SON DAKİKA
S. Mücahit İYİYOLBULAN
Pavaravanın Ardındaki Tanrı
24 Aralık 2016, C.tesi
Yüzyıllardır ölen insanları gömüyoruz ama ne geldiğimiz alemi ne de gideceğimiz alemi biliyoruz. Üzerinde yaşayıp, ölmemeye çalıştığımız Dünyayı bile tanımıyoruz. Gazeteler, kayıp dünya ilanlarıyla dolu. Hükümsüzdür yazılırken bile hüküm koyan küçük tanrıların küçük dünyaları. Kaybettiği hüviyetini ararken, yükseklere çok yükseklere çıkan insanların dünyası bu. 

Tarih, peygamberlik iddiasında bulunanlarla savaşanlara tanıklık etmiştir. Ve o günden sonra peygamberlik iddiasında kolay kolay bulunan olmamıştır. Çünkü Musa’dan beri tanrılarla kimse savaşmamış ve tanrılık daha cazip gelmiştir peygamberlikten. Antik Yunanda başlayan çok tanrılı inanç sistemi bugün hiç tanrılı inanca doğru evrilmektedir. Çünkü herkesin tanrı olduğu bir dünyada, esasen bir tanrının varlığı söz konusu değildir. 

Gökyüzüne çıkan İsa’dan sonra yeryüzüne indi tanrı. Paravanın ardına geçip tanrının görünmezliğini kıskanan papalar peydah oldu Avrupa’nın rahminde. Belkıs’ın tahtını yıkan Süleyman’dan sonra, teslisin tahtına oturup babadan oğula geçen bir tanrılık saltanatı kuruldu. Rızkı para sandıkları için banka yaratan tanrılar girdi tedavüle. "Ne tevbe olsa kabul ederim” diyen işsiz tanrıların nimetiydi tükenmez çorbalar. Papa 16. Benedikt’in tanrılıktan istifası bile yetmedi bu miras yedi uyurları uyandırmaya. 

Çok tanrılı dünyada, pek çok tanrıyı memnun etmek için ovuşturuluyor eller. Kolaylaştırın zorlaştırmayın hadisi mucibince, yalamayı kolaylaştıracak parotis bezinin daha çok tükürük üretmesi için yapılıyor bütün dualar. Hırsla törpüleniyor bütün tırnaklar bir sonraki makama ulaşabilmek için. Makamlar örülüyor üst üste, yükseklere tapanlar için. Makamların gölgesinde kısa kalıyor kıyamlar.  Cemaatle namaz kılacak kadar yeri olmayan, yüksek metre kareli evlere gelenlerin de hangi tanrının misafiri olduğu belli değil. Kutsal makamlara çıkmak için kutsal mekanlar terk ediliyor artık ve bütün bunlar yalancı tanrılar tarafından yapılıyor. 

Disneyland bağımlılığının 2 yaş altına düştüğü ahir zamanlardayız. Eline kumandayı almakla tanrılık stajına başlayan çocuklara tapmaya hazır ebeveynler kullukta yarışıyorlar. Her gün yeni adaklarla geliyorlar tanrılarının yanına. Oyuncak ve dadaklardan oluşan adaklar; ağlaması tufan, bağırması deprem olan tanrılarının öfkesini dindirmeye yetmiyor. Asılan saçlar ve tekmelenen dizlerle imtihana tabi tutuyorlar kullarını, ve bir tanrı işte böyle doğuyor. 

Tanrılar doğar, büyür, yaşar ve ölürler. Toprağın sakladığı kemikten farklı olarak, deriyi de koruyabilmiştir Mısır Tanrılarının tutkal ve çaputtan yarattığı mumyalar, ama ruhlarına asla dokunamadılar. Doğmayan ve ölmeyen bir Allah’a ulaşmak için ya Musa’nın tokadı ya da asası dokunmalı kimliklerimize. Dokunmalı ki Kızıldeniz’de kaybolup gitmeyelim diye.