SON DAKİKA
İbrahim Arıcı
Bizim Cemaat
02 Temmuz 2018, Pazartesi
-Zekâtımı fakir fukaraya vereyim.

-Olmaz efendi bizim hizmetler harici vermek haramdır.

-Falan camide kılıyoruz biz cumayı.

-Cemaatten ayrılanı kurt kapar.

-Kurbanı bu yıl Afrika’daki kıtlık çeken kardeşlerimize göndereceğiz.

-Olmaz kardeş bizim yurtta kim ne yiyecek, ne içecek.

-Bizim kızı istediler, baktık ailesi, damat adayı bizim gibi adamlar hayırlısı oldun dedik.

-Olmaz efendi onca talebe varken caiz olur mu?

Bizim cemaat, bizim tarikat, bizim ticaret, bizim yurt, bizim talebe, bizim ihvan, bizim kardeş, bizim takke, bizim eşarp, bizim cami, bizim kurban, bizim deri, bizim, bizim, bizim!…

Aklını kiraya verenlere, büyüğümüz ne derse doğrudur diyenlere, her söyleneni ayet gibi görüp peşinden düşenlere ne demeli bilemiyorum. Taraftarlarına ümmet bilinci yerine, cemaat bilinci verenler tarikat ve cemaatlere olan güveni ayaklar altına aldılar. Topluma hizmet edecek ahlaklı, dürüst, imanlı, eğitimli insan modeli yerine, cemaate hizmet edecek birer robot yetiştirdiler. Öyle ki kendi devletini, milletini düşman görecek kadar ileri gidenler bile olmadı mı? Gönüllere girmesi gereken tarikat ve cemaatler, ceplere girmek için var gücüyle çalışmanın gayreti içine girdiler. Dünyayı kazanma adına ahiretlerini satanlar nasıl gerçek iman sahibi olabilirler?

Asla tarikat düşmanı değilim. Selçuklu ve Osmanlı’nın ilk dönemindeki gibi cemiyete hizmet eden cemaat ve tarikatların günümüzde uygulanmamasını eleştiriyorum. Güzel ahlaklı bir toplum için, nesillerin kurtuluşu için, devleti ve milleti için çabalayanlara diyeceğimiz yok. Lakin cemaat üyelerini birer robot haline getirilmesini, iradelerine ipotek koymalarını, biz söylediysek, biz yaptıysak doğru diyenlerin topluma hiçbir şey veremeyeceklerini haykırıyorum. Milletten topladıkları himmet paralarıyla millete karşı irade koyanları hazmedemiyorum.

Allah rahmet eylesin kendisi de bir tarikat lideri olan Mahmut Esad Coşan Hoca Efendi’nin 1990 yılında yazdığı bir makaleden bir kısmını tekrar istifadenize sunuyorum. Hoca Efendi’nin 28 yıl önceki tespitlerini bugün yaşıyor ve görüyor muyuz? siz karar verin. Eyvallah…

"Böyle birtakım insanlara, organizasyonlara körü körüne bağlanmayın! Her birinize istiklâl tavsiye ediyorum. Hür olun, hizmeti kendiniz tespit edin, yapmaya çalışın!”

"Emperyalistlerin türlü oyunları var. İslâm, bir kimsenin hizmetiyle yürüyecek hâle gelirse, o kimseyi yok ederler, öldürürler, satın alırlar, tehdit ederler. Ne yapmak lâzım? Hizmeti yaygınlaştırmak lâzım, herkesin lider olması lâzım. "Tek lider, vazgeçilmez insan..." diye bir şey olmaz. Bakın, Filistinli çocuklarla niye başa çıkamıyorlar? Hepsi lider.”

"Bir lidere, tek hocaya, tek ekibe bağladığı bir yığın insanı, böyle üzüm salkımını sapından tutar gibi, istediği yere götürüyor!”

"Onun için, teşkilât kurdurtuyorlar; teşkilâtın başına kendi adamlarını --hain bir kimseyi-- koyuyorlar. Öteki insanların hepsini, üzüm salkımı gibi oraya buraya götürüyorlar.”

"Müsaadeli, ağabeyli, bilmem neyli hizmet olmaz... Tâbî olmayın kimseye! Bana da tabi olmayın! Bana tabi olursanız, beni sıkıştırırlar. Ondan sonra, "Sen bu adamlarına şöyle yap!" derler. İslâm’a, Allah’ın emrine tabi olun! Allah’ın dinine hizmet edin! Tek başınıza olsanız da, hakla beraber olun! O zaman İslâm kalkınır; başka türlü kalkınamaz! "Aa, efendim, dirlik, düzenlik, birlik, beraberlik, organizasyon bozulmasın" diyorlar.

"Her biriniz İslâm için, kendinizin dünyada kalmış tek adam olduğunuzu düşünün. Ama senin gibi aynı hedefe yürüyen başka insanlar varsa; onlarla da işbirliği yap! Yapmıyorsa, silkele at be! Sen onu sırtında taşımak zorunda mısın? Beni sırtında taşımak zorunda mısın? Kimse kimseye hürriyetini vermesin! Hürriyet aziz şeydir. İnsan, ancak Allah’a kul olur.

"Allahım! Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz."