SON DAKİKA

'Turgut Özal'da Başkanlık sistemi istiyordu'

8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Türkiye için neden başkanlık sistemi istiyordu? Hayalinde nasıl bir yeni anayasa vardı?
12 Nisan 2015, Pazar - 15:25
Turgut Özal, Kürt sorunu ve terörün bitirilmesi için ne düşünüyordu? ANAP ve AK Parti benzer süreçler mi yaşıyor? Turgut Özal'ın Başdanışmanı Prof. Dr. Hikmet Özdemir tüm bu soruları ve daha fazlasını cevapladı...
 
17 Nisan 1993'te şüpheli bir ölümle hayatını kaybeden 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 22'nci ölüm yıl dönümünde ekonomik ve sosyal gelişmelerdeki başarısının yanı sıra yeni anayasa, başkanlık sistemi, Kürt sorunu ve terörün bitirilmesine dair projeleriyle de hala anılıyor.
 
Özal'ın son yılında başdanışman olarak yanında bulunan siyaset bilimci Prof. Dr. Hikmet Özdemir'in hazırladığı Turgut Özal adlı biyografisi, hem dönemin tüm siyasetçi, asker, bürokrat, gazeteci, akademisyen isimlerinin yazdığı hatırat ve devlet arşivlerinin taranmasıyla hazırlanmış bugüne kadarki en kapsamlı Özal kitabı olarak hem de Turgut Özal'ın son 100 günündeki akıl almaz ulusal ve uluslararası siyaset trafiğini gün gün ele almasıyla dikkat çekiyor. Prof. Özdemir ile Özal'a danışmanlığını da yaptığı yeni anayasa, başkanlık ve Kürt sorununa ilişkin konuştuk.
 
Özal'ın isteğiyle Kürt sorunu ve yeni Anayasa üzerine çalıştığınızı biliyoruz. Bugün tartışma konusu olan değiştirilemez maddeler, vatandaşlık ve laiklik tanımına ilişkin ne düşünüyordu?
 
Somut olarak verdiği iki görev vardı: Kendi tanımıyla kısa ve öz yeni bir anayasa ve Güneydoğu sorunu. 20-21 maddelik, kurumların birbiriyle ilişkisinin tanımlanmasını ve temel ilkelerin yer aldığı bir anayasa istiyordu. Yani bir niyet manzumesi, belki bir edebi metindi istediği.
 
Üzerinde çalıştığınız yeni anayasada nasıl bir model ortaya çıkmıştı?
 
Bu amaçla, dünyanın tüm anayasalarını toplamıştık. Kafamızda oluşan bir şeyler vardı ama "Sayın cumhurbaşkanı bunları benimsemişti" gibi bir şey söyleyemem.
 
Özal, Kürt sorunu için ne düşünüyordu?
 
Güneydoğu sorununun ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyolojik boyutları vardı. Bir yandan gazeteciler, bir yandan Talabani ve Barzani, bir yandan MİT ve Dışişleri, bir yandan da bağımsız teknisyenler ve siyasilerle yürüttüğü çalışmalar vardı.
 
İktidar partisinden bağımsız, Kürt sorunun çözümü için bir af kararnamesi hazırlamaya çalıştığını biliyoruz.
 
O af tasarısı için Anayasa Mahkemesi ve Danıştay'dan görüş aldı. Çünkü öyle bir af kararnamesi çıkarmaları gerekiyor ki Danıştay'a gitmemeli ve gitse bile iptal olmamalıydı. Bunun bir tek yolu vardı, o da anayasanın 106'ncı maddesi. Ama o da mümkün olmadı.
 
Kendisine çözüm olarak ne önerdiniz?
 
Kendisine arz ettiğim çalışmada, bölge partilerinin parlamentoya girebilmesinin yolunun açılması yer alıyordu. Hatta şiddet benimsememek, kullanmamak ve teşvik etmemek kaydıyla "Ben Türkiye'den ayrılmak istiyorum" diyen bir partinin de kurulabilmesi gerektiğini arz etmiştim. Aynı şekilde "Biz Türkiye'ye şeriatı getirmek istiyoruz" diyen bir siyasi parti de seçimlere girebilmeliydi. Sanıyorum, bu görüşlerimi Özal da olumlu değerlendiriyordu. Bunun içinde, seçim sisteminde değişiklik gerekiyordu.
 
