SON DAKİKA
Alaettin EKİZER
Paris Konferansından, Sur Hendeklerine
08 Şubat 2016, Pazartesi

Vatanı bölme, Kürt kardeşlerimizi bizden ayırma hainliği, PKK ile sınırlı değildir. Tarihte de yaşanmıştır.  
Fransa’da sürgünde olan eski Osmanlı diplomatı Şerif Paşa, Ermeni temsilcisi Bogos Nubar Paşa ile, Bağımsız Kürdistan kurulması için anlaşıp, Paris Barış Konferansında Kürt delegesi rolüne bürünmüştü.  
Vatanı bölmek isteyen bu hainlere Kürt kardeşlerimizin çektiği tarihi protesto telgrafları çok anlamlıdır.
Mardinlilerin telgrafı : "Kürtlerin Osmanlıdan ayrılması ve bağımsızlığı için Şerif Paşa’nın, Ermeni Bogos Nubar ile Paris Konferansına istekte bulunduğunu duyduk. Şerif Paşa hiçbir Kürt’ün ve aşiretin vekili değildir. Şerif Paşa’nın isteklerini reddederiz. Kürtler, Osmanlı ile ayrılmaz bir bütündür. Barış Konferansına iletiriz.”
Silvanlıların telgrafı : "Osmanlının sarsılmaz kalesi olan Kürtler, her şeyden evvel İslam’dır, saniyen Osmanlıdır ve en sonra Kürt’tür. Osmanlının ve İslam’ın itaatkâr üyesi Kürtlerin ayrılma düşüncesi yoktur. Kürtler, Osmanlı yönetimine girdiğinden beri, hiç ihanet etmemiş ve ebediyen de etmeyecektir. Bu zor anında Osmanlıya sarsılmaz bir inançla bağlıdır. Hiç bir kuvvet, Kürtlerle Osmanlı arasındaki tarihi işbirliğini yok edemez. Osmanlılık Kürtlüğü, Kürtlük de Osmanlılığı nefsinde birleştirmiştir. Bütün Kürtler iman etmiştir ki Osmanlı istiklalini yitirirse, Kürtlük de yok olur. Şerif Paşa vekilimiz değildir. Bu havaliye gelirse alacağı armağan bir kurşundur. Hükümet-i İslamiyeden ayrılmak Kürtlerin sonu olacaktır. Silvan halkı olarak bu teşebbüsleri kınadığımızı bildiririz.”
Diyarbakırlıların telgrafı : "…Kendini Kürtlerin vekili göstererek, söz söylemeye cüret eden Şerif ve Bogos Paşayı şiddetle ret ve protesto ederiz. Son sözümüz budur. Vilayetimiz halkı ilelebet mukaddes Osmanlı Hilafet ve Saltanatı idaresinde yaşayacak ve ölecektir. Barış Konferansına ulaştırılmasını rica ederiz.”
Urfalıların telgrafı : "Tarihen malumdur ki Urfa, Selçuklulardan beri Türklerin ve Eyyübilerden beri Kürtlerin vatanıdır.  % 95’i Türk ve Kürt olan vilayetimiz, mektep, medrese, cami, bütün eser ve müesseseleri ile Osmanlı memleketidir. Osmanlı camiasında kalacağımızın, Barış Konferansına sunulmasını rica ederiz.”
Erzincanlıların telgrafı : "Vatan haini, din düşmanı Şerif Paşa ve Bogos Nubar’ın, Kürtler için istiklal istediğini duyduk. Türkler ve Kürtler öz ve din kardeşlerdir. Vatan bir bütündür. Kürtler vatanları için Türklerle kan akıttılar, akıtacaklardır. Sonsuza kadar da beraber yaşama kararındayız. Osmanlı ve İslam toplumundan ayrılmak aklımızdan geçmez. Şerif Paşa’yı reddeder, kaderimizi hükümetimize bağladığımızı dünyaya ilan ederiz.”
Van ve Hakkari halkının telgrafı : "…Türk-Kürt, 13 yy’lık  tarih, din ve geleneklerle bağlı, ayrılmaz birliğe sahiptir. Bununla övünüyoruz ve mutluyuz. İslam’dan güçlü bir dayanak, Osmanlı’dan adil bir hükümet, Türklerden iyi dost olmadığı tarihle sabittir. Bağımsız Kürdistan diye boş sözler söyleyen Şerif Paşa’yı protesto ederiz.” 
Osmanlının parçalandığı o zor günlerde din kardeşimiz Kürtler asla ihanet etmemişlerdir. Telgraflar "Din, vatan ve kader birliği” içinde olduğumuzu açıkça göstermektedir. "Kürtler, her şeyden evvel İslam’dır, saniyen Osmanlıdır ve en sonra Kürt’tür.” vurgusu çok önemlidir. Paris Konferansında Kürtleri bizden ayıramadılar.  
Dış düşmanlarımız tam yüz yıl bekledi. Resmi ideoloji Türklüğü dayatıp, Kürtlüğü yok sayınca, dinin birleştiriciliği, yerini etnik duygulara bıraktı. PKK eliyle İslam’a, devlete düşman, molotof atan, din kardeşlerini öldüren, Kürt ırkçısı, dinsiz-marksist militanlar yetiştirilerek başımıza bela edildi.   
Resmi ideoloji, Kürt gençlerini dedelerinin dininden koparınca, doğan sonuç Sur hendekleridir. 
Dindar ve orta yaşın üzerindeki ayrılığa karşı olan Kürtler gittikçe ihtiyarlamakta,  yerini PKK’nın etnik duygularını kaşıdığı, güdümüne aldığı gençler almakta, PKK tabanını gittikçe güçlendirmektedir. 
Askeri, ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel tedbirler elbet gereklidir. Ama yeterli değildir. Devlet, acilen Kürt gençlerini PKK’nın çekim alanından kurtaracak, dedelerinin inancıyla buluşturacak yoğun bir eğitim vermelidir.  
Sorunu askeri tedbirlerle çözmek, bizi Kuyucu Murat Paşa durumuna düşürür…