SON DAKİKA
Recep ÖĞÜTÇÜ
Akdeniz’de Kurtlar Sofrası
18 Temmuz 2019, Perşembe
Tarih boyunca zenginlik neredeyse savaşlar orada olmuştur. İnsanlık bulduğuyla ve bulunduğu bölgeyle yetinmemiş, başkalarının elinde olana göz dikmiş, zenginliklerin olduğu bölgeye savaşlar açmış, göçler yaşanmıştır. İnsanoğlunun içindeki doymayan nefis ve hırs kavgaları ve savaşları körüklemiştir. Zaman olmuş, aç olanlar tok olanlara saldırmış, tok olan da hep tok kalmak için açları baskı altında tutmuş, köle olarak kullanmıştır. Bugün de savaşların, tartışmaların sebebi, zenginlikleri paylaşamamaktır.

Rabbimiz dünyanın her bölgesine farklı zenginlikler, farklı nimetler vermiştir. Farklı bölgelerdeki insanları birbirine muhtaç etmiştir. Bir tarafa petrol ve gaz gibi fosil enerji kaynakları verirken, bir tarafa da geniş tarım arazileri, kömür yatakları vermiş, altı maden dolu dağlarla çevirmiştir. Bazı bölgeler var ki, üzerinde her nimetten vardır, bütün yeraltı ve yerüstü zenginliklerine sahiptir. Su oradadır, petrol oradadır, tarım arazisi ve orman oradadır, dört mevsim aynı günde yaşanabilmektedir, en mutedil, en yaşanabilir iklim oradadır. Hem yağmuru hem güneşi, hem soğuğu hem sıcağı, hem sahili hem dağı birden vardır. Bizim ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafya o nadir bölgelerden biridir. Çevremizde petrol da, gaz da, su da, tarım da vardır. Din ve kültür turizmi için de eşsiz bir bölgedir. O yüzden tarih boyunca savaşsız kalmamıştır. Selçuklu ve Osmanlı Türkü hep uyanık durmuş, elinden kılıcı düşürmemiştir.

Hep derdik, "yanı başımızda, Ortadoğu’da, sınırlarımızın hemen dibinde petrol ve gaz kaynaklar var da, bizim ülkemizde niçin yok? Bunda bir çelişki, bir hilebazlık olsa gerek” derdik. "Petrol var da, birileri saklıyor mu, engelliyor mu, geçmişte açılan kuyular niçin kapatıldı, niçin işletilmedi?” diye soruyorduk. Bu sorular doğruymuş; yanı başımızda, kıta sahanlığımızda, Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs adasının çevresinde zengin petrol ve doğalgaz yatakları, rezervleri varmış. Hatta dünya rezervinin yüzde altmışının bu bölgede olduğu söyleniyor. O yüzden bütün Batı ülkelerinin ve Amerika’nın iştahı kabardı ve bu bölgeye hücum ettiler. Belki de Suriye ve Irak savaşlarını o yüzden çıkardılar. Libya’yı karıştırıp böldüler ve Mısır’da darbe yaptırdılar, Arap baharı diye bütün Kuzey Afrika’yı karıştırdılar, zayıflattılar. Kıbrıs Rum kesimi en sevimli çocuk oldu, herkes başını okşamaya başladı ve işbirliği yapıp birlikte petrol ve gaz arıyorlar. Bunun başını da İsrail çekiyor. Bu paylaşımda Türkiye’yi dışarıda tutmak için özel gayret ediyorlar. Hele Müslüman dediğimiz Mısır gibi ülkeler de Türkiye’yi değil, İsrail’i ve Rum kesimini tercih ediyor, işte o bizi yaralıyor. Kur’an’da, "Müminler ancak kardeştir”, "Müminler dışındaki kafirleri dost edinmeyin, onlar birbirinin dostudur” buyrulduğu halde.

Evet, Akdeniz patlamaya hazır bir bombaya dönüşüyor, inşallah patlamaz, birileri pimini çekmez. Gözümüzü açmaz, biz de varız demezsek, kimse "buyurun, birlikte çıkaralım, birlikte paylaşalım” demeyecektir. Türkiye gibi bir ülkenin ileri gitmesini ve enerji kaynaklarına sahip olarak güçlenmesini, büyümesini, süper güç olmasını, dünyada söz sahibi olmasını kimse istemeyecektir. Çünkü Doğu Akdeniz’in kaynaklarına sahip olan yeniden Akdeniz’i göl haline getirir ve Osmanlı İmparatorluğunu yeniden canlandırır, korkuları bu.

Şükür ki bu paylaşıma seyirci kalmayan bir reisimiz ve hükümetimiz var. "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, kim ne yaparsa yapsın, ne götürürse götürsün, yeter ki bana dokunmasın, benim toprağımı bana bıraksın, beni iktidardan indirecek darbecilere göz kırpmasın” diyen bir lider ve hükümet yok. Aksine dik duran ve boyun eğmeyen, seyirci kalmayan, müdahale eden bir lider ve hükümet var.

Evet, Türkiye’nin ben de varım demesi birilerini rahatsız etti AB yaptırımlar uygulamaya kalktı, bize akan fonlara kısıtlamalar getiriyor. Öyle bir ülkenin sahibiyiz ki, bizimle kavga eden zarar eder. Doğu ile Batı arasındaki bütün ticaret yolları üzerimizden geçiyor, bütün petrol ve doğalgaz hatları bizim topraklarımızdan geçerse güvenilir ve ucuz. Bize Rabbimiz öyle nimetler bahşetmiş ki onun için kıskanıyorlar, onun için güçlü ve söz sahibi olmamız istenmiyor. Onun için üzerimizde ağır baskılar var, on yılda bir darbelerle karşılaşıyoruz. Petrolümüz yok ama petrol boruları bizden geçmek zorunda, gazımız yok ama gaz vanaları bizim elimize.

Sayın Erdoğan’ın cesaretiyle, duruşuyla, millet olarak korku duvarını aştık, kendimize özgüven geldi. Bu bölgede benim sözüm geçer, benim borum öter diyoruz. İstediğimiz silahı da, füzeyi de, teknolojiyi de, uçağı da istediğimiz ülkeden alabiliyoruz, hatta yapabiliyoruz. S-400 konusunda taviz vermedik. Suriye’nin bölünmesi noktasında müdahale etmesini bildik, yabancı bir toprağa asker çıkardık.

Sonuç olarak, bugün Doğu Akdeniz’de, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin çevresinde garantörlük haklarımızı da kullanarak kıta sahanlığımızın içinde dört tane sismik araştırma ve sondaj gemimizle petrol ve doğalgaz arıyoruz. Emarelere de rastlamış durumdayız. Fatih, Yavuz, Barbaros ve Oruç Reis isimli gemilerimiz yan yana o bölgede konuşlanmış durumda, birçok savaş uçağıyla da onları koruyoruz. Geçmişte Ortadoğu petrollerini batılılar paylaşırken seyirci kaldığımız gibi bugün Akdeniz petrollerinin ve gazının paylaşımında seyirci kalmıyoruz, kalmayacağız. Çünkü geçmişten dersliyiz, kötü niyetlerin farkındayız.