SON DAKİKA
Recep ÖĞÜTÇÜ
Milletvekilliği Aday Adaylarına
30 Nisan 2018, Pazartesi
24 Haziran 2018 Milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde seçilenler safında yer almak için cesaretle aday adayı olan kardeşlerimizi öncelikle bu cesaretlerinden ötürü tebrik ederim. Kenardan-köşeden siyasete bulaşmış bir kardeşiniz olarak biliyorum ki, siyaset zor ve çetin bir uğraştır. Hazzı da vardır, nazı da vardır. Siyaset sabır, sadakat, cesaret, fedakârlık gerektir ve her babayiğidin götüreceği bir yük değildir.

Öncelikle şunu belirtelim; para için, maddi kazanç için siyaset yapılmaz. Çok daha iyi para kazandıran meslekler, ticaret yolları vardır. Siyaset aşk uğruna yapılan bir meslektir. Millete, ümmete hizmet için yirmi dört saatinin en az on sekiz saatini ayırmayı, çoluk çocuğundan günlerce uzak kalmayı, günde üç-dört saat uykuyla iktifa etmeyi, gerektiğinde cebindeki paranın son kuruşuna kadar harcamayı, her türlü tehlikeyi göze almayı gerektirir siyaset. Kazandığını, malını bu yolda harcayan, bir ev sahibi dahi olamayıp kiralarda oturan siyasetçiler bilirim. Evet, zengin olma yolu değildir siyaset. Belki bir dönem saygın olursun, saygıyla karşılanırsın, uğurlanırsın, sözün- sohbetin dinlenir, önüne çıkanlar, selamına duranlar çok olur. Ama bu saygınlığın bir dönem sonra söner, dün selamsız geçmeyenler, davul zurnayla karşılayanlar, saygıyla yaklaşanlar, kapında nöbet tutanlar, gün olur görmezden gelirler, hatta arkandan küfrederler. Makamlar, mevkiler gelinip gidilen emanet yerlerdir. Dürüst siyasetçinin tek gayesi, arakada hoş bir sada bırakmaktır. Siyasete girip kirlenenler ve kibirlenenler güneş vurunca eriyen buzlar gibi kaybolup gittiler, bugün isimleri dahi anılmıyor. Ama Menderesler, Erbakanlar, Özallar hayırla anılmaya devam ediyorlar.

Pekiyi, insanlar siyasetçi olmak için niçin bu kadar koşarlar, bu yolda mallarını, sağlıklarını kaybederler? Dedik ya, aşk mesleğidir siyaset. Bir insana faydalı olmak, bir insanın yüzünü güldürmek, birinden dua almak, yıllarca anılacak ve bilinecek eserler bırakmak, siyasetin cezbedici yönleridir. Siyaset adeta sihirli bir meslektir, ona "hayır” diyen çok az insan bulunur. Siyaset nefsi okşar, gönle haz verir, bedeni yorsa da ruhu dinlendirir. Siyasetçi bir eser bırakmanın, milletten dua almanın, teşekkür edilmenin, güzel anılmanın ve millet adına yetki kullanmanın, sorumluluk taşımanın hazzını yaşar, o da ona yeter. "Keşke bu siyasete girmeseydim” diyen çok az insan çıkar. Siyaset, insanı yıpratır, iftiralara maruz kalırsın, hakkında söylenmedik yalan kalmaz; ama telefonda aldığın bir teşekkür, yolunu kesenlerin yaptığı bir dua, bir davet, bütün bu yorgunluğunu, yılgınlığını, üzüntünü unutturur.

Milletvekili aday adayı olan kardeşlerimize birkaç sözüm olacak: Önce soracağım: "Selam, sevgi, sabır ve sadakat” diye sıraladığımız, 4-S formülü dediğimiz dört erdemi, dört kavramı ahlak olarak içselleştirdiniz mi? "Bu dört erdem benim ahlakım, benim özelliğim, benim hayat tarzım” diyorsan buyur, siyasette yolun açık olsun diyorum. Bu 4-S formülünü maddeler halinde açalım: 1-Küçük- büyük demeyecek selamsız geçmeyeceksin, hatta en zor zamanında gülümseyeceksin, hal- hatır soracaksın, uzaktan el sallamakla yetinmeyeceksin, bizzat elini sıkacaksın, vatandaşa dokunacaksın. 2- "Yaratılanı severim yaratandan ötürü” diyerek insanı insan olduğu için seveceksin. Vatandaşın dinine, mezhebine, meşrebine, kimliğine bakmadan ona hizmeti seveceksin, millete hizmeti bir ibadet olarak telakki edeceksin. Çocuğunu sevmeyen, anasını-babasını ihmal eden, sevgisiyle en yakınlarını kucaklamayan uzak çevreleri sevemez. Çevrende sevginle, merhametinle, sehavetinle bilineceksin. Sadece insanlara değil, bütün canlılara, hayvanlara merhamet ve şefkat göstereceksin. Merhum Akif’in dediği gibi, "Kanayan bir yara görsem yanar ta ciğerim/ Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim” diyeceksin. Yara saracaksın, para harcayacaksın, halkın isteklerine kayıtsız ve duyarsız kalmayacaksın. Telefonlara çıkacaksın, arayana döneceksin, Sayın Erdoğan gibi, halktan her kesimin sofrasına oturacaksın, davetine katılacaksın, acısını da, sevincini de paylaşacaksın.

3-Dağlar kadar sabrın olacak. Nankör tiplere, haddi aşanlara, saygısız ve kaba davrananlara gülüp geçeceksin, kin ve intikam peşinde olmayacaksın. Taş atana gül atacaksın.

4-Son olarak, sadakatin ve vefan en üst düzeyde olacak. Birlikte yola çıktığın arkadaşını, liderini satmayacaksın. Sana oy verenlerin hep hatırını güdeceksin, o insanlar sayesinde o makamda bulunduğunu hiç unutmayacaksın. Omuzlarına basarak, elinden tutarak çıktığın, geldiğin makamların cazibesine kapılıp geçmişini, omzuna bastıklarını, elinden tutanları unutmayacaksın. Aksi halde bu millet yükselttiği gibi indirmesini de bilir. Yükseklere çıkmak zordur ama hep orada kalmak daha zordur, bunun için vefa ve sadakat gerekir. Ebubekirler, Ömerler, Osmanlar, Aliler hep sadakatleriyle öne çıkmışlar ve Raşit halife unvanını almışlardır. Yakın tarihe baktığımızda hep vefa ve sadakatleriyle öne çıkanlar siyasette uzun ömürlü olmuşladır. Sadakat, yağcılık, yalpaklık değildir. Sadakat, yediği tekneye tükürmemektir, kadir- kıymet bilmektir, satmamak ve satılmamaktır. "Ne oldum” değil, "ne idim ve ne olacağım?” diye soracaksın kendine. İşte bütün bu meziyetlere, erdemlere, güzelliklere sahipsen, "hiç durma, siyasette yerini al, bu millete hizmet et” diyorum. Doktora, imama, öğretmene ihtiyaç olduğu kadar, dürüst siyasetçiye de ihtiyaç var. Allah yar ve yardımcımız olsun.