SON DAKİKA
Yılmaz Altunsoy
Adalet Herkese Lazım
27 Aralık 2016, Salı
Eskilerin anasır-ı erbaa olarak tanımladıkları, dünyanın esası olan dört temel maddi unsur ateş, toprak, hava ve su şeklindedir. Yani dünyada her ne varsa mutlaka bu dört temel maddi unsurdan meydana gelmiştir.
Yine bu dört maddi unsurun yanında dört tane de manevi unsur bulunmaktadır. Madde tek başına hayatı izah etmeye yetmeyeceğine ve ruh olmadan beden bir işe yaramayacağına göre, maddi unsurların da mutlak manada manevi unsurlar ile desteklenmesi gerekir. Hayatı açıklamamamıza yardım eden dört manevi unsur ise sırasıyla; hikmet, nimet, adalet ve merhamettir. 
Adalet, "anasır-ı erbaa” dan "hava” nın karşılığıdır. Nasıl, hava olmadan yaşam olmazsa, nefes alınmadan hayat sürdürülemezse, adalet olmadan da insanoğlu yaşayamaz…
Herkes ve her kesim adalet istiyor ancak ne kadar adil davranmaya gayret etseniz de kimse mutlu olmuyor. Ülkenizi medeni milletler hukuk sisteminin üzerine bile çıkarsanız, mutlaka adalet duygusunun tam olarak tatmin edilmediği dile getiriliyor. Nedir peki insanımızın bu adalet sisteminden bitmek tükenmek bilmeyen şikayetinin nedeni diye düşünürken, aklıma birden Hz. Ali ile Hz. Aişe arasındaki "Cemel Vakası” geliverdi. Sanki aklıma ve dimağıma bir ampul yandı.
Hz. Ali yapmış olduğu içtihadında ısrarla " Bir gemide bin tane katil olsa, ancak eğer bir tane masum var ise, bu gemi hiçbir kanun-u adaletle batırılamaz” diyordu ve bu fikri savunuyordu. Karşı cephe ise, mutlak adaletin tatbikinin artık mümkün olmadığından bahisle, masumun hakkının feda edilebileceğini söylüyordu ve ne yazık ki bu tartışmalar fiili çarpışmaya kadar gitti. En iyi müfessir olan zaman ise Hz. Ali’ nin haklı olduğunu gösterdi.
Hakkın küçüğü büyüğü olmaz, hak haktır. Umumun menfaati için bile olsa, masum ferdin hakkı, hele hele şerefi, haysiyeti, onuru ve özgürlüğü asla ve kat’a kısıtlanamaz. Küll için cüz feda edilemez.  Nasıl ki, Yüce Yaradan kutsal kitabımız Kur’ an-ı Kerim’ de mealen "Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir (5/32) buyurmuştur, aynen bunun gibi suç işlememiş, hakkında çok kuvvetli suç şüphesi bulunmayan masum ve mazlum kişilere, birilerinin yönlendirmesi ile ya da başka bir takım saiklerle suç isnat etmek, bu kişileri gözaltına almak, iftira atıldığı açıkça belli dururken muhakeme etmek, büyük zulümdür. Mutlak adalet prensibi ile bağdaşmayan bir durumdur. Bu gibi tutum ve davranışlar ülkemizdeki adalet sistemine olan güveni sarsar, adalete olan güven sarsılınca da devlet nizamı Allah korusun tehlikeye girer.
Ülkemizi yaklaşık 14 yıldır başarı ile yöneten ve hukuk sistemini medeni ülkeler seviyesine epey yaklaştıran kadrolardan toplumun beklentisi daha fazla hukuk ve daha ileri demokrasi kuralları ile bezenmiş mutlak adalet siteminin tesis edilmesidir. Umumun menfaati için (daha vahimi birilerinin menfaati için), masum fert feda edilir ya da düşmanımın düşmanı dosttur gibi zalimane düsturları aman lügatımızdan çıkartalım. Yoksa Allah korusun, adalet yapacağız derken, zulme zemin hazırlamış oluruz.