SON DAKİKA
Yılmaz Altunsoy
ACİL KODUYLA MİLLİ SEFERBERLİK…
05 Eylül 2018, Çarşamba
Türkiye savunma sanayiinde ciddi mesafe kat etti. 2016 yılı verilerine göre Türk savunma sanayiinin toplam cirosu 5,9 milyar Dolar. Bunun 1,9 milyar Dolarını ihraç ediyor. Türkiye’nin savunma sanayi projelerin toplam büyüklüğü ise 60 milyar Dolar.

2002 senesinde yerli oranı sadece % 20 olan savunma sanayimizde, 2016 yılı verilerine göre yerlilik oranı % 65’ler seviyesine ulaşmış durumda.

Savunma Zafiyetlerimiz Ölümcül Sonuçlar Doğurabilir…

Bu rakamlar memnun edici olmakla birlikte yeterli değildir. Türk savunma sanayiinin çok önemli ve ölümcül zafiyetleri vardır. Bu zafiyetler 3 noktada temerküz etmektedir: Hava taarruz uçaklarının yetersizliği ve demode olması, füze savunma sistemlerimizin olmaması ve füze taarruz sistemlerimizin yetersiz olması. Bu eksiklikler telafisi imkânsız sonuçlar meydana getirebilir…

Mesela hava taarruz uçağınız olan F16’lar artık demode oldu. 30 seneyi aşkın bir süredir kullandığımız bu uçakların yerine, yeni nesil uçaklar üretilmeye başlandı. TSK bünyesinde toplam 238 F16 uçağı var. Türkiye’nin onda biri nüfusa sahip olan İsrail’de se bu uçaktan 362 tane var.

Türkiye uzun zamandır F16’ların da üreticisi olan ABD şirketi Lockheed Martin şirketi ile temasta. 5.nesil harp taarruz uçağı olan F35A ve F35B almak istiyor. Bu uçaklar F16’lara göre ciddi avantajlar sağlıyor. En büyük avantajı ise tüm mühimmatının gövde içinde olmasından dolayı radarlara yakalanmıyor oluşu. Çin, bu uçakları yakalayan radar icat ettiğini söylese de, tüm otoriteler bunun klasik bir Çin blöfü olduğunda hem fikirler. Teknoloji harikası olan bu yeni nesil savaş uçaklarının uçuş menzili 2.200 km ve dâhili yakıt ile uçabileceği alanın yarıçapı 1.239 km. F35B’nin, F35A’dan en büyük üstünlüğü ise kısa mesafede kakış yapması, dikine iniş yapabilmesi. Özellikle donanmamız için F35B elzem görünüyor. Türkiye bu uçaklardan 200 adet almak istiyor. İlk etapta 100 adet F35A ve 32 adet de F35B almak için sipariş verdik. 132 uçağın toplam bütçesi yaklaşık 13 milyar Dolar civarında (F35A fiyatı 90 milyon Dolar, diğerinin ise 120 milyon Dolar). Bu para bizim için para falan değil, ancak ecdadımızın parasını peşin verip de bir türlü alamadığı Osmaniye, Reşadiye ve Fatih harp gemilerimiz misali, iki kat para versek de bu uçakları bize teslim etmeyecekleri gün gibi ortada duruyor. Evangelistlerin güdümündeki ABD son dönemde yaşanan gerginleri bahane ederek, bu uçağın Türkiye’ye satışına onay vermiyor. İşin kötüsü, bu uçakların dünyada rakibi de yok, yani başka bir ülkeden tedariki de pek mümkün değil. Bizim milli muharip uçağımız TF-X ise henüz geliştirilme aşamasında. 2023’te ilk uçuşunu yapması planlanıyor. Hava kuvvetlerimize 2030’dan sonra dâhil olacak. Teknik özellikleri ve rakibi olacak olan F35’e karşı durumu ne olacak bilemiyoruz… Zaten içinde bulunduğumuz şartların beklemeye tahammülü yok…

Asıl felaket füze savunma ve taarruz sistemlerimizde. Füze savunma sistemimiz ne yazık ki hiç yok.

