SON DAKİKA
Kazım ÖZTÜRK
Yıllık İzin Kullanmayan Din Görevlisi
21 Ocak 2019, Pazartesi
İmam; önder, lider, toplumun kanaat önderi demektir. Din görevlisi kardeşlerimiz en kutsal görevi ifa ediyorlar. Peygamberimizin görevini yapıyorlar. O bakımdan çok dikkatli olmak, kılı kırk yararcasına hareket etmek şarttır. Konuyu yalnızca imamla sınırlamamak icap eder. Muezzin kardeşlerimiz de, kayyımlar da, diğer tüm görevlilerimiz de aynı durumda. Öyle görevli tanıyorum ki, asla görevinde inhiraf etmemiş, görevi boyunca hiç bir gün aksaklık yapmamış. Hepsi cemaatiyle uyum içinde, sorulan sorulara en mükemmel biçimde cevap veriyor, her cemaatle ayrı ayrı ilgileniyorlar.   

Cami cemaatine yeni bir cemaat katıldı. Torunu polismiş. Buraya torunun yanına gelmişler. Torunu İlahiyat Fakültesini bitirmiş, ama öğretmenlik çıkmayınca, o da polisliğe müracaat etmiş ve polis olmuş. Bu polisin babası da İlahiyat mezunuymuş. 

Bu cemaat, bir kaç haftadır benim de namaz kıldığım camiye geliyor. Beş vaktini camide kılıyor. Tanıştık, muhabbet ettik. 

-"Kütahyalıyım, 32 yıl kendi köyümde imamlık yaptım. Hiçbir vaktimi aksatmadım. Hafta tatili, yıllık izin bilmem, mazeret izni kullanmadım. Hele hele "bu gün Pazar, Pazar tatili yapacağım, yapmalıyım” demedim. Emeklilik için müftülüğe gittiğimde müftü;

-"hocam ne kadar iznin var? Hiç izin kullandın mı?” diye sordu.

-"hayır müftü bey, 32 yıldır hiç yıllık izin kullanmadığım gibi, haftalık izin de kullanmadım” deyince,

-"Hocam sizler köşede, bucakta kalmışsınız. Ben size 60 günlük izin yazacağım. Dönüşte emeklilik işleminizi başlatacağım.” Cevabını Verdi.

Dönüşte, müftülüğe uğradım, emeklilik işlemleri için. Diyanetten müfettişler gelmiş. Müftü benim için;

-"Hocam 32 yıldır hiç yıllık izin kullanmadan hizmet yaptı” deyince müfettiş,

-"Hocam, yıllık izin bir kenara. O bir hak. Haftalık izin konusunu yenilere sorun, onlar iyi bilirler. Bir yerde imamın birisi, Pazar günleri hiç camiyi açmıyor. Caminin anahtarını da kimseye vermiyor ve müezzin de ortalıkta yok. Sizi tebrik ederim.deyip sırtımı sıvazladı” dedi.  

Böylesine insanlarımızın sayısı az değil. Bu insanlarımızın kazancı en helal ve en temiz kazançtır. Sadece din görevlisi olarak düşünmemek gerekir. Ama din görevlisinin görevi daha değişik. Onlar; mihrap gibi kutsal bir mekanın önünde insanlara en ulvi görevi ifa ediyorlar. Halkımız, din görevlisinin şahsında İslam’ı görüyor. 

Hani şöyle bir söz var ya; "imam ne yaparsa, cemaat ne yapmaz.” Bize İmam Hatip okulundayken şöyle derdi hocalarımız;

-"Çocuklar, sizin sarığınız beyaz. Beyaz, leke götürmez. Aman sarığınızı lekelemeyin.” Gerçekten de öyle değil mi? Her görev bize emanet. Emanate ihanet etmemek gerekmez mi? Eğer korkulu rüya görmek istemiyorsak.  

Din görevlileri; ilim yolcusu, Âsım’ın nesli, irfan ordusudur. Kur’anın, ete, kemiğe bürünmüş şeklidir. Aslında her Müslüman böyledir ama din görevlilerinin taşıdığı misyon daha değişik. 

 

 

Hacı Veyiszade camii müezzini, gönül insanı Ahmet Dilek hocam, yaz mevsiminde elim bir trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Diğerleri gibi onu da çok severdim. Aniden aramızdan ayrılması bendenizi çok üzdü ve şu şiiri kaleme almıştım. O zaman da paylaştım ama sık sık paylaşmak istiyorum;

 

Geleceksin Sanıyorum!

 

Ahmet hocam, hala kulaklarımda ezan sesin,

Gittin habersiz ve sessiz, Mevlam rahmet eylesin. 

Bugün ezan okuyacaksın diye bekliyorum, 

Davudi sesle, Kur’an tilaveti istiyorum.

 

Neylersin; bugün, yarın, ölüm herkesin başında,

Zamansız, yaz, kış, yatılacak musalla taşında,

Sen gittin ama, hala geleceksin sanıyorum,

O Davudi sesinle ezanını hep arıyorum.

 

Görevli olduğun camiden uğurlanacaksın, 

Binlerce cemaate bugün el sallayacaksın.

Bugün Cuma, mutlusun, mutlu günde gidiyorsun,

Eller açıldı Mevla’ya, sen bunu görüyorsun.

 

Ahmet hocam, inanki, sol yanıma kan damladı, 

İzin dönüşün böyle hüzünlü olmamalıydı.

Gel hocam, bir Kur’an oku bize, Davudi sesle,

Ne yapalım kader,  gidiyorsun ilahi sesle.

 

Mevlütlerde sesini hiç duyamayacak mıyız?

Tevazunu, yüzünü hiç göremeyecek miyiz?

Gözümün önündesin, geleceksin sanıyorum,

Müezzin mahfilinde her gün seni arıyorum.

 

Dostlar Tanıdım!

Dostlar içinde dostlar tanıdım

Kalpleri güzel, ruhları güzel, 

Cana can katan ahbap tanıdım

Manası güzel, davası güzel, 

Her birerleri ruh âleminde

Ölümü öldüren hak deminde

Dostlar içinde dostlar tanıdım

Dünyayı beş paraya satmışlar

Maddeyi bir kenara atmışlar

Şekil yoktur o demde serapa

Gözyaşı durmaz akar turaba