SON DAKİKA
Recep ÖĞÜTÇÜ
Kadın Cinayetleri Durmuyor
15 Mart 2017, Çarşamba
Milletimizi diğer milletlerden ayrı ve şanslı kılan henüz aile kurumumuzun sağlamlığıdır. Aile kurumumuz son yıllarda yozlaşsa da, sarsılsa da, kan kaybetse de henüz sağlamlığını koruyor. Batı toplumlarının düştüğü acıklı duruma, uçuruma henüz düşmedik. Batı toplumlarında kadınlar çocuk doğurmaz oldu, doğan çocukların çoğu da aile ortamında büyümüyor, yuvalarda yetişiyor veya erken yaşta evden ayrılıyor. Bazı batı ülkelerinde nikahsız birliktelikler o kadar yaygın ki, doğan çocuğun yüzde ellisi nikah dışı birlikteliklerden, yani zina mahsulü. Batıda aile kurumu kutsallığını kaybetti. Biz de uçuruma doğru hızla sürükleniyoruz. İşte böyle bir akibetten korunmak için frene basma zamanı. Vakit kaybetmeden aileye dinamitleyen sebepleri bulmalı ve tedbir almalıyız.
    Her gün medyadan öğreniyoruz; cinayete kurban giden kadınların sayısı giderek artıyor. Namus cinayetleri, zina ve aldatma olaylarını her gün gazetelerden okuyoruz.  Soruyoruz, bu millet nereye gidiyor?
  Elbette her devirde boşanmalar,  kadın cinayetleri olmuştur, bu tür olaylar toplumun doğasında vardır. Bizim korkumuz bu olayların kartopu gibi artış göstermesidir. Korkulu rüya görmektense uyanık kalmak evladır deyip bugünden tedbir almak gerekir. Tedbir almak için de sebeplere inilmelidir.
   Aile toplumun temelidir diye hep söyleriz. Bol masraflı düğünler yapmamız, evlerimizi mobilyalarla donatmamız, modern binalarda oturmamız, zengin mönülü sofralar kurmamız, yüksek gelirlere sahip olmamız,  huzurlu bir ailemizin olmasını sağlamaz.  Maddi ihtiyaçların karşılanması tek başına huzur getirmiyor,  aile kurumunu ayakta tutmuyor,  zina gibi suçları azaltmıyor, cinayetleri ve şiddeti bitirmiyor. Maalesef insanlar rahatladıkça, refah arttıkça şımarıyor,  şükretmiyor, eşini ve işini beğenmiyor, gözlerini daha yukarılara dikiyor. 
    İnsanlar manevi duygulardan yoksunsa, utanma hasletinden mahrumsa, o insandan her şey beklenir. Allah’tan utanmayan kuldan utanmaz. O yüzden "Hikmetin başı Allah korkusudur" buyrulmuştur. "Utanmak güzeldir, kadında olursa daha güzeldir" buyrulur. Kadının süsü utanmasıdır. Utanmasını kaybeden bir kadının veya erkeğin geride hayvanlığı kalır. Çünkü utanmak sadece insanlarda vardır.
    Gençlerimize önce utanma duygusunu vermeliyiz, daha doğrusu eğitim hayatı boyunca insanların fıtratında var olan utanma duygularını koruyan tedbirler almalıyız, bunun için karma ve taşımalı eğitimden vazgeçmeliyiz.
    Bugünkü karma ve karışık eğitim, erken yaşta flört hayatını başlatıyor, çoğu da evlilikle sonuçlanmıyor, bu da ileride kuracakları aile kurumunun temeline zarar veriyor.  Gençlerin okul hayatında gelip geçici aşkları, cinsel dürtülerin yol açtığı aldanmaları ve aldatılmaları hem psikolojilerini bozuyor, hem de ileride kuracakları ailenin yıkılmasına yol açıyor. Karışık ve karma eğitim edep ve ar duygularını yok ediyor. "Kadını tutan er değil ardır” diyen ataların sözü bir geçeğin ifadesidir.
     Geçen yıllarda aile içi şiddeti önlemek için çıkarılan "evden uzaklaştırma kanunu” maalesef ters tepki yaptı, kadın cinayetlerini artırdı.  Uzaklaştırma cezası alan ve sokağa atılan erkek, artık bir daha kadına iyi gözle bakmıyor, yolda sokakta her türlü şiddeti göze alıyor. Devletin yirmi dört saat boyunca şiddet gören kadını koruması mümkün değildir. Yapılacak iş, erkeği evde bırakıp kadını koruma evine almaktır. Erkeğin ruh hali düzeldikten, öfkesi geçtikten ve pişmanlığını dile getirdikten sonra kadın isterse evine gönderilmelidir. Uzaklaştırma cezası alan erkeğin ruh hali bozulmakta, yüzde doksanı aileyi dağıtmakta, yuva yıkılmaktadır. Yuva yıkmak çare değildir. Bir anlık öfke sebebiyle uzaklaştırma cezası verilerek aileler yıkılmamalıdır. Bu kanun bir kez daha gözden geçirilmelidir. Dinimizin de tavsiye ettiği hakemler devreye girmelidir.