SON DAKİKA

Yaralılar İstanbul ve Ankara'da tedavi edilecek

Başbakan Erdoğan, Filistinli yaralıların Türkiye'de tedavilerine ilişkin, "İstanbul ağırlıklı olmak üzere Ankara gibi kentlerdeki hastanelerimizde tedavi etmeye başlayacağız" dedi.
09 Ağustos 2014, C.tesi - 12:37
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Filistinli yaralıların tedavisine ilişkin, "Gerek psikolojik tedavi noktasında olsun, gerek ameliyat gerekiyorsa ameliyat olsun hepsine katlanabiliriz, sayı bizim için önemli değil' dedik. Bugün bir netice alabilirsek yaralıları süratle ülkemize taşımaya başlayacağız. Ve İstanbul ağırlıklı olmak üzere Ankara gibi hastanelerimizde tedavi etmeye başlayacağız" dedi. 
 
Kanal 7'de "Kadınlar Erdoğan'a Soruyor" programına konuk olan Erdoğan, kısa süreli bir koşuyu yarın 17.00 itibariyle bitireceklerini, halkın iradesini bekleyeceklerini, çok gayret ettiklerini, çalıştıklarını, STK'lar ile milletin bir arada dayanışma içerisinde seçim sürecinde çalıştığını söyledi.
 
Erdoğan, bir konuğun, "Gazze için ateşkes olacak gibi deniliyor. Ateşkeste Türkiye'nin rolü nedir? Gazze'deki kadınların ve çocukların yaralarının sarılması için ayrı bir çalışma olacak mı?" şeklindeki sorusuna karşılık, Ortadoğu'da özellikle İsrail ile Filistin arasında ortalama iki yılda bir cereyan eden bu hadiselerde en çok bedeli annelerin ve çocukların ödediğini dile getirdi.
 
Başbakan Erdoğan, İsrail'in Gazze'ye yönelik son saldırılarında 200'ü aşkın çocuk, 100'e yakın annenin şehit olduğunu, toplamda hayatını kaybedenlerin sayısının 2 bini geçtiğini, 10 bine yakın kişinin şu anda yaralı olduğunu, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ile yaptıkları görüşmede yaralıları Mısır veya İsrail'den Türkiye'ye taşıyabileceklerini ve tedavilerini üstlenebileceklerini söylediklerini ifade etti.
 
"Gerek psikolojik tedavi noktasında olsun gerek ameliyat gerekiyorsa ameliyat olsun hepsine katlanabiliriz, sayı bizim için önemli değil' dedik" diyen Erdoğan, yaralıların Mısır'dan mı, İsrail'den mi taşınacağının görüşüldüğünü aktardı.
 
Erdoğan, "Bugün bir netice alabilirsek yaralıları süratle ülkemize taşımaya başlayacağız. Ve İstanbul ağırlıklı olmak üzere Ankara gibi hastanelerimizde tedavi etmeye başlayacağız" dedi.
 
Gazze'ye gönderilen diğer yardımları da anlatan Erdoğan, ateşkesi uzatmanın gayreti içerisinde olduklarını, hedeflerinin İsrail üzerinden insani yardımları Gazze'ye ulaştırmak olduğunu, BM Güvenlik Konseyi'nden karar beklediklerini, bu kararın çıkması halinde yardımların ulaştırılmasının kolaylaşacağını bildirdi.
 
"Genel Sağlık Sigortası bizim için en önemli reform"
 
Erdoğan, "Genel Sağlık Sigortası kapsamında ve randevu sistemindeki yeniliklerle birlikte halkımız uzman hekimlere kolaylıkla ulaşıyor. Hastaneler çok güzel donanımlı. Ancak kadrolarda uzman hekim yetiştirmek kolay değil. Uzun süren bir süreç. Uzman hekim kadrolarının genişletilmesi açısından projeler geliştirilebilir mi? Yenilikler var mı? Yurt dışında bu yönde çalışmalar yapılabilir mi? Ayrıca Türkiye bulunduğu bölgede sağlık konusunda lokomotif olabilir mi? Yeni projeler var mı?" şeklindeki değerlendirme ve sorulara karşılık, Genel Sağlık Sigortası'ndan bahsetti.
 
