SON DAKİKA
Recep ÖĞÜTÇÜ
Siyaset Zamanı Değil
03 Mart 2017, Cuma
Bugüne kadar epeyce siyaset yaptık, hizmetlerden ve hezimetlerden bahsettik. Nankör tiplerden olmadık, doğruları söylemeye çalıştık. Benim ifadelerim, yazılarım birilerinin hoşuna gitmemiş olabilir.  Nitekim "Hoca siyaset yapma, bu sözler sana yakışmıyor, sen köşene çekil, başka işlere bak, Kur’an’ını oku” diyenler de oldu.

  Ben hocayım diye köşeye çekileyim, öbürü etliye- sütlüye karışmasın, gelen ağam giden paşam edesin, bir başkası her kesime gülücük dağıtsın,  menfaatine ve ticaretine baksın. Peki, doğruları kim söyleyecek, doğru siyaseti kim yapacak? "Sahipsiz vatanın batması haktır /Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır”  diyen Akif’e kulak vermeyecek miyiz? Ayrıca bizler particiliği (siyaseti)  bir menfaat yolu olarak görmedik,  görmüyoruz, aksine bir ibadet olarak telakki ediyoruz.  "Cihad” dediğimiz kavramın bir şubesi olarak gördük ve görüyoruz siyaseti.  

     Evet, "cihad”, yani din ve ulvi değerler uğruna mücadele etmek, her müslümanın üstüne farzdır. Hep birlikte bu yükü omuzlamalı, her müslüman memleket ve din meselesiyle ilgilenmeli, meydanı sahtekarlara bırakmamalıdır. Herkes elinden geleni, gücünün yettiğini yapmalı. İşte bizim gücümüzde dün ve bugün yazmaya yetiyor, biz de onu yapıyoruz.

    Artık incinme ve incitme zamanı değil. Kendimizden bildiklerimizle hep dayanışma içinde olmalı, muhalefeti daha bir anlayışla yapmalı, güzel yapılanları takdir de edebilmeliyiz.
 
      Hazreti Mevlana ne güzel buyurmuş:

     "Dün dünde kaldı cancağazım. Bugün yeni şeyler söylemek lazım” diyen Hazreti Mevlana asırlar öncesi değişimden ve değişmekten söz ediyor. Akmaktan, durulmaktan bahsediyor.
   Birçoğumuz maalesef düne takılıp kalıyor. Yeniliğe, değişime ayak uyduramıyor. Bu konuda gençler daha değişimci, yeniliklere daha açık. Onun için hiçbir parti sabit oyundan bahsedemiyor, hiçbir parti seçmeni çantada keklik göremiyor. Seçmen eski seçmen değil, siyasetçi de bunun farkında.  Hani demişler ya, "değişmeyen sadece değişimdir”.

   Önemli bir halk oylamasına gidiyoruz. 16 Nisanda önümüzdeki yüz yıllarımızı oylayacağız. Önümüzdeki yıllarımız koalisyonlarla, kısır çekişmelerle mi geçsin, yoksa seri karar alan güçlü hükümetlerimiz mi olsun? İşte bu sorunun cevabını vereceğiz. Parti taassubumuz, takıntılarımız, tepkilerimiz, eski sözlerimiz geride kalmalı, özellikle milli varlığımıza, bütünlüğümüze göz diken dış ve iç güçlerin senaryolarına karşı hükümetimizin yanında olmalıyız. Birilerine olan şahsi kinimiz adaletsiz olmamıza yol açmamalı, şahsi hesaplarımızla hareket etmemeliyiz. Gerekirse "ben yanılmışım”  diyebilmeliyiz. Şunu unutmamalıyız; partiler din değildir, isimler değişmez değildir. Birileri gider birileri gelir, ama biz hep millet olarak yaşayacağız.