SON DAKİKA
Alaettin EKİZER
Parlamenter Sistem mi?, Başkanlık Sistemi mi?
16 Mayıs 2016, Pazartesi
Uzun süredir Başkanlık sistemi tartışmaları Türkiye gündemini meşgul ediyor.

Bu tartışmalar yeni değildir, 1980’lerden beri sürmektedir. Merhum Özal ve Demirel de Başkanlık sistemini gündeme getirmişler, gerekliliğini savunmuşlar,  çeşitli nedenlerle gerçekleştirememişlerdir. 

 Üzüntü vericidir ki; konu hakkında yeterli bilgiye sahip olmadan tartışılmaktadır. Herkes kendisine yakın hissettiği partinin ağzı ile hareket etmekte, olaya takım tutar gibi bakılmaktadır.

Parlamenter sistemi ve başkanlık sistemini tüm yönleriyle ele almak bu yazının sınırlarını aşacak kadar kapsamlı ve teknik bir konudur. Ancak her iki sistemi de özetlemeye çalışacağız.

Bilindiği gibi parlamenter sistemde partiler aldıkları oy oranına göre milletvekili çıkarırlar. Milletvekili sayısının yarıdan bir fazlasını yani salt çoğunluğu sağlayan parti tek başına iktidar olur. Cumhurbaşkanı bu partinin genel başkanını hükümeti kurmakla görevlendirir. Görevi alan başbakan, bakanlar kurulu listesini hazırlar. Bu liste Cumhurbaşkanıınn onayını, meclisin de güvenoyunu alırsa hükümet kurulmuş olur.

Ancak hiçbir parti salt çoğunluğu elde edemezse o zaman koalisyon pazarlıkları başlar. Koalisyonun kurulmasıyla iş bitmez. Değer yargıları ve amaçları farklı partiler ülkeyi aksak-topal yönetmeye çalışırlar. Zor kurulan, kolayca anlaşmazlık çıkabilen koalisyonlar kısa zamanda bozulur. Yeni arayışlarla hükümet kurulamazsa erken seçime gidilir. Yine hiçbir parti salt çoğunluk sağlayamazsa başa dönülür. Çile yeniden başlar.

Ancak dünya hızla değişmektedir. Ülkenin zaman kaybına tahammülü yoktur. Koalisyon hükümetleri, çekişmelerin tozu dumanı içinde milli çıkarlarımızın gerektirdiği uzun süreli planları uygulama fırsatı bulamazlar.

Parlamenter sistemde 115 turda Cumhurbaşkanı seçilemedi. Koalisyon pazarlarında milletvekilleri transfer edildi.  Sistemin tıkandığı bahanesiyle 12 Eylül darbesi yapıldı. Çok büyük acılar yaşandı. 

Başkanlık sisteminde partiler adaylarını gösterir. İlk turda % 50’nin üzerinde oy alan Başkan seçilir. Hiç bir aday ilk turda % 50’yi aşamazsa en çok oyu alan iki aday ikinci tura kalır. En çok oyu alan başkan seçilir.

Başkan tek kişilik yürütme organıdır. Meclis’e değil halka karşı sorumludur. Görev süresi sabittir. Her an gidebilecek bir başbakana göre daha güçlüdür. Hızlı karar alır ve uygular. Koalisyonlar olmadığı için yönetimde istikrar sağlanır. Bakanlar milletvekilleri arasından değil, meclis dışından ehliyetli kişilerden seçilir.

Başkan yanında meclis vardır. Yasama organıdır. Yasa çıkarır. Başkan meclisin çıkardığı yasalara uyar. Bütçeyi başkan hazırlar, meclise sunar.  Meclis onaylar. Eksiltir ya da ilave yapar. Yasama yürütmeyi, yürütme de yasamayı feshedemez, denetleyemez, birbirlerinin işlerine karışamaz.

Parlamenter sistemde seçmen hangi partinin ne kadar oy alacağını, bir partinin tek başına iktidara gelip gelmeyeceğini veya koalisyon hükümeti olup olmayacağını bilemediği halde, başkanlık sisteminde kimin başkan olacağını, ülkeyi kimin yöneteceğini bilir ve bilerek oy verir. Sürpriz yaşanmaz, istikrarsızlık olmaz.

Türkiye’de Başkanlık sistemi uygulanırsa biri sol ve diğeri sağ parti adaylarının ikinci tura kalacağı seçmenin üçte ikisinin sağa, üçte birinin sola oy vereceği, sağın adayının Başkan seçileceği kesine yakındır.

 Bu, solun iktidarı rüyasında bile göremeyeceği demektir ki; CHP’nin buna karşı çıkması normaldir.

Ama MHP’nin karşı çıkmasının mantığı yoktur.

Elbette hangi sistem olursa olsun uygulayacak insandır. Ülke en iyi sistemlerle kötü bir yönetilebileceği gibi, kötü bir sistemle iyi de yönetilebilir. Önemli olan yöneticilerin iyi niyetli, ehliyetli ve liyakatli olmasıdır.

Bıçak ne kötü, ne de iyidir. Katilin elinde cinayet aleti, aşçının maharetinin ise ayrılmaz bir parçasıdır…