SON DAKİKA
Nurettin BAY
Avrupa’nın Türkiye ile imtihanı
10 Aralık 2016, C.tesi
53 yıldır Avrupa Birliği kapısında bekletilen Türkiye, yeni bir yol ayrımına geldi. Ağzıyla kuş tutsa bile batıya yaranamayacağını anlayan Türk Hükümeti son birkaç yıldan bu yana hakikati Avrupa liderlerinin yüzüne konuşmaya başladı.  Türk milletinin kahır ekseriyeti de hükümet ile aynı görüşte. Bu acı gerçeğe artık yakın zamanın liberalleri hatta sosyalistleri dahi inanmaya başladı.

Avrupa ile Türkiye’nin yol ayrımı bu kadar keskin olmayabilirdi. Her iki taraf bir müddet daha birbirlerini idare edebilirlerdi. Ancak 15 Temmuz’da yapılan darbe girişimine Avrupa’nın net bir karşı duruş sergileyememesi kopuşu hızlandırdı. İşin içine batı dünyasının anlaşılmaz terörü destekleyen politikaları da eklenince gerginlik kaçınılmaz oldu.  Zaten Suriye meselesi yüzünden de batıya mesafeli olan Türkiye yeni bir rota belirlemenin zaruretini iliklerine kadar hissetti.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hakikatleri eğmeden bükmeden söyleyen bir lider.  Avrupa bu tür konuşmalara pek alışık değil. Bundan dolayı da Erdoğan’ın söylem tarzından rahatsız. Bu meselede, Türk tarafının düşünce ve politikalarından ziyade Avrupa’yı ele almakta fayda var.

Avrupa bu konuda ne kadar haklı? Veya Avrupa’nın Türkiye politikaları ne kadar doğru?

Kanımca Avrupalı liderler gerçek ve faydalı politikalar üretmek yerine, popülist davranmayı yeğliyorlar. 11 Eylül hadisesinden sonra suni bir şekilde oluşturulan islamofobi politikalar Avrupa Halklarını genelde İslam Dünyasından özelde de Türkiye’den uzaklaştırdı. Şimdi Avrupa’da hangi politikacı Türkiye aleyhine bir şey söylese o tutuluyor.

Meseleye sadece bu açıdan bakacak olsak dahi Avrupa liderlerinin yanlış yolda olduklarını çok rahat bir şekilde görebiliriz.  Çünkü Avrupa’nın istikrarı ve huzuru Türkiye’den geçer. Avrupa halklar meseleye duygusallıktan uzak bir şekilde düşünmeyi başarabilirse bu hakikati görebilirler.
 
Nasıl mı?

Avrupalılara en tedirgin olduğunuz mesele nedir diye soracak olsak hiç şüphesiz kahır ekseriyeti, "mülteciler” diye cevap verecektir.  Peki, Avrupa’ya binlerce kilometre uzaklıkta bulunan Suriye’deki istikrarsızlık Avrupa’yı bu kadar tedirgin ediyorsa, aynı istikrarsızlık Allah esirgesin Türkiye’de yaşanmaya başlarsa ne olacak?  O zaman gelen mültecileri topraklarında tutacak bir Türkiye’de bulunmayacaktır.  20 Milyonluk bir Suriye’nin Avrupa toplumlarında oluşturduğu tedirginliğe  bakarak 80 milyonluk Türkiye’nin oluşturacağı sarsıntıyı hesaplamakta fayda var.

Türk milleti Avrupa’nın başta PKK olmak üzere terör örgütlerine müsamaha göstermesine bir anlam verememektedir. Avrupa kendi kıtasında barış ve huzur içerisinde yaşamayı birinci önceliği görürken ve Avrupa Birliğinin kuruluşunun asıl amacı da bu iken, Türkiye’deki terör örgütlerine kucak açmasına kim ne anlam verebilir? Bu Türklerdeki ifadesiyle, "bindiği dalı kesmek” anlamına gelmektedir.

Bundan dolayı da imtihanda olan Türkiye değil Avrupa’dır. Avrupa Parlamentosu’nun "Türkiye’nin AB sürecini dondurma” kararı anlaşılır gibi değildir. Avrupa Türkiye’nin istikrarsızlaştırılmasının kendi işine gelmeyeceğini, Türkiye’deki istikrarın Avrupa’nın istikrarı olduğunu kavramak zorundadır. Aksi halde hem Türkiye’yi hem de Avrupa’yı zor günler bekliyor demektir.