SON DAKİKA
Recep ÖĞÜTÇÜ
Aman Kardeşliğimize Dikkat!
29 Ekim 2018, Pazartesi
Partiler de bir nevi cemaatler gibi sivil toplum örgütleridir. Ortak idealleri olan insanlar, bir parti çatısı altında toplanırlar, ülke yönetiminde söz sahibi olmak, iktidara gelmek ve millete siyaset yoluyla hizmet etmek isterler. Partilerin cemaatlerden farkı; kanunları, tüzükleri, programları ve hiyerarşik yapıları vardır. Cemaatlerin şeyhi varsa partilerin de lideri vardır. İnsanlar, fıtratları gereği olarak aidiyet duygusu taşırlar, bu duyguyu da bir partiye veya bir cemaate mensup olarak yaşarlar ve tatmin olurlar. Yani partiler salt bir menfaat birlikteliği değil, kardeşlik, dayanışma ve aidiyet duygusunun yaşandığı ortamlardır. Bazen insanlar ailesinde bulamadığı sıcaklığı partisinde bulur, bütün maddi varlığını partisi uğruna feda eder. Birileri particilikten para kazanırken, birileri de kaybeder. Kaybedenler sadece millete hizmet etmenin hazzını yaşarlar.

Evet, parti aidiyetinden dolayı kapıdan kovsan bacadan girecek parti mensupları vardır. Bulundukları parti içinde hakarete uğrasalar da, dışlansalar da, yetkileri budansa da, saygı görmeseler de asla küsmezler, partilerine sadakatle bağlı kalırlar. Hatta babadan oğula devam eden parti mensupları vardır. Dede hangi partiden ise torun da aynı partiye mensuptur. Partisinden ayrılmayı adeta ihanet ve vefasızlık olarak görürler. Bu tür örnekler CHP’de de MHP’de de çoktur. MHP’lilik ve CHP’lilik adeta insanların genlerine işlemiştir, kimlikleri olmuştur. O sebeple CHP, bunca yanlışına rağmen kemik oyunu kaybetmemiş, %25 bandını- oranını hep korumuştur. Yine MHP ağırlıkta gençlerin partisidir ve altmışlı yılların sonundan beri kemik oyunu yüzde 10-15 bandında tutmuştur. Evet, milliyetçi duyguları ağır basan, Türklüğü ve Türkçülüğü savunanların partisidir. İçlerinde ırkçılık yapan ve kafatasçı olan da, kültürel milliyetçiliği savunan da vardır.

AK Partiye gelince, kökleri, çekirdek kadrosu yetmişli yılların başında kurulan Milli Selamet Partisine dayansa da, kuruluş itibariyle henüz on altı yıllık partidir. En büyük çekim gücü lideridir. Her AK Partili, Sayın Erdoğan’da kendisine ait bir şeyler bulur. Kimi Erdoğan’ın cesaretine hayrandır, kimi milli duruşuna, kimi dindarlığına, kimi muhafazakâr aile yapısına, kimi samimiyetine, içimizden biri oluşuna, kimi de konuşmasına, hitabetine tutkundur. Sayın Erdoğan, olaylara soğukkanlı yaklaşımıyla, dava arkadaşlarına sahiplenişiyle, davasına sadakatiyle, oyun kurucu özelliğiyle, karizmatik yapısıyla, dik duruşuyla, insan seçimindeki ferasetiyle ve milletine hizmet aşkıyla tam bir liderdir.

Son yıllarda Ak Parti içinde küslüklere, ayrılanlara, savrulup gidenlere şahit oluyoruz. Milletvekili olamayanlar, belediye başkan adaylığı suya düşenler, bir müddet kenara çekilenler, küskünler partisine(!) geçiyorlar. Uzun yıllar milletvekilliği, bakanlık ve belediye başkanlığı yapanlar, bir bakarsın partinin kapısından girmez oluyorlar. Bu da gösteriyor ki, Ak Parti mensuplarının aidiyet duygusu, CHP ve MHP’liler kadar sağlam ve köklü değil. Partiye bağlılık pamuk ipliği kadar zayıf. İşte Ak Partinin ilk yapacağı iş, bu aidiyet duygusunu pekiştirmek ve mensuplarını onore etmek, parti içi dayanışmayı, kaynaşmayı ve kardeşliği sürdürmek ve büyütmektir. Aksi halde küçük bir yenilgi, hezimet, partiyi tuz ve buza çevirir, AK Parti bir anda Anavatan Partisinin durumuna düşer.

Gördük ki AK Partide uzun yıllar belediye başkanlığı, bakanlık ve milletvekilliği yapan bazı insanlar savrulup en uzak partilere geçtiler, hatta en uzak zihniyetteki partilerden milletvekili ve belediye başkanı adayı oldular. Bunların bu kadar savrulmalarının nedenleri araştırılmalıdır. Bu insanlar ya dava adamı değildiler, menfaatleri gereği Ak Partili oldular, aradıklarını bulamayınca savrulup gittiler. Ya da bu partide saygı görmediler, hakarete uğradılar, dışlandılar, itibar edilmediler, onlar da siyaset yapmak için başka kapıları çaldılar.

Evet, AK Parti, mensuplarına daha çok değer vermelidir, dışlayıp başka kapılara göndermemelidir. Mahalle temsilcisinden bakanlık yapanına kadar Ak Parti hiçbir mensubunu yok saymamalı, eskileri, kurucuları bir çaput eskisi gibi kenara atmamalı. Yemekli istişare toplantıları düzenleyerek eskileri davet etmeli, düğünlerinde, cenazelerinde yalnız bırakmamalı, fikirleri alınmalı, talepleri değerlendirilmelidir.

Geçen yıllarda AK Partinin ağır toplarından Melih Gökçek ile Bülent Arınç’ın tartışmasına şahit olduk, üzüldük. Yine 25 yıl Ankara Belediye Başkanlığı yapmış Melih Gökçek hakkında, Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı tatsız ifadelerde bulundu, yine üzüldük. Eski milletvekili Mehmet Metiner ile yeni milletvekili Mücahit Arınç’ın kavgasını duyduk, üzüldük. Bu tür kavgalar, aşağılamalar artık olmamalı, partideki kaynaşma, dayanışma, saygı, sevgi ve kardeşlik en üst seviyede yaşanmalıdır. Sayın Erdoğan bu tür tartışmalara el koymalı ve tez zamanda bu insanları barıştırmalıdır. Şu seçim döneminde Ak Partinin tek bir mensubunu feda etme lüksü yoktur. Ak Parti sıradan partilerden değildir, bu milletin bin yıllık kültürel mirasının temsilcisidir ve İslam dünyasının ümit beslediği, idealindeki partidir. Buradan sesleniyoruz; "aman kardeşliğimize dikkat, düşmanları güldürmeyin”.