SON DAKİKA
Yılmaz Altunsoy
Başkanlık Sistemi Kaçınılmazdır…
22 Nisan 2016, Cuma
Türkiye, çok partili demokratik yaşama geçtiğimiz 1950’ li yıllardan bu yana, klasik parlamenter sistemin zayıf yönlerini ortadan kaldırmak için, sisteme sadık kalarak bir takım reformlar yapmış, seçim sistemleri üzerinde anayasa ve yasa değişiklikleri yapmak suretiyle, temsilde adalet ile yönetimde istikrar arasındaki hassas dengeyi korumaya çalışmıştır.
1980’lerden sonra ise, mevcut sistem içerisinde yapılacak pansumanların, sistemin olumsuzluklarını ortadan kaldırmaya yetmediği anlaşıldığından, başkanlık sistemi tartışmaya açılmıştır.
Türkiye’ de özellikle 2000’li yıllara kadar, parlamenter sistem içerisinde siyasal parti yapısının parçalanmış görüntüsü, siyasal istikrarsızlığı ve vesayetçi yapıları ortaya çıkarmıştır.
Vesayetçi yapıların demokrasiye sık sık müdahale etmesi, demokratik hayatı ve işleyişi kesintiye uğratmıştır.
Turgut Özal başkanlık sitemini isterken, koalisyonların etkin bir yönetim sergileyememesini öne çıkarmış, Türkiye’ de siyasal ve toplumsal yapının hemşericilik ve bölgecilik temeline doğru kaydığını, bunun için de ana akımlarda birleşilerek yapılacak siyasetin ve başkanlık sisteminin, bölünme riskini de ortadan kaldıracağını savunmuştur.
Demirel ise; özellikle 1990’lardan sonra ortaya çıkan siyasi parçalanmışlığı ve uzlaşmaz koalisyon anlayışlarını gerekçe göstererek, başkanlık sistemini savunmuş, Türkiye tipi parlamentarizmin, istikrarsız yapıları meydana getirdiğine dikkat çekmiştir.
Türkeş; başkanlık sistemi ile Dokuz Işık arasında ciddi bir bağ olduğunu, Türk kültürünün lider merkezli yönetim modeline daha uygun olduğunu söylemiş ve başkanlık sistemini savunmuştur.
Erdoğan ise; diğer liderlerden farklı olarak, en güçlü olduğu, tek başına iktidar dönemlerinde bu sistemi tekrar tartışmaya açmıştır. Çünkü, geçmiş dönemde yaşanan istikrarsızların ülkeye ne kadar zarar verdiğini görmüş ve vesayetçi yapılar ile mücadele eden bir lider olarak, başkanlık sistemini istemiştir.
Erdoğan, başkanlık sisteminin uzun dönemli istikrarlı yapıları mümkün kılması ve karar alma sürecini daha efektif hale getireceği için başkanlık sistemini savunmuştur ve savunmaktadır.
Ayrıca Erdoğan, uzun süreli yönetim modelinin hesap verilebilirliği de artıracağını ve demokratikleşme çıtasını yükselteceğini düşünmekte, istikrar ile demokrasi kültürüne katkı arasında doğrusal bir korelasyon görmektedir.
Başkanlık sisteminin sayısız faydalarından en önde geleni, yönetimde istikrarı temin etmesi ve çok çeşitli çıkar amaçlı vesayet odaklarına imkân tanımamasıdır. 
Türkiye’ de baştan beri başkanlık sistemine karşı çıkanlar, bu sistemin hayata geçmesi halinde iktidara gelme ihtimalinin olmadığını gören sol kesim temsilcileri olmuştur. Türkiye’ deki ana akımlardan olan sol kesim, toplumsal anlamda en fazla yüzde otuz gibi bir sayısal başarı elde ederken, diğer ana akımlardan olan sağ kesim ise yüzde yetmişler civarında kendisine taban bulduğundan, sol kesim zaten pragmatik ve kategorik olarak bu sisteme her zaman karşı çıkmıştır.
Gelinen noktada, etrafı istikrarsız siyasi yapılarla dolu olan Türkiye, her an siyasi istikrarsız yapılara gebe olan parlamenter sistem ile daha fazla devam edemez. Halkımızı sistem hakkında bilgilendirmek ve bir an evvel başkanlık sistemine geçmek, her projeden daha önceliklendirilmeli ve sistemimiz bu yapıya kısa zamanda evrilmelidir.