SON DAKİKA
Recep ÖĞÜTÇÜ
Taşımalı Eğitimin Düşündürdükleri
10 Kasım 2018, C.tesi
Yeni Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk hakkında her kesimin müspet görüşleri oldu. Eğitimde değişim ve dönüşümü, eğitimin içini doldurmayı, eğimde kaliteyi yükseltmeyi yaparsa ancak bu bakan yapabilir dediler. İnşallah umutlarımız suya düşmez.

    Geçenlerde eğitimde vizyon belgesini ve yol haritasını açıkladı Sayın Bakan. İçeriğinde çok güzel satırlara rastladık. Özellikle öğretmen ve öğrenci odaklı bir yaklaşım gördük. Öğretmen ve öğrencinin mutlu olmadığı bir eğimden iyi neticeler alınamazdı. Ders sayıları azalacak, teneffüsler artacak, yönlendirme ve alan seçimi daha erken yapılacak. Daha kaliteli öğretmenler yetiştirilecek ve bundan böyle okul müdürleri yüksek lisans ve akademik kariyer yapanlardan seçilecek.

   Sayın Ziya Selçuk "taşımalı sistem beni rahatsız ediyor” dedi. Çok doğru bir tespitte bulundu. Yıllardan beri taşımalı eğitimin sakıncalarını yazıp çiziyorum. Çocukluk yıllarımda olduğu gibi, özellikle ilköğretim öğrencileri ana- babalarının gözetiminde, evlerinin yanı başında, mahallelerinde, köylerinde okumalı. Öğrenciler değil, gerekirse öğretmenler taşınmalı diyorum.

     4+4+4 şeklindeki zorunlu ve kademeli temel eğitim, yeniden ele alınmalı, tadilat ve tenzilata gidilmeli diyoruz. 5+3 şeklindeki kademeli ilköğretim sistemi tekrar geriye gelmeli, meslek liselerine hazırlık olarak eski meslek ortaokulları tekrar açılmalı, zorunlu temel eğitimin üçüncü kademesi olan lise eğitimi zorunlu olmaktan çıkarılıp kapasitesi düşük çocuklar çıraklık okullarına yönlendirilmeli, gerekirse köylerde hayvancılık ve modern tarım kursları açılarak bu öğrenciler yerinde eğitilmeli diyoruz. İleride mesleksiz, idealsiz, şuursuz lise mezunu işsizler ordusuyla karşılaşmaktansa, elinde becerisi olan, milli ve manevi değerlerine bağlı, dünya ve ahiretini kazanabilecek bireylerin yetişmesine bu günden başlanmalı. Evet, büyük bir eğitim israfının yaşandığını görüyoruz. Öyle insanlar var ki, aldığı eğitim doğrultusunda çalışmıyor, mesleğini sürdürmüyor, rızkını mesleğiyle ilgisi olmayan sektörlerden kazanıyor. Öyle insanlar var ki, ellerinde yüksek diplomalar var, ama becerileri ve meslekleri yok, asgari ücretle bile iş bulamıyor. Bütün bunlar, plansız okullaşmanın, tercihsiz öğretimin ve kalitesiz eğitimin sonucudur. Peygamberimiz, "faydasız ilimden Allah’a sığınırım” buyurmuştur. Devlet beyhude eğitimin önüne geçmeli, ilköğretimden üniversiteye kadar öğrencilerin istediği ve kabiliyeti doğrultusunda okumaları sağlanmalıdır.