"Her şeyden önce Genel Sağlık Sigortası bizim için en önemli reform. Çünkü her doğanın sağlık sigortasıyla doğuyor, 18 yaşına kadar bütün sağlık imkanlarından istifade ediyor olması Türkiye'de bir devrimdir" diyen Erdoğan, kendisinden önceki dönemlerde hastanelerde rehinelerin kaldığı, doğan çocukların hatta ölenlerin rehin kaldığı durumların görüldüğünü anlattı.
 
Erdoğan, göreve geldikten sonra sağlık bütçesini artırdıklarını, farklı farklı kategorideki hastaneleri tek çatı altında topladıklarını, randevu sistemiyle kuyruklardan kurtulunduğunu kaydederek, devlet hastanelerindeki uzman doktorların önünün kariyer için açılacağını ve şimdi bu sürecin altyapısının hazırlandığını, şu anda sadece İstanbul, Ankara veya İzmir değil, 81 ilin hastanelerinin düşünülmesi gerektiğini vurguladı.
 
"Doktor sayımızı süratle artırmak istiyoruz"
 
Erdoğan, "Biz bu dönemde üniversitelerde tıp fakültesi açılmasına çok önem veriyorsak süratle doktor sayımızı artıralım istiyoruz" dedi. 
 
İktidara geldikleri günden beri hayali olan "şehir hastaneleri"nin temellerini atmaya başladıklarını, buraların çok çok modern ve ileri teknolojiyle donanımlı olacağını vurgulayan Erdoğan, 2017-2018 döneminden itibaren 16 büyükşehirde şehir hastanelerinin görülmeye başlanacağını, 30 büyükşehirde şehir hastanelerinin yapılacağını bildirdi.
 
Erdoğan, "Biz sağlık turizminde, özellikle de 60 yaş grubu üzerinde İskandinav ülkelerinden ülkemize çok çok turist çekiyoruz ve gelip burada tedavi, rehabilite oluyorlar. Artık Türkiye sağlık turizminden de ciddi bir gelir elde etmeye, hizmet vermeye başladı. Artık Türkiye bu noktada dışarıya döviz ödeyen değil, döviz alan bir ülke konumuna gelmiş bulunuyor" ifadelerini kullandı.
 
"Güçlü aile olmazsa güçlü devlet kurulamaz"
 
Bir televizyon kanalında evlilik programı yapan Esra Erol, "Türkiye'nin en çok izlenen ama bir taraftan da eleştirilen programını yapıyorum; evlilik. Aile kurumu Türkiye'de artık televizyonda konuşulabilen bir hal aldı. Eğitici ve iyi program yaptığımızda reyting alamadığımız için televizyondan kaldırılabiliyor programlarımız" dedi.
 
Erol'un, "Programlarımda kadını ve toplumu bir taraftan da eğitmeye çalışıyorum. Sosyal sorumluluk projeleri yaptığımızda ya da kadın sorunlarını çözüme ulaştırmak istediğimizde bürokrasinin engelleriyle karşılaşabiliyoruz, çeşitli sorunlar çıkabiliyor. Sizden ricam, Allah nasip ederse cumhurbaşkanlığı döneminizde kadın kuşağı temsilcileriyle bir araya gelebileceğimiz bir birim olabilir mi?" şeklindeki değerlendirmesi üzerine Erdoğan, Erol'un programıyla ilgili bazı bilgiler edindiğini ve programın uyandırdığı tesir açısından önemli olduğunu söyledi.
 
Erdoğan, parti programlarının öncelikli maddesinin "aile" olduğunu, ailenin olmadığı bir milletin çökmeye mahkum olduğunu, ailenin sağlam temeller üzerine inşa edilmesi gerektiğini belirterek, güçlü aileler olmazsa güçlü devletin kurulamayacağının altını çizdi.
 
"Evlilik öncesi altyapı oluşturulmalı"
 
Türkiye'de yıllarca aile kurumunun çökertilmek istendiğini dile getiren Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nı kurduklarını hatırlattı.
 
Bu bakanlık sayesinde aile ve sosyal politikalar üzerinde çalışma yürütüldüğünü, aile, engelli, şehit yakınları, gazilerle direkt temas kurulabildiğini aktaran Erdoğan, Bakanlığın çatısı altında söz konusu konunun takip edilebileceğini, cumhurbaşkanı olması durumunda kendisinin de bu konuyu takip etmesinin kaçınılmaz olduğunu bildirdi.
 
