SON DAKİKA
Dr.İmbat Muğlu
Baba Özlemi
15 Ocak 2019, Salı
Herkesin bir süper kahramanı vardır. Pek çoğu için bu süper kahramanı babasıdır. Bir babanın vereceği sıcaklığı ve güveni başka hiç kimse veremez. İşte bu yüzden babalarımız çok özeldir, çok kıymetlidir. Babaya özlem duymak ise öyle yürek yakıcıdır ki, bir babasından ayrı kalan anlar bunu.

Babam gözlerini dünyaya yoksulluk içinde açmış, bir türlü kurtulamadığı yoksulluğuyla ömrünü tüketmek zorunda kalmıştı.Bir eşe, 14 çocuğa ekmek parası kazanma zamanı geldiğinde; imkansızlığın, olanaksızlığın kendini dayattığı durumda, fakirliğin belini büktüğü bir fert olarak, en ağır koşullarda çalışmak kaçınılmazdır artık.Yaz aylarında Kars’ta tarım ve hayvancılık, Kış aylarında ise memlekete tutunacak imkanı olmadığı için İzmir’e inşaatlarda duvarcı, sıvacı, demirci, kalıpçı, yada elinden ne iş geliyorsa onu yapardı.Yine yaz bitmiş,gurbet yolu gözükmüştü babam için.İzmir için hazırlıklar tamamdı.Ve tek hatırladığım andı babamla ilgili.Okula başlayalı birkaç gün olmuş,elimde bir kırık kalem ,boş bir kağıt ile eve gittiğimde;babam bana Kürtçe okumam ile ilgili çok nasihat verdi,sarıldı ve bir daha ‘’ Kurê min bixwînin’’ Oğlum oku,oku…. demişti. Ve uyandığımızda babam çoktan gitmişti…

Yıl 1984, gün zemherin en ağır kışının yaşandığı dört Kasım. 3 bin 197 metre yüksekliğindeki Kısır Dağı’nın eteğinde bulunan köyümüze acı haber tez ulaşmıştı. Babam İzmir’in Yeşilyurt Mahallesi’ndeki bir inşaatta dengesini kaybederek asansör boşluğundan aşağıya düşerek hayatını kaybetmişti. Ağır kış şartları ve imkansızlıklar sebebi ile beş gün sonra ancak cenazesi memlekette ulaşmıştı. Tabutuna sarılan annem tabutun çivilerini tırnakları ile sökerek son defa babanızı görün demişti. Ve tabutun kapağı açıldığında babamın beyaz kefen içinde alın kısmında akan kan ile görünce, annemin ve kardeşlerimin feryadı,ağıtı halen bugün kulağımda… Nasıl bir acıymış bu her zaman ilk günkü gibi taze, her zaman acı verici..

