SON DAKİKA
Alaettin EKİZER
Kudüs, Müslümanlar Ve ‘Öğrenilmiş Çaresizlik’
12 Aralık 2017, Salı
Dünya, ABD Başkanı Donald Trump’ın 06.12.2017 çarşamba günü Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etmesi ve ABD Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması yönünde verdiği kararı tartışıyor.

İsrail tezlerini en fazla savunan "New York Times” bile bu kararın sorunları artıracağını, ABD’nin Ortadoğu’daki müttefiklerini kaybetmesine yol açacağını dile getirdi.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi "Kudüs’ün durumuna, Filistin ve İsrail arasında yapılacak olan görüşmelerle karar verilmelidir. Kudüs’ün hem İsrail hem de Filistin devletlerinin başkenti olarak tanınmasının, iki devlet arasındaki tartışmanın tek çözüm olacağını…"vurgulayarak Trump’ın kararını reddetti.

Bu karar üzerine İsrail bayram yapıyor. Müslüman kitleler kararı protesto ediyorlar.

Müslüman ülke liderleri kararı tanımadıkları yönünde mesajlar yayınlıyorlar.

Ne yazık ki; benzer olaylarda olduğu gibi bir süre sonra bu tepkiler saman alevi gibi sönecek, gündelik telaşlarımızın içinde kaybolacağız.

Ya BM’in aldığı kararla avunacağız. Ya da "New York Times” in Trump’ın aldığı kararı yanlış bulması ile kendimizi teselli edeceğiz.

Birlik olmayı unutan, ayrılığa düçar olan İslam dünyası, düşmanlarının gündemi ile duygusal ve tepkisel refleksler göstermeye devam edecek.

Bir süre sonra düşmanlarımızın yaptığı zulümler karşısında hiçbir şey yapamamanın ezikliği ve vicdan azabı kaplayacak benliğimizi.

Toplumlar bu olaylar tekrarlandıkça "öğrenilmiş çaresizlik” girdabına kapılır. Eylem yerine söylemle yetinmeye başlar. Fertlerde oluşan bu çaresizlik toplum düzeyine erişir. Artık böyle bir toplum ideallerini yitirmiş demektir. Olaylara verdiği tepkiler söylem düzeyinin ötesine geçemez.

Tam da günümüzdeki Müslümanların düştüğü/düşürüldüğü durum.

İşte işin en tehlikeli ve acı yanı da bu.

öncelikle ayrılık problemini çözmek ve birlik sağlamak zorundadırlar.

İslam dünyası "düşünce, tavır ve eylem birliği”ni gerçekleştirmek zorundadır.

Biraz araştırdım.

Ne yazık ki; Müslümanların; inanç, eylem ve söylem birliğini nasıl sağlayacaklarına dair yapılmış bir akademik, dini ve fikri çalışma yok.

konuda Müslüman akademisyenler, din ve fikir adamları ilmi çalışmalar yapmalıdırlar.

Bu ilmi çalışmalar Müslümanların birliğinin sağlanması hususunda siyasilere yol gösterici olacaktır.

Aksi halde; düşmanlarımızın planlarının, attıkları adımların ve geliştirdikleri politikaların edilgen bir figürü veya oyuncağı olmaktan öteye geçemeyiz.

Kanaatimce her Müslüman Kur’an’ı okumak, anlamak, uygulamak ve tebliğ etmekle işe başlamalıdır.

Birlik ve beraberliğin alfabesi bu olsa gerek…