Erdoğan, "Evlilik öncesi eğitim konusunda hassasiyetler çok önemli. Bunun için de bizim ortaokul, lise buralardan başlayan bir sürecin olması lazım. Üniversiteden başlayan veya affınıza sığınıyorum sokakta gelişen bir imkan olmamalı. Bu eğitimle çözülmeli" diye konuştu.
 
Başbakan Erdoğan, Erol'un herhangi bir sıkıntı yaşaması durumunda her türlü desteği verebileceğini, bu tarz programları yapan herkese destek verebileceklerini dile getirdi.
 
Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı seçilmesi halinde çözüm sürecinin takipçisi olacağını belirterek, "Çözüm sürecinin ülkemde yerleşmesini, bir defa özellikle kontrolünü hiçbir zaman elimizden kaçırmayacağız. Artık iki yıldır şehitler gelmiyorsa, böyle bir rahatlığımız varsa, bunu bizim devam ettirmemiz lazım" dedi.
 
"Uluslararası kanal olurken de sadece TRT1, TRT AVAZ, TRT6 malum... Bu da Güneydoğu'daki özellikle benim Kürt vatandaşlarıma da ses veren, onlarla uyum sağlayan kanal olmalı ki,  onların farklı kanallar vasıtasıyla illegal bir bakışa, anlayışa sahip olmasının tamiri gerekiyor. Fakat bir şey öyle önümüzden kayıp gidiyor. Neydi o? Bizim kendi Türk Sanat Müziğimiz, klasik müziğimiz. Bu popüler müzik dedikleri tabii ne denli popüler o ayrı bir konu. Ama biz bu popüler müziğimizi yapalım da kendi klasik müziğimizi, Türk Sanat Müziğimizi niye bir kenara koyalım? TRT'de bir kanalın bu konuya ağırlık vermesi lazım. Onun için de TRT'ye öz bir müzik kanalı kurdurduk. Genel müdürüme de 'Sizin ağırlık vereceğiniz konu, hem yeni sesler yetiştireceksiniz hem de tecrübeli olan büyükleri de burada istihdam ederek, klasik ve Türk Sanat Müziğine ağırlık vereceğiz.  Bu konuda çalışmanızı ve gayretinizi özellikle istiyoruz' dedik."
 
"Devletin sanatçısı olmaz" mantığını kabul etmediğini dile getiren Erdoğan, "Tabii ki olacak, olur. Ben şuna karşıyım: Hem devletin elamanı, sanatçısı olacaksın ama bunun yanında bir de oranın disiplininden ayrı, kendine göre bir disiplin olacaksın. Bu olmaz. Bunu önümüzdeki dönemlerde daha da oturtacağımıza inanıyorum" değerlendirmesinde bulundu.
 
Erdoğan, devlet olarak ilk defa sağlık üniversiteleri kurduklarına değinirken, özel sektör ile vakıfların da sağlık üniversiteleri kurma yoluna gittiğini söyledi.
 
Özel üniversitelerde burs konusunda finans sektörüyle görüşmelerin yapıldığını bildiren Erdoğan, "YÖK'ten özellikle çok çok düşük noktada eğer faizle bu kredi imkanı sağlanabilirse bu öğrencilerimizin okuma şartlarını daha da geliştirecek. Belki biz devlet olarak, devletin üniversitelerine verdiği krediyi belki onlara da yayma, yaygınlaştırma durumumuz olabilir. Bunların da incelemesi yaptırabiliriz" dedi.
 