"DAR BÖLGE SİSTEMİNİ ÖNERDİM"
 
Kendisine 'Dar bölge sistemi' ve 'Düz ayna sistemi' modeli önerdim. O da şu: 500 vekilliğin 100'ü Türkiye vekilliği olsun ve siyasi partilerin aldığı oya göre paylaşılsın. Türkiye genelinde yüzde 47 oy olan 47 sandalye, yüzde 1 oy alan 1 sandalye kazansın. Böylece temsilde bir adalet getirmiş oluyorsunuz. Kültürel, siyasi, idari özerklik talep ediliyordu. Devletin, bazı etnik ya da dini gruplarla bir sözleşme yapması yerine hak ve hürriyetlerin bütün vatandaşlar için düzenlenmesi doğru olur. Bu alanda zaten AK?Parti iktadarınca önemli ölçüde sağlandı. Son yıllarda sessiz bir devrim gerçekleştirildi Türkiye'de. Bundan sonra silahlı grupların dağılması, sosyal, kültürel ve ekonomik çalışmalar önemli. Ayrı hakların tanınması yolu tercih edilirse, bir dağılma süreci başlatabilir. Yeni anayasanın bu süreci nasıl tamamlayacağını hep birlikte göreceğiz.
 
"BAŞKANLIK SİSTEMİ İSTİYORDU"
 
Özal niçin başkanlık sistemi istiyordu?
 
Turgut Bey, Türkiye için daha iyi olacağına inandığı için başkanlık sistemini istiyordu. Hatta, dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş Paşa ile başkanlık sisteminin Türkiye için neden daha iyi olacağını konuşmuş, Paşa da ikna olmuştu.
 
"YEREL YÖNETİMLERİN GÜÇLENDİRİLMESİ GEREKİYOR"
 
Biz Türkiye' de bir takım siyasi kavramlara garip anlamlar yüklediğimiz için panikliyoruz. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi denince "Vay sen bölünmemi istiyorsun?" diyor ama Türkiye'nin her yerinde uygulanacağını düşünemiyoruz. Bu Cumhuriyet'in kuruluşundan beri uygulamasını geciktirdiğimiz ve aslında Cumhuriyeti tamamlayacak bir proje.
 
Özal'ın vefatı öncesi yeni bir parti için kadrolarını hazırladığını hatta genel merkezini de seçtiğini söylüyorsunuz.
 
Evet. Mesela vefat ettiği 17 Nisan günü Mustafa Çalık ve Nabi Avcı ile parti programı üzerine çalışacaktı. Hüsnü Doğan, Yusuf Bozkurt?Özal, Adnan Kahveci, Engin Güner, Asaf Savaş Akad, Celal?Doğan gibi farklı insanlarla çalışıyordu. Partide görmek istediği isimler arasında Muhsin Yazıcıoğlu, Aydın Menderes de vardı. 'İkinci Değişim Programı' adı altında tüm kesimleri birleştirmek istiyordu. Özal, vefat ettikten sonra bu girişim başarılı olamadı. Çünkü Özal kriz döneminde ortaya çıkmış ve karizmatik bir liderdi.
 
"AK PARTİ İLE ANAP FARKLI SÜREÇLER GEÇİRİYOR"
 
Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanı olmasından sonra lidersiz kalan ANAP'ın eriyerek iktidardan düştüğü belirtilerek, Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olduktan sonra AK Parti'nin benzer süreci yaşayacağı görüşlerine dair ne düşünüyorsunuz?
 
AK Parti'nin kitle desteği devam ediyor. Özal, Cumhurbaşkanlığına çıkarken arkasında kitle desteği yoktu, geride inişe geçmiş bir ANAP bırakmıştı. Mart 89 yerel seçimlerinde belediyelerin çoğunu SHP kazanmış, kendi deyimleriyle o seçim "Üzerlerinden silindir gibi geçmişti" Nitekim, Özal Cumhurbaşkanı olduktan sonraki ilk seçimlerde Süleyman Demirel ve Erdal İnönü ortaklığıyla DYP-SHP koalisyonu iktidara geldi. Tayyip Bey'in çıkışı Bayar gibidir çünkü seçim zaferi kazanan bir partinin lideri olarak köşke çıkmıştır.
 
"TAYYİP ERDOĞAN'IN ŞANSI KENDİSİ VE TÜRKİYE"
 
Özal ve Tayyip Erdoğan karşılaştırılırken, Tayyip Erdoğan'ın karşısında Demirel ve İnönü gibi bir muhalefet olmayışının bir şans olduğu söylenir. Katılıyor musunuz?
 
Erdoğan'ın şansı kendisi ve tabii ki Türkiye'nin geldiği aşama. Ayrıca karizmatik bir lider ve başarılı olmayı öğrendi. Başarı, parti aygıtına tam hakimiyetten geçiyor. Özal'ın mesela parti içindeki hakimiyetinde de ciddi sıkıntılar vardı. Ama Tayyip Bey, başbakanlıktan cumhurbaşkanlığına geçiş sürecini adeta nakış gibi işledi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı zaferi önemli bir tecrübeydi. O zaferi kazandıran parti teşkilatının da eski il başkanıydı zaten, başarının yolunun iyi bir parti teşkilatıyla olabileceğini keşfetti. Şu anda da en büyük gücü parti teşkilatından geliyor. AK Parti başlangıçta belki bir muhalif hareket olarak ortaya çıktı ama şu anda gerçek anlamda partileşti.
Kaynak : Star Gazete
Konya Namaz Vakitleri
İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı
Diğer Haberler