SON DAKİKA
Recep ÖĞÜTÇÜ
Bir Yıl Daha Geride Kaldı
02 Ocak 2019, Çarşamba
Eskimez kültürümüzde yılbaşı diye bir gelenek yok, bir kutlama yok. Sadece Cenabı Hak’a bir yılımızı daha sağlıkla geçirdik diye şükrederiz. Yeni bir mevsime başlamanın heyecanını yaşarız, geçmiş yılın muhasebesini yaparız.  Allah izin verirse kaydını koyarak, duasını yaparak gelecek yılı planlarız. Geleceği planlamak, düşünmek insanoğluna ait bir haslettir, bunda da bir mahzur yoktur, yeter ki ölüm hatırda tutulsun. Bizim itikadımızda, bugün ölecekmiş gibi ahiret için, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışma, dünyadan nasibimizi de unutmamak vardır. Önemli olan, haram ve helal dairesinde kalmak, her hak sahibine hakkını vermek, zulmetmemek, her yaptığımızın, her nefesimizin hesabını vereceğimizi düşünerek yaşamak.

     Evet, Batı medeniyetinin bir ürünü olan ve Hazreti İsa’nın doğum gününü dikkate alan miladi takvime göre 2018 yılını bitirmiş, 2019 yılına girmiş bulunuyoruz. İslam medeniyeti, bir ibadet takvimi olarak Hicri takvimi esas almış, bugünlere kadar da bir ibadet takvimi olarak kullanılagelmiştir. Hicri takvim, Peygamber Efendimizin Mekke’den Medine’ye hicret ettiği muharrem ayının ilk gününü takvim başı olarak kabul etmiştir. Her yıl on gün önce gelen hicri yılbaşımız maalesef memleketimizde sessiz- sedasız geçmektedir. Muharrem ayının geldiğini halkımız aşure yemeklerinden anlıyor.

     Miladi yılbaşını eğlenerek kutlamak, farklı bir gece olarak telakki edip özel hazırlıklar yapmak hiç de bize yakışan bir davranış değildir. Biz Müslüman’ız, bizim de eğlenecebileceğimiz özel bayramlarımız vardır, o eğlencenin de hudutları, yasakları vardır. Müslüman eğleneceğim diye sarhoş olamaz, içki sofraları kuramaz, gazinolarda, karışık ve içkili ortamlarda gecesini geçiremez. Pekiyi, Müslüman  ne yapar? Ocak ayının ilk gecesini diğer gecelerden farklı görmez, hatta gayri müslimlere muhalefet etmek için o gece sohbet dinler, Kur’an okur, namaz kılar ve kültürel bir etkinlikte bulunur.

     Müslüman’a göre gün üçtür: Dün, bugün ve yarın. Dün geçmiştir, geçen günümüz hakkında muhasebemizi yaparız, yanlışımız olmuşsa tövbe ederiz, ders çıkarırız. Yarın hakkında hiçbir tasarrufumuzun olmadığını biliriz, hayırlı bir ömür vermesi için dua ederiz, yaşamamız hayırlı ise yaşatmasını Rabbimizden dileriz. Çünkü yarını göreceğimiz Rabbimizin vereceği ömre bağlıdır. Bizim için gün bu gündür, bu saniyedir. Yaşadığımız saniyenin, saatin ve günün kıymetini, değerini bilebilirsek kazanan biz oluruz. Zaman, ömür, vakit Rabbimizin bize verdiği en büyük nimettir, lütuftur. Asr süresinde Rabbimiz, "Asr’a yani zamana yemin olsun ki insan zarardadır” buyurur. Burada bize mesaj vardır. Zamanın, ömrün, sağlığın değerini bilin demek istemiştir. Bir hadis-i şerifte, "Beş şeyden önce beş şeyi ganimet olarak görün: Hastalıktan önce sağlığın, ihtiyarlıktan önce gençliğin, fakirlikten önce zenginliğin, meşguliyetten önce boş vaktin ve ölmeden önce hayatın-ömrün kıymetini bilin” buyurur Efendimiz. İşte biz yaşadığımız zamana- hayata böyle bakarız. Bir nimet elimizden gitmeden önce kıymetini bilmeli ve ahirete azık hazırlamak için fırsat olarak görmeliyiz. Çünkü dünya ahiretin tarlasıdır, kazanma yeridir.

   Doktorlar yoğun bakımlarda bizim ömrümüzü bir saat daha uzatmak için ter döküyorlar, her türlü tıbbi imkanı kullanıyorlar. Ama Rabbimizin takdir ettiği bir ömür vardır, değişmez. O halde bulunduğumuz afiyette halimizi değerlendirmeli, şükretmeli, kalan ömrümüzü en verimli ve bereketli şekilde geçirmeliyiz. Biliyoruz ki, ömrün uzaması elimizde değil ama bereketli geçmesi elimizde.

    Sonuç olarak, acısıyla- tatlısıyla bir yılı daha Rabbimiz elimizden aldı, yeni bir yıla bizi çıkardı. Bereketli, güvenli ve huzurlu bir yıl geçirmemizi niyaz ediyoruz. İslam alemi ve memleketimiz içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtulsun istiyoruz. Bunun için hepimize görevler düşüyor. 31 Mart yerel seçimlerinde isabetli ve basiretli düşünmeli, istikrara oy vermeliyiz. Bizi içeriden ve dışarıdan bölmek, parçalamak, zayıf düşürmek ve hasta adam muamelesi yapmak isteyenlere iyi bir ders vermeliyiz. Geçmiş yıllarda yaptığımız hataları yapmamalı, hele memleketi yeni maceralara sürüklememeli, yerel idarelerimizi acemi ellere vermemeliyiz.