"Kıbrıs harekatı olmamış olsaydı, ASELSAN'ımız olmayacaktı" 
 
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, ham madde üretiminde, mamul ve yarı mamulde yerliliği artırmak gerektiğini vurgulayarak, "Göreve gediğimizde, Türkiye'de bizim için çok önemli olan ürünlerden, fosfat gibi, uçak yapımında falan istifade ettiğimiz, eskiden ham madde olarak sadece dışarıya ihracını yaptığımız ürünler vardı. Bunlardan bir tanesi mermer. Mermeri biz kütükler halinde gönderirdik. Şimdi mermeri ülkemizde işler hale geldik. İnovasyon da çok önemli. Türkiye artık bunu da yakaladı. AR-GE ile yakalıyor. Eskiden devlet bile çok düşük yapıyordu. Sanayiyi ihmal edemeyiz. Özellikle de savunma sanayini hiç ihmal edemeyiz. Savunma sanayinde ciddi bir performansımız var.  Bu artarak devam ediyor. İnşallah bunu yüzde 80-85'e çıkardığımız gün Türkiye'yi tutana aşk olsun" diye konuştu.
 
Temel savunma sanayindeki ihtiyaç ürünlerin üretiminin önemli olduğunu belirten Erdoğan, "Şu anda ASELSAN ile çok önemli ürünleri üretir hale geldik. Bir Kıbrıs harekatı olmamış olsaydı bizim bugün ASELSAN'ımız olmayacaktı" değerlendirmesinde bulundu.
 
"Sosyal medya, aile mahremiyetini duman ediyor"
 
Programda, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı, yaşadığı "suskunluk sarmalı"nı şöyle anlattı:
 
"Yakın siyasi tarihimizde medyanın rolü daha çok elit zümrelerin imtiyazlarını sürdürmek ve onların istedikleri doğrultuda bir toplumsal algı yaratmak noktasında gerçekleşti. Bu bağlamda da yayınlarında daha çok kendi görüşlerine uygun konulara yoğunlukla yer verirken, diğer görüşlere çok az yer vererek ya da onları olumsuz bir şekilde haberleştirerek, yer vermeme yoluna gittiler. Bunu ben kendi hayatımda gazetecilik doktorası yaparken bizzat yaşadım. Suskunluk sarmalının ne demek olduğunu bana gazetecilik doktorası mülakatı sırasında hocam sormuştu. Ben de suskunluk sarmalını orada açıklarken, bunun pratiğini de doktora eğitimim boyunca yaşayacağımı o zaman fark ettim. Şöyle ki; suskunluk sarmalında birey eğer yalnız olduğunu hissediyorsa, görüşlerinde ve çevresinde çok fazla destek alamayacağını düşünüyorsa, kendisini çok fazla saklamak ve gizlemek durumunda ve dışlanmak endişesi yaşıyor. O zamanlar imam hatip lisesi mezunu olduğumu ve başörtülü kimliğimle eğitim görmek durumumu saklamak zorunda kaldım, vicdanen, ne kadar rahatsız olsam da. Şu anda doktora yaptığım okulda, başörtümle yardımcı doçent olarak görev yapmaktayım. Bu gerçeklikten yola çıkarak, 2023 hedefinizde ve yeni Türkiye idealinizde medyanın vizyonunu, yeni medyanın nasıl konumlanması gerektiğini, hem gazetecilik mesleğini icra edenler hem bir iletişim akademisyeni olarak sizin ağzınızdan duymak isterim."
 
Erdoğan, iletişimde özellikle suskunluk sarmalının halk arasındaki ifadesinin mahalle baskısı olduğunu, toplumun bundan kurtarılması gerektiğini belirtti.
 
 "Şimdi özgür medya ifadesini kullanılıyor ama özgür medya ifadesini kullananlar bile maalesef baskıcı bir medyanın oluşturulması gayreti içerisinde" diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
 