    Evet, zorunlu eğitimin on iki yıla çıkmasıyla birlikte taşımalı sistemin yükü de artmış, devlet büyük bir külfetin altına girmiştir. Önce sekiz yıllık temel eğitimin zorunlu hale gelmesiyle, ikinci kademe (ortaokul) öğrencileri küçük köylerden büyük merkez köy veya mahallelere taşınmaya başlamış, bu öğrencilerin öğle yemeklerini ve servis ücretlerini devlet üstlenmiştir. Daha sonra liselerin de zorunlu olmasıyla bütün köylerdeki ve lisesi olmayan kasabalardaki lise öğrencileri il ve ilçe merkezlerine taşınmaya, aynı şekilde bütün masrafları devlet üstlenmeye başlamıştır. Zorunlu olduğu için okuma isteği ve kabiliyeti olmadığı halde liseye gitmek zorunda kalan birçok öğrenci, şehir ortamında anne ve babanın gözetiminden uzak merkezlerde başıboş gezmekte, çoğu da okulunu yarıda bırakmakta, devamsızlık yapıp kötü alışkanlıklara yönelmektedir. Çünkü ailenin ve aile yakınlarının takibi, denetimi ve gözetimi yoktur. Ayrıca bir saatlik yolda kız- erkek karışık bir dolmuşa binerek birbirine sulu şakalar yapan, müziğin sesini sonuna kadar açıp eğlenen özellikle kız öğrencilerin haya ve edep duyguları kaybolmaktadır. Evet, daracık bir dolmuş içinde yirmi adet genç öğrencinin günde iki saat yolculuk yapması, hem öğrencileri yormakta hem de haya ve edep duygularını köreltmektedir. Geldikleri şehir ortamında sorumsuz ve denetimsiz bir şekilde gezip tozan deli çağındaki bu öğrenciler, gelenek, görenek ve değerlerimizi hiçe sayan davranışlara ve ilişkilere yönelmekte, bu yüzden birçok kızımızın hayatı kararmakta, dönülmez pişmanlıklar yaşanmaktadır.

    Eski yıllarda kırsal kesimlerde yedi yaşında, şehir ortamlarında ise 12 yaşından itibaren çocuklar üretime katkı yaparlardı. Kırsal kesimlerde, köylerde yedi yaşındaki çocuklar kuzu -oğlak güderek, hayvan otlatarak aile gelirine katkıda bulunurdu. Şehirlerde de on iki yaşından itibaren çocuklar çıraklığa başlar ve erken yaşta meslek öğrenirdi. İşte on ki yıllık zorunlu eğitim ve taşımalı sistem, sanayiyi çıraksız bıraktı, köylerdeki hayvan üretimine zarar verdi. Tamirci ve küçük sanayi esnafı bugünlerde çırak bulamıyor, köylü de hayvanını otlatacak çoban bulamıyor. Erken yaşta çocuk istihdamına karşı olabiliriz, 18 yaşına kadar çocuklarımız eğitim hayatında tutmak isteyebiliriz ama ülkemizin de bir gerçeği var;  birçok aile çocuğunu bağında- bahçesinde, hayvan otlatmakta kullanmak istiyor, çocuğunun erken yaşta zenaat sahibi olup rızkını temin etmesini istiyor. Ayrıca sanat veya zenaat erken yaşlarda öğrenilir ve büyük san’at erbabı erken yaşta başlayanlardan çıkar. Erkenden, daha ilköğretim çağında yönlendirmeli bir eğitim verilmediği için çocuklarımız istemediği okullarda okuyor, sonuçta da mesleksiz, zenaatsız ve iş bulamayan bireyler yetişiyor.

     Evet, eğitimin amacı, dünyasını ve ahiretini kazanan kamil insan yetiştirmektir. Yani verilen eğitim hem ruhu doyurmalı, ahlakı güzelleştirmeli, milli ve dini şuur vermeli, hem de bireyin eline ve diline hüner kazandırmalı. Yani eğitimli insan güzel düşünmeli, güzel konuşmalı, güzel yazmalı, güzel işler becermeli, doğru inançlara sahip olmalı ve milletine ve devletine faydalı olmalı.   Sonuç olarak, eğitimde taşımalı sistem en aza indirilmelidir. Öğretmeninin ve velisinin görüşü doğrultusunda başarısı düşük çocuklar lise eğitimine veya açık liseye mecbur edilmemelidir. Çıraklık okulları geliştirilmeli, köy ortamında ziraat ve hayvancılık kursları açılarak bu açık ve eksik eğitim kapatılmalıdır. İlköğretim öğrencileri kendi köyünde okutulmalı, lise öğrencileri için de yatılı mektepler açılmalı, özel pansiyonlara da destek verilmelidir. Yatılı mektepler eğitimin kalitesi ve öğrencinin motivasyonu açısından çok önemlidir. Birçok başarılı bilim adamı, bürokrat ve siyasetçi geçmişte yatılı mekteplerde okumuşlardır.