SON DAKİKA
İbrahim Arıcı
SERPME İSRAF
18 Kasım 2019, Pazartesi
Zor dönemlerden geçiyoruz. Bir taraftan ülkemiz çok önemli bir operasyon yaparken diğer taraftan ekonomik saldırılarla baş etmeye çalışıyoruz. Piyasa "işler çok durgun” lafını ağzına sakız etmiş durumda. Tüm bunlara rağmen yine çak dönüyor. Lakin bir konu var ki hem ekonomik boyutu, hem israf boyutu hem de vebal boyutu çok önemli. Yıllardır otellerin açık büfe uygulamasındaki israf dillendiriliyor. Ne kadar kaliteli yada sağlıklı konusunu geçtim. Ancak onlarca çeşidi önümüze sıralayanlar yarış halindeler. Gözümün önünde tabakları ağzına kadar doldurup beğenmeyenler yada iki kaşık alıp doyanların onca nimeti çöpe attıklarına şahit oldum. Geçen hafta bir arkadaşımla kahvaltı yapalım dedik. Oturduk masaya. 4 çeşit peynir, 3 çeşit zeytin, kaymak, bal, tereyağı, yumurta, sucuk, sosis, kızartma, salatalık, domates… Arkası bitmedi gitti. "Yahu kardeşim yeter iki kişiyiz kim yiyecek bunları” dedim ama sofrayı donatan arkadaş sanırım memnun kaldığımı düşünerek "abi yeni başladık” dedi. Hiçbir mekanda böylesi bir israf sofrasına oturmayacağıma yeminliyim. Dünya’da onca açlık, kıtlık varken yiyemeyeceğimiz ve saçma sapan rekabet yüzünden sofralara oturmam artık. "Efendim onca yiyecek geldi fiyatı sadece şu kadar” iyide ben fiyatını geçtim ki 1 simitle doyan biriyim bu kadar şatafata ne gerek var. Bizim millet olarak sadece midelerimizin değil gözümüzün de aç olduğunu anlayan firmalar sanırım bu şekilde ün yapmaya, müşteri toplamaya çalışıyorlar. "Onlar atılmıyor sonra gelen müşterilere veriliyor” gibi bir yaklaşım varsa o daha vahim. Şimdi gerçekten böyle sofralara oturup yarısı kalmış bir şekilde gönül rahatlığıyla kalkabiliyorsak bizde bir sıkıntı olmalı. Yine bir yemek söylüyorsunuz yanında çeşit çeşit mezeler ve yarısı çöpe gidiyor. Müşteri çekme adına yapılanlar hoşumuza gidiyor olabilir ama o zamanda kimse ekonominin gidişatından şikayet etmesin. Çünkü sofradan atılan o yiyeceklerle bizimde bu gidişata katkımız var. Bu kadar israf olmaz - olamaz. Bu arada ekonomi bozuk diyoruz ama kahvenin 10 TL olduğu kafelerin maşallahı var, oturacak yer yok. Biz cimrilikle tutumluluğu karıştırıyoruz. Cömertlik israf etmek değildir.Cumhurbaşkanı Erdoğan EYT meselesiyle ilgili son noktayı koydu. "Seçim kaybetsem de yokum” diyerek erken emeklilik hayalleri kuranların hayalleri suya düştü. Açıkçası EYT meselesi nerden çıktı bilmiyorum. 65 yaşında emekliliği getiren yasadan sonra herkes EYT’liyim dedi. İyide bu yasa niye çıktı? Bu ülkede 36 yaşında emekli olanları gördüm. 25 yıl çalışıp 25 yıl emekli maaşı alan biri ülkenin ekonomisinden bahsederken "ekonomi iyi değil” dememeli. Genç bir milletiz ama bizim kaynaklarımız belli, üretimimiz belli, kapasitemiz belli. Böyle bir durumdayken nasıl 40 yaşında emekli olabiliriz. Bu hem işsizliği hem ekonomi dengesini bozacaktır. Belirli bir zaman sonra devlet çalışana emeklinin yükünü yükleyip emin olun maaşları ödeyemeyecek hale gelecektir. Tabi birde madalyonun öbür tarafı var. Bir çalışan 65 yaşında emekli olacaksa yaşayabileceği adam gibi bir maaşı olması gerekir. Diğer taraftan herkesin şikayet ettiği konu belirli bir yaştan sonra firmaların işe almaması. Bu kişi nasıl geçinecek? Nasıl iş bulacak? Tüm bu meseleler aşılamadığı sürece içimize sinen bir durum olmayacaktır. Eyvallah…