SON DAKİKA
Recep ÖĞÜTÇÜ
Özlenen Tablo
26 Şubat 2019, Salı
Aynı camide saf tutan, aynı kıbleye dönen, aynı dinin mensubu, aynı Allah’a ve Peygambere inanan insanların birlikteliğinden, kardeşliğinden, ittifakından daha doğal ne olabilir. Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar daha iyi anlaşır derler. Kaldı ki bu ülkede yaşayanlar olarak dilimiz de bir, vatanımız ve bayrağımız da bir. Sadece siyasi liderlerimiz farklı, parti çatılarımız ayrı. Partiler demokrasinin olmazsa olmazıdır. Demokrasilerde çok seslilik, çok renklilik güç kaybettirmez, sabrı ve tahammülü öğretir. Yeter ki kakafoni olmasın. Çok parti olmazsa yeni fikirler ortaya çıkmaz, hizmet yarışı olmaz, aksine rehavet olur, atalet olur.

Çok şükür, başkanlık sisteminin gereği olarak ittifaklar oluştu. Çok parti iki blokta buluştu. Her parti kendisine yakın olanla işbirliğine gitti. Bazıları da kendine hiçbir yakınlığı olmadığı halde menfaat uğruna, Tayyip karşıtlığı adına bir araya geldiler. Millet ittifakı dedikleri böyle bir şey. Ben siyasilerin dediği gibi zillet ve illet kavramlarını kullanmak istemiyorum. Hani, "bana arkadaşını söyle senin kim olduğunu söyleyeyim” denir ya, demek ki benzemezler desek de ortak yönleri var ki bir araya gelebilmişler. "Misk satanın yanında gezen misk kokar, körükçünün yanında duran is kokar”. İnsanlar birlikte oldukça huyundan- suyundan birbirlerinden alırlar, verirler.

CHP iktidarları veya CHP zihniyetli bürokratlar, yıllarca Saadetçileri, eski adlarıyla Selametçi, Faziletçi ve Refahcıları kaktılar, ittiler, başörtülü diye okullara almadılar, bürokrat yapmadılar, iş vermediler, yargıladılar, hapislere tıktılar, ikinci ve üçüncü sınıf insan muamelesi yaptılar, gerici- yobaz- göbeğini kaşıyan adam dediler, aşağıladılar, rejim, laiklik ve yaşam tarzları için potansiyel tehlike gördüler, Atatürk düşmanı ilan ettiler, öcü gördüler, adeta oturdukları mahallede bile oturmadılar, aynı arabalara bile binmek istemediler. Sayın Erdoğan, İstanbul Belediye başkanı olduğunda, Merhum Erbakan Başbakan seçildiğinde günlerce gözlerine uyku girmedi, Ali Kalkancı ve Fadime Şahinleri sahneye sürdüler, askere göz kırptılar, darbecileri çağırdılar, yargıyı devreye soktular, medyayı üstlerine saldılar, "bu beklenmedik şekilde yönetime gelen insanları nasıl iktidardan indirebiliriz, nasıl yollarını kesebiliriz, nasıl zindanlara tıkabiliriz, nasıl başarısız kılabiliriz, nasıl gözden ve gönülden düşürebiliriz” diye tuzaklar kurdular, planlar yaptılar. Ne oldu da celladına aşık idamlıklar gibi CHP ve SP şimdi sarmaş dolaş oldu. Diyeceksiniz, "Allah bile affediyor, kin tutmak doğru değil, bugün birliğe ihtiyaç var”. Elhak doğru, ama bu kadar da sarmaş dolaş olmak, güven duymak, teslim olmak, eski yol arkadaşını terk edip yolda bulduğunla yola devam etmek, terör odaklarıyla bağı tescilli insanlarla-partilerle işbirliği yapmak biraz fazla değil mi, vefaya sığar mı? Unutmayalım ki iktidar, CHP’nin eline geçse aynı yasaklar, aynı baskılar geri gelir, adım gibi biliyorum. Çünkü hala bazı CHP zihniyetliler devlet dairelerindeki başörtülülerden rahatsız oluyorlar, başörtülüler çoğalırsa kendi hayat tarzlarına müdahale edileceğinden endişe ediyorlar. Bu milletin bağlarını çözüvermek, önlerini açıvermek yasakları kaldırmak, rejimi tehlikeye sokar, doksan yıllık kazanılmış Batılı değerleri yok eder(!) Evet, CHP zihniyetliler hala bu korku içinde. O halde İslamcı, dinci, şeriatçı denilenler asla orduyu ve yargıyı eline geçirmemeli(!)

Evet, CHP elitleri, onların uzantısı vesayet odakları halkın oyuna engel olamadılar, darbecilerden medet umdular, yargının ve ordunun içindeki derin devlet dediğimiz güçlerle sonuna kadar direndiler, ama 16 yıl boyunca Ak Parti iktidarlarını önleyemediler. Son gelinen noktada bari bölelim, parçalayalım dediler, içlerinden adam devşirelim dediler. Bugün onu yapıyorlar, yüzlerindeki gülücüklerin, dillerindeki tatlılığın hepsi sahte. Ne yazık ki bu yapmacık sahte yüzlere, tatlı sözlere kananlarımız var.

Geçen hafta Çumra Belediye Başkanımız Sayın Dr. Mehmet Oğuz’un çorba davetine katıIdık. AK Parti ve MHP’nin ilçe başkanları ve yönetim kurulu üyeleri, Meclis üyeleri ve meclis üye adayları hep oradaydı. Birlikten, kardeşlikten, kararlılıktan bahsedildi, orada yıllardır özlediğimiz tabloyu gördük. MHP ile Ak Parti arasında bir sıcaklığın oluştuğunu hissettik. Alıp veremeyecek ne var ki. İkisi de vatan, millet, bayrak ve devlet birliği diyor. İkisi de tarihimizi ve kültürel kimliğimizi referans alıyor. Birisi İslam şemsiyesini daha toplayıcı ve birleştirici bulurken, öbürü Türk kültürel kimliğinin öne çıkmasını daha isabetli görüyor. Sonuçta bu milletin ve bu vatanın birliğini ve bütünlüğünü sağlamak ortak hedef. O sebeple Cumhur İttifakının zemini daha sağlam, ayakları daha iyi yere basıyor. Ama arada cırtlak sesler de yok değil. Bir kısım MHP’li arkadaşımız Sayın Erdoğan’a karşı ön yargılarını kırabilmiş, atabilmiş değil. Onun da ilacı zaman diyoruz.