Kaynayan kazan olan coğrafyamızdaki ülkelerde bu sistemler ganimet gibi. Rusların Topol uzun menzilli füzelerinin etkili menzili 10.000 km mesela. Çin’in DF-41 füzelerinin menzili 12.000 km den başlıyor. İran Şahap füzelerinin ise 3.000 km etkili menzili var. Bu füzelerin hata payı sadece 50 metre. İsrail bile etkili vuruş sahası içerisinde. ABD’yi saymıyorum bile. Ayrıca ABD, İran ve İsrail’in elinde bulunan bu füze sistemlerinin nükleer başlık taşıyabildiklerini anlatmama gerek yok sanırım. Türkiye’nin en uzun menzilli füzesi Yıldırım’ın menzili sadece 250 km. Sakarya ve Kasırga füze sistemlerimiz ise henüz geliştirilme aşamasında… Çok ihmal etmişiz biz bu işi çoookk…

Füze savunma sistemlerinde ise Rusya’nın elinde S400’ler var. Füze saldırısında 400 km mesafeden saldırıyı algılıyor ve imha ediyor. ABD Patriot füze savunma sistemlerinin menzili ise 80 km. İsrail Arrow füze savunma sistemleri, atılan füzeyi atmosferin dışında karşılıyor ve nükleer başlık varsa onu bile etkisiz hale getiriyor. İsrail’i vuracak kabiliyeti olmayan ve daha da ötesi İsrail’den atılacak bir nükleer füzeyi imha edemeyen bir Türkiye, bölgede ve coğrafyada nasıl varlık gösterebilir? Maazallah sonuçları çok ağır olabilir…

Şimdi gelinen bu noktada takkemizi önümüze koyup düşünmemiz ve radikal çözümler üretmemiz gerekiyor. Türkiye konvansiyonel silahlarda ve insan unsurunda etkili bir caydırıcılığa sahip, bunu kimse görmezden gelemez. Ancak modern dönemin harpleri konvansiyonelden çok, nükleer olacaktır. Türkiye’nin acil olarak hava muharip unsurlarını kuvvetlendirmesi, uzun menzilli füze sistemlerini geliştirmesi ve S400’leri tedarik etmesi gerekmektedir.

Tarih Boyunca Gördüğümüz En Yıkıcı Taarruzun Arefesindeyiz…

F35 uçaklarının Türkiye’ye satışının ABD tarafından engellenmesi ve Rusya ile yaptığımız S400 alım anlaşmasının sabote edilmesi bize şunu gösteriyor; ABD, İsrail ve NATO, Türkiye ile yakın bir zamanda sıcak çatışmaya girmenin hazırlığını yapıyor. Armegeddon orduları güneyimizde harp tamtamlarını çalmaya başladı bile. Türkiye, tarihi boyunca Haçlı seferleri, Moğol istilası ve Cihan harbinden sonra, belki bunlardan daha etkili olarak, sıcak bir çatışmanın ve var olma mücadelesinin arefesindedir. ABD ve Nato bizim müttefikimiz değildir. Yoksa S400 füze savunma sistemine karşı çıkmalarının mantığı nedir?

Seferberlik İlan Edilmelidir… Yatırmalar Durdurulmalıdır…

Seferberlikten kastımız, terhis olan askerlerimizin silahaltına alınması değildir. Milli bir seferberliktir kastımız. Yani hayati ve acil olanlar dışındaki tüm kamu yatırımlarını durdurmalıyız. Yollar, köprüler, barajlar, kamu binaları vesaire vesaire… Varımızı yoğumuzu, yaklaşmakta olan bu aşağılık Armegeddon ordusuna karşı kullanacağımız silahların teminine harcamalıyız. Kullanım yeri uzun menzilli füze taarruz ve savunma sistemleri olan yani bu silahların finansmanında kullanılacak ilave vergiler koymalıyız gerekirse ve bunu doğrudan halka anlatmalıyız. Tekâlif-i Milliye benzeri kanunlar çıkarmak suretiyle, bu aşağılık ve hayâsızca akına karşı zırhımızı kuşanmak zorundayız. Altımızdaki zemin kayıyor, henüz ayaklarımız yer görürken gerekli hazırlıkları, gece gündüz demeden yapmak zorundayız. En büyük önceliğimiz bu olmalı…

Dua Edelim Allah Bize Zaman Tanısın…

Evangelistlerin önceliği cepheyi kuzeyde açmaktı. Bunun için 15 Temmuz’u denediler ama başaramadılar. Sonrasında ekonomik savaş ilan ettiler. Bunda da başarılı olamayacaklarını anladılar. Önceliklerini daha güneye kaydırmak ve kendilerince Türklerin hesabını bir başka bahara bırakmak temayülündeler. Bunun için savaşı İslam’ın kalbine, yani Mekke ve Medine’ye kaydırmak düşüncesindeler. Müslümanları birbirine düşürmek, fazla bir enerji harcamadan Arabistan ile İran’ı savaştırmanın hesabını yapmaktalar. Bu savaş her an başlayabilir ve birkaç sene sürebilir. Bu müddet zarfında bizim eksiklerimizi gidermemiz, toparlanmamız ve kaçınılmaz olan kuzey cephesi açılmadan, tüm hazırlıklarımızı tamamlamamız gerekiyor. Düşmanı Musul-Halep hattında karşılayamazsak vay halimize… Ne demiş ecdadımız: "Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh”…