SON DAKİKA
Dr.İmbat Muğlu
Çıkmaz Sokak Suriye
03 Eylül 2019, Salı
İç savaşın dünya savaşına dönüştüğü Suriye’de her gün hatta her saniye yeni yeni senaryolar üretilip ve sahnelendiği kanlı bir sinema setine dönüşmüştür. Kanlı senaryonun baş aktörü Beşşar Esed ve rejimi olsa da senaryoyu yazan,yönetenler ise İslam düşmanı,Haçlı Ruhlu, Büyük İsrail Devleti’ni kurma hayali ile Ortadoğu coğrafyasını kan gölüne dönüştüren Siyonist Devletler’dir .Bu devletler kostüm değiştirerek bazen rejim yanlısı bazen muhalif gruplar yanlısı çoğunluklada Suriye’de isimleri 100’leri geçen sayıları 100.000’leri geçen terör örgütleri ile ittifak halindeler. Bu örgütler Suriye’yi yok etmek için birlik oluşturan her devlet için ayrı bir anlam ve mana ifade etmektedir.Kimi devlete göre X Örgütü terörist iken diğer bir devlet için X Örgütü barış elçisi ve müttefik olarak kabul edilmektedir. Hal böyle iken’’ At İzinin, İt İzine Karışmış’’ olduğu Suriye’ye huzurun ve barışın gelmesi yakın bir tarihte ufukta gözükmüyor.Çünkü hem Esed Rejimi hemde söz sahibi devletlerin bugün aldıkları barış yanlısı bir karar,mutabakat veya sözleşme bireysel menfaatleri çakıştığı andan itibaren bir anda savaş durduğu yerden devam edilebiliyor.

Türkiye ve ABD Suriye’nin kuzeyinde terör koridoruna engel olmak için planladıkları ‘’Güvenli Bölge’’ gündeme geldiği andan itibaren tekrar Suriye’nin bir çok bölgesinde ağır hava ve kara silahları devreye girmiş bir çok masum insan hayatını kaybetmiştir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Eylül 2018 tarihinde Soçi’de gerçekleştirdikleri zirvede İdlib meselesinin "Astana ruhuna uygun bir şekilde" çözüme kavuşturulması konusunda mutabık kalmış ve varılan bu anlaşmaya göre, muhalif gruplarla Suriye hükümetine bağlı güçler arasında silahlardan arındırılmış bir bölge oluşturulacak, muhalifler bulundukları alanda kalacak ve ‘terör örgütleri’nin faaliyetlerini sonlandırmak için ise Ankara ve Moskova birlikte çalışacak denilmiş olmasına rağmen, Rusya hava güçleri destekli Esed rejimi saldırılarını durdurmamış ve halihazırda da duracağı mümkün gözükmüyor.Yine Soçi mutabakatı kapsamı gereği Heyet Tahrir uş-Şam (HTŞ) gibi El Nusra bağlantılı terör örgütleri ve ağır silahların bölgenin dışına çıkarılması gerekirken bu örgüt İdlib’de bulunan bir çok örgüt ile işbirliği yaparak güçüne güç katmıştır. Türkiye bölgenin huzurunu sağlamak için büyük fedakarlıklar yaparak oluşturmuş olduğu gözlem noktalarına birçok kez saldırı düzenlenmiş,gözlem noktaları zarar görmüştür.Bu saldırlar arda arda gelmeye başlamış,6 Şubat 2018 tarihinde Esed rejimi güçleri TSK’nın 6 nolu gözlem noktasına yönelik havanlı ve roketli saldırı düzenlemiş 1 askerimiz Şehit, 5 askerimiz ve bir sivil görevlimiz yaralanmıştı.Özellikle İdlib’de bulunan Türk Silahlı Kuvvetlerine ait 10 numaralı gözlem noktasına bir çok saldırı gerçekleşmiş 27 Haziran 2019 tarihinde yapılan saldırıda ise 1 askerimiz Şehit olmuş, 3 askerimiz ise yaralanmıştı.Güvenli Bölge ile birlikte Esad rejimi güçleri tekrar gözünü İdlib’e çevirmiş,rejim Han Şeyhun ilçesini kontrol altına almasının ardından Türk Silahlı Kuvvetlerine ait Morek’teki 9 nolu gözlem noktası ateş çemberinin içinde kalmış zaman zaman taciz ateşleri yapılmış, TSK unsurları anında cevap vermiştir.Kanın ve ölümün boy gezdiği bu coğrafyada her an yeni bir çatışma,anlaşmazlık ve saldırı beklemek olağan bir zaman akışına dönüşmüş adeta normalleşmiş bir hal almıştır.Suriye’de göz göre göre tezgâhlanan çirkin ve kanlı oyunlar ne yazık ki en çok Türkiye’yi etkilemiş uzun bir süre daha etkilemeye de devam edeceğe benziyor. Artık her şeyden önce, Türkiye’nin Suriye stratejisini değiştirmesi özellikle ABD ve Rusya’nın menfaatleri ön plana çıkınca Türkiye’yi yalnızlığa nasıl terk ettiği herkesçe bilinmektedir.Ayrıca Suriye’nin her 1000 metre karesine düşen örgütler ve aşiretler ile ilgili yeni stratejiler geliştirmek gerekiyor.Suriye’de bulunan silahlı muhalif gruplar ya da terör örgütleri ile birçok anlaşmaya varmış olan aktör devletler eğer zamanında örgütler ile değil devlet devlet ile ittifak kurup anlaşmaya varılmış olunsaydı, ne bu kadar insan hayatını kaybederdi nede bunca dramlar yaşanırdı.Gün geçmiş ,kayıp yüz binlerce insan olmuş olsa bile zararın neresinden dönersen kârdır diyerek ‘’BARIŞ’’ için yeniden devletler arası birliktelikler oluşturulmalıdır.Aksi takdirde Suriye’nin sonu kan ve ölüm olan bu "çıkmaz sokak " da kurtulması mümkün değil.