SON DAKİKA
Nurettin BAY
VATANDAŞIN GÜNDEMİ
30 Ocak 2019, Çarşamba
Önceki gün, "seçim kaybedilir mi?” diye yazmıştım. Tahmin edemediğim tepkiler aldım. Vatandaşı anlama noktasında bir kez daha, onların arasında olmanın önemini kavradım.

Meseleye seçim stratejileri gözüyle bakmıştım. "Halkın gönlüne girmek”, "siyasi ahlak”, "ittifaklardaki uyum”, "çatışma alanları” vb.

Çok sayıda okurdan gelen farklı tepkiler arasında "ekonominin” ön plana çıktığını gördüm. Anladım ki, vatandaşın gündemi "ekonomi”.

Ağustos ayı ortalarında dövizde meydana gelen yükseliş ve inişler, ciddi mağduriyetler oluşturmuş durumda. Kredi borcu olanlar bu istikrarsızlıktan ciddi anlamda etkilendi. Dövizdeki istikrarsızlıktan da öte, ekonominin belini büken sorun FAİZ. Faiz girdiği her yeri yakıp yıkmaya devam ediyor. Azı da, çoğu da haram olan bu illetten bir türlü kurtulamıyoruz. Cumhurbaşkanı, faizler düşmeli dediği andan itibaren, otomatik bir düğmeye basılmış gibi, ülkedeki dengeler bir anda alt üst oluyor. Bu bilinçli bir tepki. Dünya ekonomisine yön verenler, hayat kaynakları olan faize dokundurtmuyorlar. Ancak bir şekilde bu illetten kurtulmamız gerekiyor.

Enflasyon kontrol altına alındı gibi görünüyor. Hükümetin ekonomik darbeye, dengeleme politikaları olarak verdiği karşılık, meyvelerini vermeye başladı. Ancak neresinden bakarsanız bakın, geçen yılın ikinci yarısında yediğimiz döviz dayağının acılarını çekmeye devam ediyoruz. Dayağın izlerinin tamamının silinmesi bir yılı bulabilir. Ancak biz akıllı politikalarla bu süreyi kısaltabiliriz.

Öncelikle hükümetin ekonomiyi canlandıracak tedbirler alması gerekir. Burada öncelik küçük esnafa, Kobilere, çiftçiye verilmeli. Burası hareketlendiğinde toplumun tamamı hareketleniyor. İnşaat alanına özel bir parantez açmak gerekir. Son bir yıldan bu tarafa sıkıntıda olan bir sektör. Bu sektör ayağa kalktığında Türkiye ayağa kalkıyor. Öyle bir sektör ki, beraberinde 300 ayrı sektörü sürüklüyor.

Tarım politikalarına bir parantez yetmez, koca bir paragraf açmak gerekir. Onlarca yıldan buyana ihmal edilen bu alan, Türkiye’nin lokomotifi olan bir alan. Eski dünya olarak adlandırılan üç kıtanın orta noktasında yer alan Anadolu coğrafyası, tarımsal çeşitlilik ve verim bakımında eşi benzeri olmayan üstünlüklere sahip. Ancak tarımı modern zamana ve ihtiyaçlara göre tahkim edemedik. Bu sadece bu hükümetin bir eksiği değil. Son yarım asrın meselesi.

Savunma sanayini ihmal etmemizin faturasını yıllarca çok ağır bir şekilde ödedik. Son yıllarda yapılan akıllı politikalarla savunma sanayiindeki yerlilik oranımızı yüzde 65’e yükselttik. Bundan 20 yıl önce böyle bir noktaya geleceğimiz söylenseydi, inanmazdık. Tarımda da benzer bir sıçramaya ihtiyacımız var. Savunma sanayiinde yaptığımızı, tarım sektöründe rahat rahat yaparız.

İlk adım olarak Konya’ya dış havzalardan su getirilmesini öneriyorum. Bölgede artık ovaya su akıtacağımız kaynağımız kalmadı. Ancak daha sulanacak çok toprağımız var. Üstelik yer altı su kaynaklarımız da tükenmek üzere. Fazla değil 10 ila 20 milyar dolarlık bir yatırım ile bu iş çözülür. Geleceğin büyük Türkiye’si için 10-20 milyar doların lafı bile edilmez. Bu, üçüncü havaalanına yatırılan para kadar bir şey…

Seçim çalışmalarının odağında ekonomi olacak. Özellikle büyük kentlerde daha da etkili olacağını tahmin ediyorum. İşsizlik, enflasyon, faiz… Bu üç sihirli kelime 31 Mart seçimlerinin kaderinde önemli rol oynayacak gibi…