uzamaz ama bereketlenir demişlerdir. Ömür zaman olarak uzar diyenler de olmuştur. Ömrü bereketlendiren, manevi olarak uzatan da sadaka ve sılayı rahimdir. Tecrübe edilmiş ki, akrabasına düşkün olanların, eli açık- hayırsever-cömert olanların daha uzun ömürlü olduğu görülmüştür.  Bunun üzerinde düşünmek gerekir. Uzun yaşayanlara sorarlar, ne yedin-içtin de uzun yaşadın? Halbuki i "sadaka verir misin, paylaşmayı sever misin, akrabanla ilgilenir misin? diye sorulmalı.

  Şu türkü dörtlüğüyle bitirelim:

  "Şu dağlar olmasaydı,

   Çiçeği solmasaydı,

   Ölüm Allah’ın emri,

    Ayrılık olmasaydı.