"Bu yazılı medyada da görsel medyada da böyle. Tarafsız, bağımsız iyi güzel. Ama tarafsız bağımsızı yaparken, doğru habercilik var mı? Yok. Köşe yazarlarında bu var mı? Yok. İnanın yalanın bini bir para. Çünkü şahsımla ilgili, ailemle ilgili bunları bizzat yaşadım. Bizim işimiz biraz da Nasrettin Hoca'nın işine döndü. Bize damdan düşenin gelmesi lazım. Bunlar damdan düşen değil, şahıslarıyla alakalı bu tür şeyler yapılsa kim bilir nasıl çılgına dönerler. Ama bunları yaptıkları zaman siyasetçi onlara dönük bir şey yaptığı zaman maalesef bunun önü alınmıyor. Medyanın talihsizliği biraz da şu. Dünya medyası da maalesef böyle. Bana göre yeni medya aslında dürüst olmalı, doğru olmalı, adil olmalı, temiz olmalı, hırslar üzerine bina edilmemeli. Bir kitap doğru tespitler üzerine yazılmak suretiyle yön verir. Medyanın da yön verişi doğru fikir, doğru düşünce üzerinde. Eğer belgeselse zaten bunun üzerinde bir tartışma da olmaz. Bu şekilde yürümeli ki gelecek genç kuşaklar bunun üzerinde yürüsün. 25 yaşındaki gencin yanına iki tane profesör alıp, 'Parlamentoyu çoluk çocukla mı dolduracağız?' diyorsa, bu ülkede aydınımızın kendisini hesaba çekmesi lazım. Ne demek ya? 25 yaşındaki genci parlamentoya layık görmüyorsun. Ben şimdi tam aksini iddia ediyorum. Diyorum ki 18 yaşını seçme ve seçilme yaşı yapmamız lazım. Bunu söylerken biz bir ufuk çiziyoruz." 
 
Medyada gördüğü en büyük tehlikenin sosyal medya olduğunu ifade eden Erdoğan, sosyal medyanın acımasız olduğunu ve  "aile mahremiyetini duman ettiğini" söyledi. Erdoğan, "Bir de bu işte dinlemeler, gözetlemeler, şunlar bunlar filan. Ülkemizde sosyal medyayla birlikte bu dijital olay çok büyük tehdit oluşturmaya başlamıştır.  Önemli bir imkandır ama bu önemli imkanı ben şuna benzetiyorum: Bıçak katilin elinde can alır, ama doktorun elinde hayat kurtarır" şeklinde konuştu.
 
"Kadın kollarında üye sayısı 3 milyona yaklaştı"
 
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, bugüne kadar hiçbir siyasi partinin, AK Parti iktidarlarında olduğu kadar kadınlara önem vermediğini dile getirerek, partinin her biriminde kadınların faaliyeti bulunduğunu ve bazı illerde kadınları politikanın içerisine göndermek istemeyenlere karşı tedbirler bulunduğunu anlattı.
 
Erdoğan, AK Parti Kadın Kolları'nda üye sayısının 3 milyona yaklaştığını kaydederek, "81 vilayette, bine yakın ilçemizde artık bu teşkilatlanma yapımız var, beldelerde bu teşkilatlanma yapımız var. Bu, kadınımızı yarın politik hayatımızın içine, yani bir yerde parlamentoya, yerel yönetimlere kadınımızı hazırlamaktır. Milletvekili sayımız, eskiden yüzde 5, 6, 7, 8'ler konuşulurken, bizim yüzde 13-14 şu anda potansiyelimiz ve artarak devam ediyor. Önümüzdeki dönemde inanıyorum ki bu daha da artacaktır" diye konuştu.
 
"Niye yaşam tarzına karışayım senin canım?"
 
"Yaşam tarzına müdahale etme" konusundaki bir soru üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
 
"İstanbul'a büyükşehir belediye başkanı olduğum zaman, 'Bunlar, göreceksiniz kadınları otobüslerde erkeklerden ayıracaklar. Otobüsün yarısı erkeklerin, yarısı kadınların olacak' denildi. 4,5 sene belediye başkanlığı yaptım, böyle bir şey oldu mu? Yok. Yerel yönetimden merkezi yönetime geçtik. Merkezi yönetime geçtiğimizde yine hala yaşam tarzı... Hele hele bazı yerler, özellikle CHP'nin tamamen kullandığı bir argümandır, sürekli bunu kullanır; 'Bunlar sizin yaşam tarzınıza müdahale edecekler'. Türkiye'de bugüne kadar kimin yaşam tarzına müdahale ettik? Kime 'Sen niye başı açık dolaşıyorsun' diye söylendi.
 
