SON DAKİKA
Recep ÖĞÜTÇÜ
Dört Nimetten Birisi Ağaç
03 Nisan 2017, Pazartesi

Allah’ın sayılamayacak kadar nimeti var üzerimizde. Rabbimiz önce insan yaratmış bizleri. İnsan olarak kâinatın en şerefli varlığı "Eşref-i Mahluk” olmak sorumluluğumuzu da beraberinde getirir. Bütün canlı ve cansız varlıklar insana hizmet ederken, insan da bu varlıkların, bu nimetlerin, daha doğrusu kedine verilen bu emanetlerin kıymetini bilmeli, israf ve inkâr içinde olmamalıdır.

    Evet, ilk şükretmemiz gereken üç nimet; İslam, iman ve sağlık nimetidir. Allah’ın dört nimeti daha var ki,  onlarsız yaşamak mümkün değildir. Adeta dünya dediğimiz ve üzerinde yaşadığımız şu gezegenin dört ana sütunu, dört ana cevheri bu dört nimet. Bunlar; toprak, su, hava ve ağaç.

   Eskiler, "anasır-ı erbaa” (dört unsur) derlerdi, ağacın yerine ateşi koyarlardı. Gerçi ateşin de anası ağaç değil mi?

   Devletin, milletin, özelde belediyelerin en önemli görevi, bu dört nimeti, bu dört unsuru korumaktır. Bu dört unsur, korunmadıkça insanlığın geleceği tehlikededir. İleriki yıllarda yeni nesiller bizleri suçlayacak, "Ey atalar, verimli topakları betona çevirirken, suları horca harcayıp kirletirken, havayı kimyasal gazlarla solunmaz hale getirirken, ağaçları yok edip oksijen kaynaklarını yok ederken, toprakları erozyona teslim ederken bizleri hiç düşünmediniz mi? Yazıklar olsun size” diyeceklerdir. Bugünden bu sitemleri duyar gibiyim.

    Evet, kan damlasa kan biten, içerisinde yumurta kadar taş bulunmayan o güzelim verimli tarım arazilerimiz geçmişte yerleşime açılmış, beton binalarla doldurulmuştur. Bina yapacak nice kıraç, taşlık, sarp araziler dururken, verimli topraklara kurulan şehirler, mahalleler en büyük yanlışımız bugün. Bu yerleşim birimlerinden birisi de Çumra ilçesi. Çumra ve havalisi, en verimli, birinci sınıf topraklar üzerindedir. Güzelim tarım arazileri betana teslim olmaya devam ediyor. Avrupalı bu yanlışı gördü ve tarım arazilerine kat’iyyen bina yaptırmıyor. Biz bu yanlışı yeni görmeye başladık. Hükümetimiz Anadolu’da dokuz yüz küsur ovayı korumaya aldı, sit alanı ilan etti. Bunların içinde Çumra ovası da var.  

     Fabrikaları, evleri, ahırları halen verimli arazilere yapmaya devam ediyoruz. Güzelim sahil şeridimizi, güzelim ovalarımızı betonlarla yok ediyoruz. Beyler, topraktan geldik, toprağa gideceğiz. Toprak bizim mayamız, aslımız, anamız, yaşarken beşiğimiz, ölünce mezarımız. Sonunda o toprak ana cesedimizi teslim alıp bağrına basıyor.  Bu sınırlı ve hayati nimeti bugünden ele alalım ve vurdum duymaz ellerden kurtaralım, geleceğe bırakalım. Belediyeler olarak üçüncü sınıf arazilere bile imar vermeyelim, ağır cezayı müeyyideler uygulayalım. Çumra gibi en güzel tarım arazisi üzerine kurulan şehirlerin yakınlarında bulunan taşlı ve sarp arazilere uydu mahalleler kuralım, şehri verimsiz arazilere kaydıralım.

    İkinci olarak, insanoğlunun vazgeçilmezi sudur, çünkü insan bedeninin yüze doksanı sudur. Yemeksiz kırk gün yaşanır ama susuz kırk saat yaşanmaz. Maalesef sularımızı da toprak kadar hor kullanıyoruz. Az da olsa vahşi sulama sistemine hâlâ devam ediyoruz. Vahşi sulama ile hem toprağımız çoraklaşıyor hem sularımız buharlaşıp telef oluyor. Diğer taraftan evlerimizde, okullarımızda tonlarca sularımız tedbirsizlikle, bozuk musluklar sebebiyle israf ediliyor, fosseptik borularından akıp gidiyor. Suları arıtıp tekrar arazide kullanmıyoruz.

