SON DAKİKA
Recep ÖĞÜTÇÜ
Bağımsız Bir Devlet Olmak İçin
26 Ağustos 2018, Pazar
Bir devletin bağımsızlığının sembolleri, şartları ve göstergeleri vardır. Her bağımsız devlet, öncelikle sembolleriyle ayrılır. Bu semboller; başta kendine has rengiyle bayrağı ve milli parasıdır. Şatları; ordusu ve yargısıdır. Ordusu dış güvenliğini sağlar, yargısı ise, kolluk kuvvetlerinin de yardımıyla hukuk kurallarını uygular, milletinin huzur ve güvenini sağlar. Bağımsızlığın göstergeleri ise; bir devletin kendi kendine yeten ekonomisidir ve uluslararası kurum ve kuruluşlardaki (BM)üyeliğidir, buralardan aldığı siyasi gücüdür. Devletler, bu siyasi ve ekonomik gücüyle kendinden büyük bir devletin hatta süper-hegemon bir devletin bir vatandaşını kendi kanunlarıyla yargılayıp hapse tıkabilir. İşte Türkiye bağımsızlığının göstergesini yapmış, ABD gibi bir süper gücün ajanlık yapan vatandaşını- rahibini yakalayıp hapse atabilmiş, bugün bütün dış baskılara rağmen de ev hapsinde tutmaktadır. Türkiye’nin bu tutumu, ABD’nin ağrına gitmiş, damarına basmış, gururunu incitmiştir. Çünkü diğer bağımsız bilinen devletlerden böyle bir tutum görmemiştir. Özellikle müttefik -NATO ülkelerinden ve diğer orta ölçekli ve gelişmekte olan ülkelerden böyle bir karşılama, böyle bir saygısızlık(!) görmemiştir.

Evet, Türkiye bağımsız bir devletin refleksini göstermiş, yapması gerekeni yapmıştır. Bu da diğer devletlere örnek olmuş, cesaret vermiştir.

Bağımsız bir devleti tarif edecek olursak; ortak kültürel değerleri olan, ortak menfaatleri olan, ortak tarihleri ve geçmişleri olan, çok zaman ortak dilleri olan insanların, huzur ve emniyet içinde yaşamak için, belli bir coğrafi sınırlar içinde kurdukları, ordusu, yargısı, bayrağı, parası ve anayasası bulunan tüzel bir kurumdur devlet. Evet, her devletin bir anayasası ve bunun altında, buna uygun hukuk kuralları-kanunları vardır. Anayasalar, devlet ile millet-tebea arasında yapılan sözleşmedir; devletin millete, milletin devletine karşı sorumluluklarını ve görevlerini içerir.

Gelin, o zaman şu devlet denilen mekanizmayı daha yakından tanıyalım: Bazı insanlar devleti her şey sanır ve her şeyi devletten bekler, "devlet hep versin ama almasın” der. "Devlet değil mi, verecek ama almayacak” der. Bu insanlar vergiye geldi mi vermek istemez, ama "beşikten mezara kadar da devlet bana baksın, eğitsin, ev versin, tedavi etsin, iş versin, maaş versin” der. Halbuki almadan vermek sadece Allah’a mahsus. Devlet senden alırsa sana verir. Senden almazsa sana ne versin! Sen devlete vergini vereceksin, çok çalışacaksın, üreteceksin, fedakarlık yapacaksın ki; devlet de sana verecek, senin adına dik duracak, bağımsız yargılayacak, gerekirse savaşacak, terörle mücadele edecek, dış güçlere kafa tutacak.

Bağımsız bir devleti ayakta tutan iki güç vardır. Bunlar, yargı ve ordu. Bu iki ayağı güçlü tutmak da ekonomik güce bağlıdır. İşte o ekonomik gücün kaynağı da millettir, milletin vergileridir, çalışma azmidir, gayreti ve fedakarlığıdır. Bu iki ayak sağlıklı ve güçlü kalsın diye siyasetten uzak tutulmuştur, kuvvetler ayrılığı demokratik devletlerin vazgeçilmez şartı olmuştur.

Erdemlerini saya saya bitiremediğimiz milletimizin bir özelliği de, tarih boyunca hiç devletsiz kalmamıştır, devletin biri yıkılmış öbürünü kurmuşlardır, hiç bağımlı olmamışlar, başka milletlerin boyunduruğunda- manda yönetiminde yaşamamışlardır. Bağımsızlık özgürlük bu milletin genlerinde vardır. Onun için savaşsız elli yılı geçmemiş, cepheden cepheye koşmuş, şehidi bol bir millettir. Türk milletinin bir adı da asker millettir. Kurduğu devlete "Devlet-i ebet müddet” demiştir. Devlet başkanına bir saygı ifadesi olarak "zat-ı şahane, padişah, haşmet-meap, sultan-ı din-i dünya, halife-i müslimin, ülü’lemir” demiştir. Bugün devlet başkanımızın adı, reis-i cumhurdur, başkandır.

Tarih boyunca devletler ticaret yapmamış, fabrika kurmamıştır, sadece yargısı, ordusu ve memuru için vergi toplamıştır, ganimet almıştır. Bu vergiler, Müslüman’dan alınmışsa adı zekat ve öşür olmuştur, gayr-i müslimden alınmışsa cizye ve haraç adını almıştır. Bugün laik ve modern devletimizde zekat ve öşür fertlerin mesuliyetine bırakılmış, devlet halkın gelirinden belli oranda sadece vergi almaktadır. Eski devletlerden farklı olarak bugün devletimiz stratejik sektörlerde fabrikalar kurmuş, işletmektedir. Rantabl olmayanları, hantal kalanları, zarar edenleri özelleştirmiş, kâra geçmiş ve geçirmiştir. Daha başka gelirleriyle birlikte bu özelleştirme ve vergi gelirleri, devletin gayr-i safi milli hasılasını oluşturmaktadır. Bugün devletimizin milli geliri bir trilyonun üzerindedir, kişi başına on bin dolar düşmektedir. Bugün dünyaya kafa tutabiliyorsak, bu ekonomik gücümüz sayesindedir. Bir de gücümüzün kaynağı, milletimizin fedakârlığı, bağımsızlık aşkı ve Cumhurbaşkanımızın cesaretidir. Bağımsızlığımızın iki sembolünden birisi milli paramızdır, Türk lirasıdır. O sembole sahip çıkma zamanı.