SON DAKİKA
Sinan BURHAN
Cami avlusuna bırakılan televizyonlar.....
24 Aralık 2015, Perşembe
Bugünlerde televizyon kuruluşlarına verilen cezaları konuşuyoruz. Ceza sayısı altı yüzü aştı. Bu cezaları kim veriyor sorusu akla geliyor. Bu cezalar cami avlusuna bırakılan sahipsiz çocuk gibi. RTÜK diyor ki bu cezaları biz vermiyoruz. Öyle ki RTÜK Başkanı Sayın İlhan Yerlikaya beyle görüştük. Kendisi bu cezaların kendilerinden kaynaklanmadığını söyledi. İlhan Bey kıymetli bir isim; itibar ediyoruz.
Yine YSK’ya dönüyoruz, onlar da "Bu cezalar bizden kaynaklanmıyor. Bu cezalar RTÜK kanunundan ve seçim kanunundan kaynaklanıyor” diyorlar. Olan televizyonlara oluyor. Cezalar tam bir sansüre dönüştü. Bu televizyonlar arasında en çok ceza A Haber’e verildi. Bu kanal son yıllarda raitinglerde birinci olmaya başladı. Milli ve yerli bir yayın yapıyor. O nedenle cezalar peş peşe geliyor.
Türk filmlerinde sahipsiz ve çaresiz çocuklar cami avlusuna bırakılırdı. Bir hayırsever çıksın bu çocuğu alsın ve büyütsün diye. Biz televizyon kuruluşları da aynı bu çocuk durumundayız, sahibimiz kim, bize cezayı kim veriyor belli değil.
Seçimlere ilişkin uygulamalar 6112 RTÜK Kanunu ve 298 sayılı seçimintemel esaslarına ilişkin kanun ile düzenlemeler ele alınmaktadır. 298 Sayılı Kanunun çıkış tarihi 1961’dir. 54 yıllık bir kanunla TV’ler yönetiliyor. Bu kanunun çıktığı tarihlerde TRT televizyonu bile yok. TRT Radyosu var. O nedenle bu kanun kamu yayıncılığını düzenliyor. Şu mantıktan hareket edilmiş. Madem TRT hepimizin ortak vergileri ile ayakta o nedenle bütün siyasi partilere hizmet vermesi gerekir.
Bu noktada gerek Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın açıklamaları, gerekBaşbakanımız Davutoğlu’nun açıklamaları ve gerekse de Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un açıklamaları bu yönde olumlu adımlar atılacağı yönünde. Numan Bey bu noktada medya için iyi bir imkandır. Bütün medya kuruluşlarına görüşüne bakmadan katkı sağlayacaktır. Bu arada sayın Kurtulmuş’tan beklentimiz TRT’de kamu israfına son vermesidir. Beytül-Mal konusunda Kurtulmuş hassas birisidir. Kaynak israfı ile ilgili koordinatörlüklerle ilgili çok ciddi eleştiriler var. Umarım bu iddialar doğru değildir.
Bu noktada kamu yayıncılığı ve özel sektör yayıncılığını ayırmak lazım.Kamu yayın kuruluşu olan TRT elbette hepimizin ortak kanalıdır. Sonuçta bizim vergilerimizle ayakta duruyor. Ancak özel sektör farklıdır. Bir turizm firması ya da tekstil firması nasıl özel bir sermayeye sahipse özel kanallar da öyledir. O nedenle kamu ve özel sektör ayrımı net bir biçimde yapılmalıdır. Özel kanallar devlet yayıncılığına mahkûm edilmemelidir.
YSK’nın bir başka yanlış yaptırımı ise programlardaki yorumlara da ceza vermesidir. Tartışma programlarına katılan konukların şahsi yorumları da ceza konusu oluyor. Gazetecilerin özgün ve özgür yorumları cezaya konu olmamalıdır.
Daha önce de yazdım, YSK siyasi partilere eşit oranda yer verilmesini öngörmektedir. Örneğin Van’daki bir yerel kanal MHP orada siyasi etkinlik yapmıyorsa nasıl haberlerinde MHP yayınına yer versin. O ilde faaliyet yapan siyasi partilere yer verebilir. Ya da HDP Kayseri’de etkinlik yapmıyorsa Kayseri’deki bir yerel kanal nasıl HDP haberi yapabilir. O nedenle bu konuda da tutarsız bir durum vardır. Bu yanlışlık düzeltilmelidir. Kaldı ki; madem eşitlik olacak neden diğer 16 partiden bahsedilmiyor. SP, BBP, Vatan Partisi ve buna benzer partilere de yer verilmiyor. YSK neden bu partileri dikkate almıyor madem eşitlik var. Sadece parti deyince akla AK Parti, HDP, CHP, MHP mi gelmeli. Ya diğer partiler?
Yazılı medyada düzenleyici ve denetleyici bir kurum yoktur. TV alanında düzenleme ve denetleme yapmak çifte standarttır. Milyonlarca tiraja sahip gazetelere neden ceza verilmiyor. Elbette gazetelere de ceza verilmesin. Biz sadece çifte standarda dikkat çekiyoruz. Bütün medya kuruluşları özgür olmalıdır.
Sonuç olarak meclis bu çocuğa sahip çıkmalıdır. Bütün kusur RTÜK veYSK’da değildir. Bu kusur aynı zamanda kanundan kaynaklanmaktadır. O nedenle kanuni düzenleme şarttır.