SON DAKİKA
Recep ÖĞÜTÇÜ
İstediğimiz Sadece Kolaylık
04 Mart 2019, Pazartesi
Tarihten beri bürokratik engelleri, prosedürleri çok sevmeyen bir milletiz. Vardığımız devlet dairesinde kolaylıkla işimiz görülsün, önümüze engel çıkarılmasın, varsa bürokratik engeller kaldırılsın, çayımızı yudumlarken işlerimiz görülsün, kapı kapı dolaştırılmadan aynı mekanda imzalar atılsın, onaylar verilsin, güle güle, memnuniyet içinde çıkalım isteriz. Evet, huzuruna vardığımız yetkiliden, memurdan, müdürden, görevliden güler yüz, tatlı dil, ikna edici, gönül alıcı sözler duymak isteriz.

Son on altı yılda Ak Parti Hükümetleri bürokratik birçok engeli, prosedürü, evrakı ortadan kaldırdı, kırtasiyeyi azalttı, sadeleştirmeler yaptı, imzaları en aza indirdi. Örnek olarak, şirket kurarken onlarca imza gerekirken, bugün bir- iki imza ile şirket kurulabiliyor. Son yıllarda karma karışık hale gelen vergi kanunumuzda da sadeleştirme çalışması yapılıyor. Artık tüccarımız ne kadar, neden ve ne zaman vergi vereceğini daha kolay bilecek. Evet, yeminli mali müşavirlerin bile içinden çıkamadığı vergi kanunumuz değişiyor, sade bir hale geliyor. Bilgisayar ve akıllı telefonlar marifetiyle, e-devlet şifremizle, kapı kapı gezmeden, birçok resmi işimizi, banka işlemlerimizi evimizden veya işyerimizden çıkmadan halledebiliyoruz. Burada AK Parti hükümetlerinin hizmetini kimse inkar edemez, teşekkür etmek boynumuzun borcu.

Prosedürel ve bürokratik engelleri kaldırma noktasında çok yol alsak da, asık suratlı memur engelini aşabilmiş değiliz. Devlet dairelerinde vatandaşı azarlayan, "bugün git yarın gel” diyen memurlara hâlâ rastlıyoruz. Hâlâ belediyelerde küçük bir ruhsat için kapı kapı gezmek, memurlara yüz suyu dökmek zorundayız. Bir yangın hadisesi yaşanıyor, yeni yangın merdiveni şartı geliyor. Öyle ki yangın merdiveni şartı getirilen iş yerinin yangın merdiveni yapabilecek yeri ve cephesi yok. Bu insan ne yapacak? Artık hiçbir memur risk almak istemiyor, vatandaş da işinin kolaylaştırılmasını, sorununa çare bulunmasını istiyor.

Her ölümlü kaza, her musibet sonunda yeni prosedürler geliyor, yeni kanunlar çıkıyor. Sonuçta ne kazalar son buluyor, ne de musibetler azalıyor. Üstelik bizim insanımız prosedürü de, prosedür koyanı da sevmez. Bir de, iş yapmayan, yol göstermeyen, ikna edici konuşmayan, asık suratlı memurlar yok mu, halkı en çok strese sokan da bunlar. Devlet elbette kazalara, ölümlere seyirci kalamaz, gerekli düzenlemeler yapmak, yaptırımlar getirmek devletin görevi. Sıkıntı, daha çok uygulayıcılarda, denetim mekanizmasında. Denetim adına birileri de halkı soyuyor. Devlet birilerine yani özel denetimcilere havale etmeden bizzat kendisi denetlemeli. Meslek odalarına zorunlu üye olma şartı kaldırılmalı, odaya veya baroya üye olmadan da insanlar mesleğini icra edebilmeli.

Üç yıl evvel bir hastanemize engelli raporu almak için gittim. Heyet odasında sevk yapacak memur sordu: Daha önceden böyle bir raporun var mı? Dedi. "Birkaç tane var, falan falan hastanelerin kayıtlarında” dedim. Memur,"Git oradan eski raporunun nüshasını -fotokopisini getir” dedi. "Önünde bilgisayar var, bir-iki tuşa basıp eski raporu bulup göremez misin?” dedim. "Hayır dedi, gidip alıp geleceksin”. İki hastane arasında en az on beş km mesafe var, gidip gelmem benim için hem çok büyük zahmet, hem zamanımı alacak, bir günüme mal olacak, hem de bir taksi gerekecek. Memur karşısında tekerlekli sandalye üzerinde oturan engelliyi acımadı, önündeki bilgisayardan bir tuşa basarak başka bir hastanenin kayıtlarındaki eski engelli raporumu bulmak istemedi ve bana gereksiz engel çıkardı. Allah’tan akıllık edip başhekime çıktım, o da yardımcı oldu ve işim halledildi. Başhekimden uyarı gelmeden memur işimi yapmalı değil miydi!

O halde insana yatırım yapmadan, hizmet aşkı taşıyan, merhamet ve şefkat dolu memurları, insana hizmeti ibadet sayan kamu personelini yetiştirmeden bir milim ileri gidemeyiz. Güzel güzel kamu binaları, teknolojiyle donatılmış hastaneler yaptık ama içine güler yüzlü, insan sevgisiyle dolu, cefakar, vefakar memurlar, görevliler koyamadık, bu hizmetlerin konforunu insanlara hissettiremedik. O halde bu günden ne yapabiliriz? Başta mevcut personeli hizmet içi eğitimden geçirmeliyiz. Salla başı al maaşı diyen, sadece mesai dolduran, iş üretmeyen, koltuk işgal eden, günü gün eden, helal- haram duygusu taşımayan görevlilerin yerine idealist, inançlı, yardım sever, üreten insanlar gelmeli. Bu insan tipini yetiştirmeye bugün başlasak bile çeyrek asırda meyvesini alabiliriz. Yanlış yapan memur korunmamalı, üretmeyenler günü gelmişse re’sen emekli yapılmalı.

Evet, bizim inancımızda güler yüz sadakadır. Peygamberimiz (sav), "Kolaylaştırın, zorlaştırmayın, müjdeleyin, nefret ettirmeyin” buyurur. Bürokrasi baştan ayağa gözden geçirilmeli, prosedürler azaltılmalı, hele belediyeler iş bitirme ve gönül alma mekanları olmalı. Belediyelere ümitle giren insanlar söverek çıkmamalı. Belediye başkanının tek başına gülmesi, sıcak olması yetmiyor. Şunu biliyoruz ki, Ak Parti asık suratlı memurlardan dolayı çok oy kaybediyor. CİMER yetişmiyor, baştan ayağa eğitim gerekiyor, yeni bir anlayış gerekiyor.