Ve babam ‘’ ez xwendin’’ ‘’ben okudum’’ ve şimdi seni yazıyorum. Bilmezdim; kalemim bir gün bu dünyadan göçünü yazacak, içime düşen acıyı gözyaşımla mürekkebime katacak. Bilmezdim; gidişin elvedasız olacak, elimi tutmadan göçmen kuşlara karışır gibi gittin, gittin işte... Ne toprağı yenip gözlerine ulaşabildim nede nefesine nefesimi katabildim. Bizleri öpmeden, kapıdan ilk çıkışın nasıl yaktı canımı bir bilsen ! En uzun, en anlamlı nutukları gözlerinde okurdum, sevgiyi bana köprüsüz ulaştıran gözlerin... ve ellerin ah o ellerin, nasırlı ellerin en çok da onları öptüm. Bize aşı işi taşıyan ellerin, emekçi ellerin. Sayfaları doldursam biter mi hasretin, öner mi ummandan son nefesin. Kelimelerimi sırtladım, sana gelirken özlemim, hasreti yürek yangınını söyleyecek söz bulamıyorum. Babam inşaatta çalışırken yükseklik korkun var mıydı bilmiyorum. Daha önce hiç apartman görmemiştin ki. Ya da, asansör, belki de kendini hiç bu kadar yüksekte hissetmemiştin. Peki şimdi kollarımı açarsam; işte böyle, iki yana. Ve sen kendini bırakırsan bilmeden düştüğün o karanlık boşluğa. Korkmuş saçlarını, panik içindeki ayaklarını, hasret kokan nefesini ve yaralı bedenini tutsam olmaz mı? Olmadı da… Babamı koymayın, vermeyin kara toprağa dedim. Beyazlar içinde seni toprağa verdikleri gün ömrümün en acı, en hüzünlü günüydü. Sen gittikten sonra hiçbir şey artık eskisi olmadı ve olmayacakta. Senin yokluğunda her mevsim kış mevsimi gibi hüzünlü ve acı verici. Artık saymayı bıraktım sensizliğin kaçıncı saatindeyim, kaçıncı gününde, kaçıncı senesindeyim. Sönmeyen bir ateşin içindeyim. Seni arıyorum her gecemde, her sabahımda, her günümde her anımda. Babam diyorum, baba diyorum kendimi tutamıyorum. Ne olur gelsen diyorum yine oğlum desen boynuma sarılsan olmaz mı? Altı yaşında en çok ihtiyacım olduğunda kaybettim seni. İlk karnemi gösteremediğim günü hatırlıyorum, bütün arkadaşlarımı babaları karşılamışlardı okulun kapısında. Bense kapıda sadece boş gözlerle kalakalmıştım... Ben şimdi 41 yaşıma geldim, senden 1 yaş büyüğüm baba. Şimdi diyorum; Gel baba ben yine 6 yaşımda küçücük bir çocuk olayım, sen 40 ve elimden eskisi gibi hiç bırakmamacasına sımsıkı tut, sarıp sarmala .. ..birlikte parka gidelim, oyunlar oynayıp, gezelim.. birlikte gülüp eğlenelim…Dere yolundaki kayalıklara doğru avazım çıktığı kadar bağırıp sana el sallayayım..Yanına oturup kafamı göğsüne koyup birlikte saatlerce aşağı derenin hırçın sularını izleyelim ve ben sana sürekli sorular sorup senin benimle konuşmanı sağlasam…Yatağıma yatır, masal anlat ,saçımı okşa. .. beni ne kadar çok sevdiğini, senin için ne kadar önemli olduğumu ve benim için kurduğun o güzel hayalleri anlat. Ben senin o zeytin karası gözlerine bakıp derinliklerinde kaybolup uykuya dalayım.. gecenin sabahında beni uyandırsan.. ne güzel olurdu.. keşke o günleri bir gün daha yaşayabilseydin kim bilir nelerden vazgeçerdim..Bir gece gel baba,bir gündüz veya sabah saat 5 te gel ; hiç gitmemişsin gibi affederim baba hiç gitmemişsin gibi... Sen gelir elinden tutarsın diye içimde yaşattığım bir çocuk var baba. Ve en kötüsü de neydi biliyor musun baba? Seninle ilgili herhangi bir şeyi konuşurken bile boğazım düğümleniyor, ağlıyorum hemen. Güçlü olmama rağmen tutamıyorum kendimi.. Birlikte geçirdiğimiz anlar geliyor gözlerimin önüne. Elimi bırakmadığın, kendimi güvende hissettiğim o anlar. Ben o anları o kadar çok özlüyorum ki... En güçsüz olduğum konu sensin. Bugün yine seni hatırlattılar bana. Kızma hemen. Unutmamıştım tabi ki seni. Sadece kafamı dağıtmaya çalışıyordum. Biraz rahatlamaya ihtiyacım vardı baba. Yoksa çıkmıyorsun ki aklımdan. Her zaman, nerede olursam olayım, ne yaparsam yapayım sen de yanımda oluyorsun. Sen hiç yalnız bırakmıyorsun ki beni. Sana olan özlemimi sordular. Özlem? Özlem, ayrıldığın bir şeye duyulur. Biz seninle hiç bir araya gelemedik ki baba. Hiç biz olamadık ki, ayrılalım. Özlem değil bu, hasret var baba. Çünkü ben ilk nefesimden beri sana hasret yaşıyorum. Keşke özleyebilseydim seni. Seni özlemeye bile hasretim. Ne zormuş bu hasret denilen şey. İnsanın içini yakıyor, bir şeyler alıyor yüreğinden. Hem seni özlemek de çok güzel olurdu. İçinde sen olan her şey güzel oluyor baba. Akmıyor gözyaşlarım. Ben sen gittin gideli ağlamıyorum. Ağlamamaya yemin ettim senin gittiğin gün. İçim o kadar acıyor ki baba. O kadar yarım kalmış ve başlayamamış şey var ki tek başıma tamamlayamıyorum. Kokunu çok özledim Babam. Başımı okşamanı, oğlum deyişini çok özledim. Ölüme de hasretim baba. Sana kavuşturacak beni. Ölüm sana yakışmadı ama o bile seninle güzel. Sen ne güzel bir şeysin baba. Sen beni var eden en güzel şeysin baba. Sen olmasan da, iyi ki varsın ve ben seni çok seviyorum baba. Canım babam mekanın cennet, Peygamberimiz komşun olsun Allah’ın rahmeti senin ve tüm ölmüşlerimizin üzerine olsun inşallah.