SON DAKİKA
Recep ÖĞÜTÇÜ
Artık Karargah Milletin Hizmetinde
24 Ocak 2018, Çarşamba
Artık "Karargâh Rahatsız”, "Genç Subaylar Rahatsız” manşetleri geride kaldı. Artık Karargâh bu milletin ve onun kurduğu hükümetin emrinde, daha doğrusu asker dışarıda ve içeride milletinin hizmetinde. Cumhurbaşkanımızın Başkomutanlığında bugün güneyimizde oluşturulmak istenen terör kuşağını yarmak için büyük bir savaş veriyoruz. Sanılmasın ki karşımızda birkaç bin kişilik birkaç terör grubu var. Hayır, karşımızda ABD var, biz şu anda ABD ile savaşıyoruz. Terör gruplarının hepsi ABD’in taşeronlarıdır. Lütfen Kürt kardeşlerimizle bu terör gruplarını karıştırmayalım. Askerimiz de bunun bilincinde olarak sivil halkın zarar görmemesi için olanca hassasiyeti gösteriyor.  

     Bu millet askerini tarih boyunca hep el üstünde tutmuş, askerliği en kutsal görev bilmiş, asker ocağını "Peygamber Ocağı” olarak görmüş, askerine "Küçük Muhammed” anlamında "Mehmetçik” adını vermiştir. Bu millet askere gitmeyen erkeklere kız bile vermemiş, askerliği olgunlaşma ve sabır mektebi olarak görmüştür. Nitekim de öyledir; askerliğini yapan gençler anne- babasına daha çok saygılıdır, daha çok kadir- kıymet bilir, daha olgun ve sabırlıdır, memleket ve millet sevgisi daha baskındır. Bu millet de askerine düşkündür, üniformasıyla bir asker gördüğü zaman ayağa kalkar, en büyük saygısını gösterir, ikram eder, gazisinin önünden geçmez, şehidine ağlar. Çünkü bilir ki asker namusunun, canının, malının, bayrağının, vatanının, ülkesinin bekçisi, koruyucusu ve kollayıcısıdır. Vatan ve bayrak gibi değerlerini korumak için canını ortaya koyan asker bu milletin gözbebeğidir.

    Biliyoruz ki, asker bir milletin, bir devletin olmazsa olmazıdır. Her devletin ordusu var ve o ordu, o milletin tutan eli, yürüyen ayağı, gören gözü, duyan kulağıdır. Devletler ve milletler ordularıyla ayakta durur, ordularıyla sınırlarını korur, ordularıyla düşmanlarını korkutur, milletin huzurunu ve güvenliğini sağlar, ordularıyla dostlarına güven, düşmanına korku verir.

   Bizim bildiğimiz askerin iki görevi var: 1-Dışa karşı sınırlarımızı korumak, vatan müdafaası yapmak, dış güvenliğimizi sağlamak, dış düşmana korku vermek, caydırıcı olmak. 2-İçeride de fitneyi, fesadı önlemek, huzuru sağlamak, sivil hükümetin emrinde olarak devlet otoritesini temin etmek. Bu açıdan baktığımızda asker kendi milletini öldürmez, korkutmaz ve ezmez. Asker, kendi halkına silah doğrultmaz; terör yapan, fitne çıkaran, başkaldıran olursa onu alır yargıya teslim eder, direnirse etkisiz kılar.

          DARBELER GERİDE KALDI

    Maalesef askerimizin içinden bugüne kadar yetiştirilme tarzından olsa gerek, kendisini milletin hizmetçisi olarak değil de kendisini milletin efendisi olarak görenler, darbe yapmayı kendisine görev bilenler, kendi milletini cahil ve hor görenler ve rejimin bekçiliğine soyunanlar çıktı. Eğitim sistemine el atılmazsa bundan sonra da aynı tiplerin çıkması mümkün.

    Bu tipler son olarak 15 Temmuzda ortaya çıktı. Bu milleti, otuz yıl önceki sessiz, sedasız, iletişimsiz, eğitimsiz, habersiz, korkak, pısırık bir halk sandılar ama yanıldılar. Duvar gibi karşılarında duran, tankların önüne yatan, "Hainler!” diye korkusuzca bağıran, hava meydanlarını, caddeleri gecenin geç saatlerinde dolduran, korkusuz, ferasetli, sadakatli, cesur ve vefalı bir halkı karşılarında görünce şok oldular, şaşırdılar, yanlış yaptıklarını anladılar ama geç kaldılar. İki yüz elli şehit, iki binden fazla yaralı bıraktıktan, TBMM’yi bombaladıktan sona anladılar ama son pişmanlıkları fayda vermedi, vermeyecek, en ağır cezalara muhatap oldular, olacaklar.

    Kimse bu milletle oynamaya, akan suyun önüne bent kurmaya, suyu yukarı akıtmaya, askeri göreve çağırmaya kalkmasın. 15 Temmuz gecesi caddelere akan millet, artık tankları durdurmayı, silahların önünde etten duvar olmayı öğrendi, o cesareti kendinde buldu. Artık kimse bu milleti tutamaz, uyutamaz. Bu millet sadece kendisine hizmet eden siyasetçisini darbecilere teslim etmez. Askerini kışlasında sever, kendisine efendilik yapmasından hoşlanmaz. Bundan böyle millet efendidir; askerler, bürokratlar ve siyasiler hizmetkârdır. Bu böyle biline.   

      Biliyoruz ki asker bu milletin kendisi, bu milletin öz çocuğu. Beyni yıkanmayan, aklını kiraya vermeyen, inandığı dini bilen ve yaşayan bir asker kendi milletine silah çekemez. Devletin görevi, askerinin eğitimine daha bir hassasiyet göstermek, daha uyanık durmak. Siyasetçinin görevi de, ordusunu milletine hizmetçi olarak hazırlamak, siyaseti kışlaya sokmamak ve darbeleri tarihe gömmek.