SON DAKİKA
Recep ÖĞÜTÇÜ
Misak-ı Milli Ve Musul
19 Ekim 2016, Çarşamba
Son Osmanlı Mebusan Meclisi ve arkasından TBMM, Misak-ı Milliyi ilan etmiş, Musul, Kerkük, On iki Adalar ve Batı Trakya’yı milli sınırlarımız içinde göstermiştir. Buralardan taviz vermeyeceğimizi bütün dünyaya ta o zaman yirmili yılların başında deklare etmişiz. Bu arada İstiklal harbini kazanmış, Anadolu topraklarından düşmanları sürüp atmışız.
Gel gör ki, galip devlet olarak oturduğumuz Lozan Konferansında gerekli direnci gösterememişiz, bilinmeyen, halen gizlenen bazı konuşmalar neticesinde bu toprakları kaybetmişiz. Batı Trakya’yı ve on iki adayı Yunan devletine, Lozan’da askıya alınan Musul ve Kerkük bölgesini de sonradan Irak devletine terk etmişiz. Anlaşmada şart koşulan petrol gelirlerinin bir kısmını almayı da düşünmemişiz. Kısaca olayın özeti bu.
Evet, Kadir Mısıroğlu’nun "Lozan Zafer mi Hezimet mi” isimli kitabında bu konu uzun uzun izah edilir. Sayın Cumhurbaşkanı da Lozan hezimetine bir konuşmasında kısaca değindi, İsmet İnönü’nün başkanlık yaptığı Lozan heyetinin acziyetine, teslimiyetine dikkat çekti.
Evet, bugün Suriye ve Irak kavgasının arkasında bu Musul ve Kerkük petrollerinin bölüşümü yatar. Oradaki zengin petrol yataklarını ta o zaman tespit eden İngilizler, bu zenginliğin yeni Türkiye devletinin eline geçmesini istemedi. Şayet bu topraklar Misak-ı Milli’de olduğu gibi bizim elimizde olsaydı bugünkü Türkiye süper güç olurdu, petrolde dışa bağımlı olmazdı, en büyük ithalat kalemi petrol olmazdı, hatta dışarıya petrol satan bir ülke olurdu, belki bugünkü dış müdahaleler ve terör hadiseleri yaşanmazdı.
Bizi bugün Musul operasyonundan uzak tutmak istiyorlar, eski haklarımızı gündeme getireceğimizden, o topraklardan bir daha çıkmayacağımızda korkuyorlar. Bizim gayemiz ise, zaten bozulan demografik yapıyı daha da bozdurmamak, oradaki Türkmen nüfusunun dağıtılmasını önlemek ve o bölgenin asıl sahiplerinde kalmasını ve Türkmen ağırlıklı nüfusun devam etmesini sağlamak. Onun için Musul’daki DAEŞ terör örgütünün temizlenmesinde biz de olmak istiyoruz. Musul’un geleceğinin belirleneceği masada biz de oturmak istiyoruz. Çünkü buraların gerçek sahipleriyiz, buralarda yaşayan insanlar dindaş ve soydaşlarımız. Okyanus ötesinden gelenlerin cirit attığı Irak topraklarında Türkiye’nin olmaması aslımızı inkâr, atalarımızın emanetine ihanettir. Bizim için Diyarbakır ne ise Musul ve Kerkük de odur. Bugün sınırlarımızın dışında olsa da oralardaki olaylar bizi ilgilendirir, biz o toprakların hamisi konumundayız. Bir gün gelecek, bu coğrafya birlikte olacak, birlikte hareket edecek. Irak’ın ve Suriye’nin yönetimindeki hainler, satılmışlar ve gafiller baki değildir. Hak gelince batıl zail olacak. Batıl hiçbir zaman payidar olmamıştır.
Bugünlerde Musul’da büyük bir dram yaşanıyor, oluk oluk kan akıyor. Irak’ın merkezi konumunda bulunan, zengin petrol yataklarına sahip olan ve geçmişte Türkmen ağırlıklı dört milyon nüfusu olan Musul, bugün harabeye dönmekle karşı karşıya. Binlerce sivil ölümün eşiğinde. Bir yandan açlık, bir yandan bomba yağmuru, bir yandan top mermileri Musul’da canlı koymayacak, belki bir ay sonra taş taş üstünde kalmayacak. İşte Sayın Tayyip Erdoğan’ın haykırışı bundan. Bu acıyı ve ızdırabı hepimiz içimizde duymalı, en azından kardeşlerimiz için dua etmeliyiz.