SON DAKİKA
Kazım ÖZTÜRK
Şiirimizin Deruni Ahengi
10 Kasım 2018, C.tesi
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;

Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,

Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!

Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;

Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.

Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,

Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.

 

 

Yahya Kemal BEYATLI


 


 

Bu şiiri ne zaman okusam, ne zaman "sessiz gemi” şarkısını dinlesem, titrerim. Her şiiri bize bir şey anlatır. Bendeniz şiirde Yahya Kemal’i örnek alıyorum.

Konya Aydınlar Ocağı’nın Selçuklu Salı Sohbetlerinde, "Vefatının 60’ıncı Yılında Yahya Kemal Beyatlı” hayatı, şiirleri ve fikirleriyle birlikte ele alınarak anlatıldı. 

Şair ve yazar Yahya Kemal Beyatlı, Konya Aydınlar Ocağı’nda bütün yönleriyle ele alındı. NEÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Hanifi Aslan, Yahya Kemal’in şiire bakışı konusunda;

"Yahya Kemal, şiirin derunî ahengidir. Yahya Kemal, "şiir şiir için yazılmalı veya sanat sanat içindir” tartışmalarına karşı. "Ahlâk, din, millet, vatan, halk ideallerini yâni bir dâvaya şiiri bayrak yapanlar şiire haksızlık ederler” diyor.

O aslında şiiri bir propaganda aracına dönüştürmemektir demek istiyor. Yahya Kemal şiiri şöyle ifade ediyor: Şiirin kendi ölürse binlerce şair ürer. Tıpkı bir naaş ruhu olduğu zaman bir vücuttan varlık, çürüdükten sonra bir kurt mahşeri kesildiği gibi. Yâni tabiri caizse şiir ortadan kalktığı zaman bir sürü müteşair (şair namzetleri) diyebileceğimiz insanlar türer. 

Şiir kalpten geçen bir hadisenin lisanı halinde tecelli edişidir. Duyduğunuz, hissettiğiniz, kafanızdan ve özellikle kalbinizden geçirdiğiniz lisan-ı halinde bir dile dönüşmesidir. Hissin, duygunun birden lisan oluşu ve lisan halinde kalışıdır. Düşündüklerimizi vezinle, ölçüyle ve dille ifade edişimiz şiir değildir. Bir mısraın şiir olup olmadığı gayet aşikârdır. Derunî ahenk ile ifade edilmişse şiirdir.” Diyerek Yahya Kemal’in şiir konusundaki görüşlerini dile getirdi.

Her edebiyatçı ve şair gibi Yahya Kemal’i de Üsküp ve Paris Etkiledi.
NEÜ Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümünde öğretim görevlisi Fatih Cihat Büyükmatur;

" Gezdiği şehirler Yahya Kemal’in hem şahsiyetinde, hem de sanatında etkili olmuş ve iz bırakmış şehirler vardır. Yahya Kemal, 2 Aralık 1884’de Üsküp’te dünyaya gelmiştir. O yıllarda Üsküp, ezanların okunduğu, örf, adet ve geleneklerin bütünüyle yaşandığı gerçek bir Türk-İslâm şehridir.

Yahya Kemal’de sadece ezan iz bırakmıyor, aslında dini anlamda birçok ritüelle ilk defa Üsküp’te tanışıyor ve yüzleşiyor. Yahya Kemal İbrahim Naci Bey ve Nakiye Hanımın evladı olarak dünyaya geliyor. İlk çocuk olması dolayısıyla Yahya Kemal’in adı bir Kur’an mushafının arkasına yazılıyor.

Yahya Kemal’i etkileyen bir diğer şehir Paris’tir. Paris’ten tekrar İstanbul’a döndüğünde özüne doğru dönmüş, bambaşka bir Yahya Kemal karşımıza çıkmıştır.” Dedi.

Abdullah Harmancı, Sezai Karakoç’un Yahya Kemal ile Mehmet Âkif’i kıyaslamasıyla ilgili şu ifadelere yer verdi:

"Yahya Kemal, ölen sanatta yaşamalıdır” derken, Mehmet Akif; "yaşayan ölmemelidir” der. Yahya Kemal geçmişin destanıdır. Mehmet Akif bugünün destanıdır. Yahya Kemal divan şiirinin dilidir. Mehmet Akif konuşma dilidir. Yahya Kemal yenilgi sonrasında yapılmış duygusal bir konuşmadır. Yahya Kemal sonuca, Mehmet Akif sebebe bakar. Yahya Kemal klasik, Mehmet Akif çağdaştır.”