SON DAKİKA
Recep ÖĞÜTÇÜ
AK Parti Ağacı Ve Davutoğlu
16 Eylül 2019, Pazartesi
2002’de dikilen ve yeşeren, 2003 Kasımında ilk meyvesini veren Ak Parti ağacının köklerinden hiç bir zaman yeni ve güçlü bir sürgün olmadı. Sadece bazı dalları koptu, koparıldı, kesildi, kurudu ama bu kopan dallar köksüz olduğu için başka bir toprakta tutup yeşermedi, yeni bir ağaç olmadı. Biliyorsunuz, köksüz tutan bazı dallar vardır. Onların ikisi kavak ve söğüt dallarıdır, onların da meyvesi olmaz. Ak Parti ağacının ana gövdesi ve ana dalı hep yeşermeye, büyümeye, sağlıklı bir şekilde hayatiyetini sürdürmeye devam etti. Bundan böyle de bu ağaç köklerinde çıkacak birkaç cansız sürgünle kurumayacak, kurutulmayacak.

Evet, Sayın Ahmet Davutoğlu, AK Partiden ayrıldı, ayırıldı. Halbuki helalleşebilirdi, "bundan sonra siyasete üstten bakmak istiyorum, benden yardım istenirse ben her zaman hazırım, ben bu Ak Parti ağacının güçlü bir dalıyım, her zaman da bir Ak Partili olarak kalacağım, yeni oluşumlara fırsat vermeyeceğim, yuvamdan gitmeyeceğim, vefalı bir siyasetçi olarak Sayın Lidere her zaman bağlı kalacağım, eleştirilerimi Medya yoluyla yapmayacağım, kötü niyetli AK Parti karşıtlarının ekmeğine yağ sürmeyeceğim” diyebilirdi. Ama demedi, benliğinden vazgeçemedi, kırgınlığını içine gömemedi, birilerinin gazına geldi ve içinden geldiği harekete bayrak açtı, geçmiş tecrübeleri dikkate almadı, CHP’li Muharrem İnce kadar olamadı, "kol kırılır yen içinde kalır” diyemedi.

Evet, Sayın Davutoğlu’nu Ak Partililer siyaseten kaybetti, Davutoğlu da AK Partiyi kaybetti, belki de siyasi bir mevta oldu, tabii ki şimdiden bunu diyemeyiz. Konyalılar olarak "bir başbakanımız oldu, Konya bir başbakan çıkardı” diye iftihar ederken, Konya olarak birçok hizmetini görmüşken, Ak Partide bilge bir eski başbakan olarak her zaman saygın bir yerde görmek isterken, bir anda Sayın Davutoğlu’nu muhalefete hizmet ederken gördük, Konyalı Ak Partililer olarak şoke olduk. Sayın Erdoğan, "ümmeti bölmeyin” diye yalvardı ama dinlemedi. Belli ki Sayın Davutoğlu siyaseti çok sevdi, siyasetin tadı damağında kaldı, yeni bir teşkilat kurarak bu hevesini ve iştahını tatmin etmek istedi. Biz de diyoruz, Ak Parti ağacının köklerinden çıkacak bir sürgün tutmaz, yaşamaz, büyümez, meyve vermez. Sadece Ak Parti ağacının gücünü zayıflatır, hizmetlerini geciktirir, bunun vebalinin ve sorumluluğunun altından da kimse kalkamaz. Bu millet, ilk defa Kur’an dersini bütün okulların müfredatına koyan bir parti, bir iktidar gördü. İnancını tam manasıyla yaşama, başörtüsünü kullanma özgürlüğünü bu millete Ak Parti kazandırdı. Bu Ak Parti iktidarının dibini oyanları da bu millet kolay kolay affetmez.

Sayın Davutoğlu parlak bir akademisyen idi, ilk defa Ak Partide siyaset yaptı, siyasetle tanıştı, siyasete atıldı, Ak Partinin il ve ilçe başkanlıkları hariç her kademede görev aldı. Ama Sayın Erdoğan gibi çekirdekten gelmedi, gençlik teşkilatlarında görev almadı, ilçe, il ve belediye başkanlıkları yapmadı, Refah Partisinden ayrılarak resmi kurucular arasında yer almadı. Birçok basamağı altlayarak başbakanlık makamına getirildi. Bakın, "geldi” demiyorum, "getirildi” diyorum. Başbakanlığı döneminde yanlış atamalarda bulundu, kendi ekibini kurmaya kalktı, parti içinde hizipler oluşturdu, onun döneminde Fetö mensupları daha fazla yer buldu ve üst makamlara geldi. Dış politikada hata yaptı, bu ülkeyi Rusya ile karşı karşıya getirdi. Suriye gerçeğini tam göremedi. Dolmabahçe mütabakatına imza attı, Ak Partinin en önemli hedefi olan başkanlık sistemine hep soğuk baktı. Sayın Erdoğan ile sıcak diyaloglar içinde olmadı. Sayın Erdoğan’a rağmen AK Partiyi dizayn etmeye kalktı.

Sonuç olarak, Sayın Davutoğlu, Ak Parti içinde saygın bir konumda idi, kendi eliyle saygınlığına zarar verdi. Bu ülke, özellikle Konya kendisinden daha çok hizmetler bekliyordu. Ancak beklediğimiz olmadı. Bizde "erken öten horozun başını keserler”, demir tavında dövülür” derler. Yine "bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı olur” derler. Bu sözleri dikkate alsaydı Sayın Davutoğlu bayrak açmazdı, yeni bir sürgün olmazdı, Ak Parti ağacının meyveli bir dalı olarak kalır, gölge yapmaya devam ederdi. Gidene sadece el sallıyoruz, güle güle git, sağlık olsun diyoruz.