Devletin kademelerinde bugüne kadar başörtülüye yer yoktu. Daha yeni başörtülü hanım kardeşlerimiz devletin kademelerinde yer almaya başladı. Aslında haksızlık onlara yapılıyordu. Onlar da üniversite bitirmişti, kariyer yapmıştı. Onların önü kapalıydı, onu hiçbir zaman görmediler. Dediler ki, 'Bizim yaşam tarzımıza karışacaklar'. Niye yaşam tarzına karışayım senin canım? Eğer bu işin hesabı varsa, bu yaşam sana aittir, bize ait olan bir şey değil. Bizim bu noktada böyle bir derdimiz, sıkıntımız yok. Her ailenin içerisinde her tür yaşam koşulunu kendisi için hazırlayıp, yaşayanlar var. 12 yıllık süre içinde biz bunu böyle sürdürdük, bu böyle de sürecektir. Bir defa inanç noktasında, inanç hürriyetinden korkmayan, kendine güvenir ve rahat hareket eder. Düşünce hürriyetinden korkmayan, düşüncesine güveniyorsa yoluna aynen devam eder. Bizim bu noktada hiçbir sıkıntımız yok. Böyle bir şey asla olmamıştır, bundan sonra da inanıyorum ki olmayacaktır. Bundan da kimse şüphelenmesin."
 
Çözüm süreci
 
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecini hükümetlerinin başlattığını hatırlatarak, "Eğer cumhurbaşkanı seçilirsem çözüm sürecinin takipçisi olacağım. Çözüm sürecinin ülkemde yerleşmesinin bir defa özellikle kontrolünü hiçbir zaman elimizden kaçırmayacağız. Artık iki yıldır şehitler gelmiyorsa, böyle bir rahatlığımız varsa, bunu bizim devam ettirmemiz lazım" diye konuştu.
 
Güneydoğuda, doğuda bazı il ve ilçelerde terör örgütünün "Buradan Erdoğan'a, AK Parti'ye oy çıkmayacak. Çıkarsa, biz bu köyü yakarız. Biz, burada hepinizin kim olduğunu biliyoruz, sizleri yok ederiz" gibi tehditlerle, camilere varıncaya kadar basıp, tehditler savurduğunu aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
 
"Bu gelişmeler iyi gelişmeler değil. Bu, tamamen çözüm sürecini baltalamaya yöneliktir. Türkiye'ye, Turgut Bey kullanmış olabilir ama Turgut Bey'in dışında kimse bunu kullanmadı, Kürt vatandaşlarıma 'Kardeşim' diyen bir tane başbakan gelmemiştir. Ama ben 'kardeşim' diyorum. Niye diyorum? Çünkü beni yaratan Allah, onları da yarattığı için 'kardeşim' diyorum. Türkiye'de, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Boşnağıyla, Romanıyla, Arnavutuyla, aklınıza ne gelirse, tüm etnik unsurlar benim vatandaşımdır, kardeşimdir. 'Yaratılanı Yaradan'dan ötürü severiz' anlayışıyla biz onları seviyoruz ve hepsine hizmetkarız."
 
 "Yapılanları, atılan adımları görüyorlar"
 
Erdoğan, engellilerin eğitimi konusunda iktidarları döneminde atılan adımların hiçbir iktidar döneminde atılmadığını, devlete engelli personel alımında ciddi performans ortaya koyduklarını anlatırken, yüzde 3'lük oranı daha da artırmanın gayreti içinde olduklarını ifade etti.
 
Engellilerin spordaki yerini özümsediklerini, benimsediklerini ve teşvik ettiklerini vurgulayan Erdoğan, "Çünkü onlar için bu, aslında engelli olmanın kendileri için bir kader olmadığını anlama bakımından, 'Benim de bu topluma katkım var'ı başarması noktasında çok önemli. Bunları teşvik ediyoruz, teşvik etmeye devam edeceğiz" dedi.
 
"Yapılan tüm seçimlerde kadın seçmenlerden erkek seçmenlerden daha fazla oy aldığınızı görüyoruz. Bu tercihin sebebi ne?" şeklindeki soruya da Erdoğan, "Bu tercih, benim tercihim değil, hanım kardeşlerimiz tercihi. Çünkü yapılanları, atılan adımları görüyorlar. Bunları gördükleri zaman da tabii onların bizim iktidarımıza, bize olan tercihleri artıyor. Bu tercihlerde biz yüzde 52, yüzde 53'leri kadın seçmende yakaladık. Bu seçimde bunun daha da artacağına inanıyorum" karşılığını verdi.
Konya Namaz Vakitleri
İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı
Diğer Haberler