SON DAKİKA
Alaettin EKİZER
Batı Bestesi İle Milli Marş Olur mu?
22 Mart 2018, Perşembe
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "…En büyük üzüntüm, bu emsalsiz marşın hakiki manasını yüreklere nakşedecek bir bestenin yapılamamış olmasıdır. O besteyle güftenin birbirini tamamlaması çok önemli. Güfte var ama maalesef istenilen beste yok. İnşallah bir gün o da olur.”açıklaması ile yeni bir tartışma başladı.

İstiklal Marşı’nın bestesini öğretmek, öğrenmek ve söylemek zor. Vatandaşın söylemesi daha da zor.

Aslında, İstiklal Marşı’nın güftesi 1924’de meclis tarafından resmi olarak kabul edildiği halde, resmi olarak kabul edilmiş bir bestesi yoktur.

Bir beste yarışması açılmış, yarışmaya 24 eser gönderilmiş ise de hiç biri beğenilmemiştir.

1930’lara kadar Ali Rifat Çağatay’ın Klasik Türk Müziği formunda yaptığı bestesi icra edilmiştir.

Daha sonra yeni "bir emir”le orkestra düzenlemesini Ermeni asıllı Edgar Manas’ın, bando düzenlemesini İhsan Künçer’in, Cumhurbaşkanlığı orkestrası şefi Zeki Üngör’ün bir Fransız’dan esinlenerek yaptığı bugünkü beste çalınmaya başlamıştır.

Beste ile güfte o kadar uyumsuz ki; inanılır gibi değil.

"O be”, "nim milletimin”, "larda yüzen alsancak” gibi çok sayıda kelime ve hece bölünmeleri ile mevcut beste, güftenin anlamını yitirmesine neden olmaktadır.

Musiki üstatlarımızdan merhum Cinuçen Tanrıkorur bu konudaki ızdırabını şöyle dile getiriyor:

"Yalnızca iki kıt’ası bestelenmiş olan şiirin 8 mısraındaki 117 hecenin 53’ünde prozodi hatası vardır. Periyot hatası -kelime gruplarının nağmeye denk düşmemesi- 13’tür. Türkçe okuma kurallarına ters vurgu hatası 14’tür. 12 tane budanmış veya kelime gruplarından doğan anlamsız hece/hece grupları vardır.”

Zaten, teknik açıdan güfte ile beste arasındaki bu uyumsuzluğu kabul etmeyen de yoktur.

Diğer bir uyumsuzluk: Milli duyguların batı müziği ile dile getirilmesidir.

Güfte milli duyguları kusursuz dile getirdiği halde, beste batı müziği formunda ve ithal olduğu için milletin müzik kültürüne ve ruh dünyasına uymamaktadır. Yani ruh ile beden arasında bir uyumsuzluk vardır.

Madem Türkiye bağımsız olacak. O zaman İstiklal Marşı’nın bestesi de, güftesindeki ifadelere, milletin müzik kültürüne ve ruh dünyasına uygun, yerli ve milli olmalıdır.

Bu nedenle İstiklal Marşı’mıza yeni bir beste yapmak son derece zaruridir.

Güfte, 1924’de resmi olarak meclis tarafından kabul edildiğine göre, yeni besteyi de meclisin seçmesi lazımdır. Veya yeni beste ile eski beste halkoyuna sunulabilir.

1932’den beri Müslüman bir merhum Chopin’in Cenaze Marşı ile son yolculuğuna uğurlanıyor.

Bu ne kadar sorunlu ise Milli Marşımızın bestesinin de batı tarzında olması o kadar sorunludur.

İstiklal Marşı’mızın bestesinin kötü, bozuk, sorunlu olduğunu söyledikleri halde, bağnaz bir tutumla bestenin değişmesine karşı çıkan çevreler vardır.

Bu çevreler, haklı bir gerekçe sunmak yerine, meseleyi laiklik, cumhuriyet, devrimler, Atatürk kelimelerinin geçtiği papağan gibi ezberlenmiş laf kalabalığına boğmaktadırlar.

Daha iyiyi, daha güzeli aramayı, istemeyi Cumhuriyet’e aykırı görenler, güya savunduklarını iddia ettikleri değerlere hakaret ve kötülük ettiklerinin ne zaman farkına varacaklardır?...