   Çok şükür bu yıl eski karlardan bir kar yağdı bütün ülkeye. Konya’mız da nasibini fazlasıyla aldı. Ama gelecek için garantimiz yok. Giderek kuraklığa doğru sürükleniyoruz. Bunun da sebebi, israfımız, şükürsüzlüğümüz ve faizli alışverişlerimiz.

     Özellikle büyük şehirlerde hava kirliliği sınırları zorluyor, insanlar nefes almakta zorlanıyor, hastanelerde ayak basacak yer yok, herkes hasta. Bunun sebebi de kirli hava. İnsanlar o kadar rahatına düşkün ve tembel ki, evinin yanındaki parka özel arabasıyla gidiyor. Her evin önünde üç-dört araba. Bugün yirmi milyonu aşkın arabamız var. Salınan egzoz gazları şehirlerde temiz hava bırakmıyor. Belli bölgelerde toplanan sanayi kuruluşları hem havamızı hem suyumuzu kirletiyor, insanoğlu kendi eliyle kendi kuyusunu kazıyor. Hani Kur’an-ı Kerimde öyle buyrulur: "Sizin karşılaştığınız musibetlerin sebebi kendi ellerinizle kazandıklarınız, Allah birçoğunu da affediyor.” Sonuçta çaresiz hastalıklar, kanserler, yok edilemeyen virüsler bugün tabipleri hayli meşgul ediyor. Hastaneler ve hapishaneler yetmiyor, yenileri yapılıyor.

         AĞAÇ DİKME SEFERBERLİĞİ BAŞLATALIM

    Hani Pir Sultan Abdal tamburası için diyordu ya, " Öt benim sarı tamburam/ Senin aslın ağaçtandır. /Ağaç dersem gönüllenme/ Kırmızı gül ağaçtandır.” Ben de diyorum, "Ağaç, başımızda saç, bedenimize ilaç, ağaç olmasa toprak kıraç, tüm canlar-canlılar ona muhtaç.

 Evet, toprağın da, suyun da, havanın da tek dostu ağaçtır. Ağaçlar toprağın saçıdır adeta. Saçı olmayan başa nasıl kel diyorsak, ağacı- ormanı olmayan toprak da kırdır, kıraçtır. Evet, insanoğlu bozar, ağaçlar düzeltir, insanoğlu kirletir, toprağımızı, suyumuzu, havamızı ağaçlar korur, temizler. Ağaç o kadar kıymetli bir nimet ki Cenab-ı Mevla cennetini bile ağaçlarla süslemiş. Ağaç huzurdur, sağlıktır, havadır, topraktır ve sudur. Gökte biriken yağmuru ağaçlar yere çeker, yerdeki toprağın denizlere akmasını ağaçlar önler, havamızı fotosentez yaparak ağaçlar temizler. Ağaç, doğunca beşiğimiz, ölünce tabutumuz. Evlerimizi süslediğimiz mobilyalar ağaç, okulda okuduğumuz kitaplar ağaç, yazdığımız kalemler ağaç. Bu yazıları size ulaştıran gazetenin ham maddesi de ağaç.

    En başarılı belediye başkanlarımız ağaç sevenlerdir. Ağaç diken belediye başkanları ağaçların yaptığı zikirden ve duadan pay alırlar. Ağaç kesen başkanlar da duasız kalırlar, sonunda iplerini halk keser, unutmayın. Buradan hatırlatıyorum, gönüllerde kalıcı olmak isteyen başkanlar ağaç diksin.

   İşte bahar geldi, çiçekler açmaya başladı. Gelin ağaç dikme seferberliği başlatalım. Boş bulduğumuz yerleri, bölgeleri, yol güzergahlarını ağaçlarla süsleyelim. Çiftçilerimiz bilirler, ekinlerimize musallat olan sünenin de ilacı, çaresi ağaçtır. Ağaçlardan gıdasını alan böcekler ekinlerimize zarar vermezler. Bugün milletvekilimiz, Şeker başkanımız Sayın Recep Konuk’a ağaç konusunda ne kadar teşekkür etsek azdır. Ağaca hasret olan Çumra ovasını ağaçlarla süsledi, Konya bölgesine Türkiye nüfusu kadar ağaç dikme hedefini koydu.

    "Bugün kıyamet kopacağını bilseniz elinizdeki ağacı dikin” buyuran bir peygamberin ümmetiyiz. Sökenlerden, kesenlerden değil, dikenlerden olalım. Balık bilmezse Halik bilir.