SON DAKİKA
Recep ÖĞÜTÇÜ
Testimiz Çatlamadan
09 Eylül 2019, Pazartesi
Nasrettin Hocamız, testi ile su doldurmaya giden çocuğunu önce döver. Sorarlar, "Hoca, çocuğu niçin dövdün?” Cevap verir: "Testiyi kırıp geldikten sonra dövmenin faydası olmaz. O yüzden önce dövdüm ki testiyi kırıp gelmesin”.

Evet, Türkiye Cumhuriyeti diye, Türk Milleti diye, Türkiye diye bir testimiz var. Bu testi vatanın bütünlüğü, milletin birliği, devletin tekliği demektir. İşte bu testi, gözümüz gibi korunması, çatlamaması için dikkat ve hassasiyet gösterilmesi gereken bir testi. Bu testinin çamuru bin yıl önce hazırlanmış, pişirilmiş ve kalıba dökülmüş. 1920’lerin başında üzerindeki renk ve nakışlar değiştirilmiş ve kalıp olarak bin yıldır varlığını, bütünlüğünü sürdürmüş. Hacminde büyümeler, küçülmeler olmuş ama ana toprağı-çamuru-özü hiç değişmemiş. İşte bugün bu testiyi çatlatmak ve kırmak isteyenler. Bir de "kırılırsa kırılsın, yeter ki özgürlük ve demokrasi olsun” diyen ve seyirci kalanlar var. Bu demokrasi havarisi seyircileri uyarmalıyız: Bu testi çatlarsa tekrar onarılması, yapıştırılması mümkün olmayabilir. Tuz -buz olur dağılır, tarih sahnesinden siliniriz. Çevremizdeki onlarca rengimize benzeyen testi de bu dağılmadan nasibini alır.

Evet, çok şükür testimiz sapa sağlam duruyor. Ama testimizin nakışlarında, yüzeyinde çizikler görüyoruz. Bu çizikler çatlağa ve yarığa dönüşebilir, farkında olmadan su sızdırabilir. Nasrettin Hocanın suya giden çocuğunu önce dövdüğü gibi, devletimiz de tedbirlerini alıyor, testinin kırılmaması için terör odaklarını dövüyor, belediyelere kayyumlar atıyor, terörle mücadeleyi en etkili şekilde yapıyor, terörle mücadele hattını sınırlarımızın dışından çekiyor, sınırlarımızın en az 30 km dışında terör guruplarının faaliyetini önlemek ve önlerini kesmek istiyor.

Birileri "testimiz henüz kırılmadı, nedir bu telaş” diyebilir. Testi çatlayıp su sızdırmaya başlayıncaya kadar, tepkisiz, hareketsiz kalalım istiyorlar. Bugüne kadar birileri bu testiye hep taş attı, sadece testinin üzerine abanmakla yetindik. Testimizi incecik tülbentlerle örtmeye çalıştık, bu arada henüz çatlamasa da çizikler yedik. Bu gün o taşı veren, tutan ve atan elleri kırmak için çalışıyoruz. Yani savunmada değil atağa geçmiş durumdayız. Birileri ürüsün, havlasın dursun, biz testimizin çatlamaması için her türlü tedbiri alacağız, birilerinin merhametine, verdiği kuru sözlere güvenmeyeceğiz. Gerekirse terör destekçileri seçilmiş de olsa görevden alıp kayyum atarız. Gerekirse içeride testiyi çatlatmak için taş atanların ellerine taş verenleri alıp içeri tıkarız. Gerekirse sınır ötesi seferberliğe çıkarız.

Testi çatlar ve su sızdırırsa ne olur? İşte Suriye örneği önümüzde. Ülke nüfusunun yarısı dışarıda mülteci durumunda. Yarısı da yağmur gibi bomba ve mermi altında yaşam mücadelesi veriyor. İşte Irak, Yemen, Libya, Afganistan önümüzde. İç huzurları ve bütünlükleri yok. Zengin toprakların fakir bekçileri olarak kurtulmaları için dışarıdan uzanacak bir el bekliyorlar.

Evet, Türkiye testisi tek bir cins çamurdan dökülmüş bir testi değil. İçerisinde her toprak çeşidi ve her renk cümbüşü vardır. Hakim renk de Müslüman Türk milletidir. İşte bu hakim rengin altıda bütün renklere yer vardır. Bu da bir zenginlik ve güzelliktir. Son yıllarda bu hakim-baskın-dominat renk tonunu değiştirmek, nakışlarımızla oynamak ve testiyi bölüm bölüm renklere ayırmak isteyenler ortaya çıktı. Bu gün devletin ve hükümetin yaptığı da bu kötü niyetli fırsatçılarla mücadele. Birileri de özgürlük adı altında, demokrasi kılıfı altında bu renklerin ayrışmasına hizmet ediyor. İşte bunun farkında olmalıyız.

Evet, testimizde çizikler derinleşiyor, belki de buralardan çatlayıp su sızdıracak. Siyasi ayrışma zamanı değil. Sayın Erdoğan da, "ümmeti bölmeyin” diye eski dava arkadaşlarına ikazda bulunurken bu tehlikeye dikkat çekti. Diğer sorunlarımızı kendi içimizde zaman içinde hallederiz. Yeter ki "tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek vatan” üzerinde birleşelim. Hakim rengimizin de İslam ve Türk olduğunu unutmayalım.