SON DAKİKA
Doç. Dr. Nejdet GÖK
Tarihi bir yanlışı daha düzeltiyoruz: Hacı Veyiszade'nin beratı
26 Şubat 2015, Perşembe
HACI VEYİSZADE MUSTAFA SABRİ’NİN DEĞİL HACI VELİ-ZADE (Yağcızade) MUSTAFA SABRİ EFENDİ’NİN HİTABET BERATI!
 
Biz tarihçiler için en zor, kimi zaman da sevimsiz işlerden birisi; Halk içinde doğru gibi yayılmış köklü yanlışları düzeltme işidir. Hayli bir süredir; “Her sözün doğru olmalı ama her doğruyu sözlemek doğru mudur?” kaidesince bu konuda yazıp yazmamayı çok düşündüm. Sonunda yazmam gerektiğine karar verdim. Çünkü bu yanlışları düzeltme, kimi zaman doğru olsa bile can sıkıcı, moral bozucu, hatta fitnecilik gibi bile yorumlanır. O yüzden bir çok meslekdaş yanlışlar üzerine gitmek, doğruyu ortaya çıkarmaktansa halkı memnun edecek bir şekilde, etrafından dolaşma veya görmemezlikten gelmeyi tercih edebilir.Ancak bu tavır  ilmin, ilim adamlığının izzetine, şerefine ve bilimsel etiğe uygun bir hareket olarak kabul edilemez.
 
Yıllardır Hacı Veyiszade Mustafa Kurucu Efendi’ye ait olduğu iddia olunan, daha düne kadar bir çok yerde sergilenen, hatta kitaplarda yer alan meşhur beratın ona ait olmadığını ortaya koymayı bir tarihçi olarak, hem de berat konusunda doktora yapmış eski bir arşiv uzmanı olarak açıklamak ve vurgulamak zorundayım.Bu durum Hacı Veyiszade’nin şahsiyeti,ilmi ve edebi kişiliği ve Konya’ya yapmış olduğu hizmetleri sarsacak veya etkileyecek bir sonuç doğurmayacaktır. Doğurmamalıdır. Netice Hacı Veyiszade, tüm hayatı Konyalıların gözü önünde geçmiş, Konya’nın ve Konya’lıların yetiştirdiği bir alim, abid ve abide bir şahsiyet olarak yakın tarihimizin şanlı sayfaları arasında yerini almış bulunmaktadır. 
 
Ancak tüm bu gerçekler başkasına ait bir beratın sahiplenilmesi hakkını elbette doğurmaz. Hacı Veyiszade’nin de böyle bir tavır içine girdiğine inanmıyor, ve de inanmak istemiyorum. Benim şahsi tahminim; Hata ve yanlış olan, kendisinden sonra gelenlerin sözkonusu beratı dedeleri Hacı Veyiszade’nin beratı gibi tanıtmaya ve yaymaya çalışmalarıdır.Bunu yapanlar beratı okumadan ve bilmeden yapıyorsa onları da mazur görmek gerekir.Ancak bir akademisyen veya alim olarak, bilerek, okuyarak hala yanlış üzerinde ısrar edenleri, başkasına ait beratı sahiplenenleri mazur görmek ve anlayışla karşılamak en azından beratın gerçek sahiplerine ve torunlarına karşı açık bir haksızlık olacaktır.Gerçi yakın tarihimizde, Osmanlı’dan Cumhuriyete geçiş dönemi diyebileceğimiz fetret döneminde; buna benzer şark kurnazlığı örneklerine başka şehir ve camilerde, vakıf ve vazife beratlarında da maalesef rastlıyoruz.
 
Devlet denetimi ve kontrolün kaybedildiği yıllarda garibanın vatandaşın –özellikle de arkasında hakkını arayacak büyük erkek evlad bırakmamış vatandaşın- hak ve hukuku, beratı, arazisi ve tevcihi kimi yerlerde başkaları tarafından maalesef sahte hüccet veya ilamlarla ya üzerlerine kaydedilmiş veya zamanla unutturulup sahiplenilmiştir.Benim anne tarafından rahmetli dedem Yusuf Gök de benzer mağduriyeti uğramış birisidir.Arkasında ere varmış üç kız ve küçük yaşta bir erkek çocuk bırakınca, kitapları ve eşyaları yağmalandığı gibi, maalesef tarlalarının bazıları da akrabadan birileri tarafından gasbedilmiştir. 
 
Aşağıda Hacı Veyiszade Mustafa Efendi’nin hitabet beratı olarak bilinen vesikanın açılımını ve orjinalini kaydediyorum.
 
Doğrusu Hacı Hüseyin Efendi-zade sagir Sedat’ın hitabet beratı
 
TUĞRA
 
Nişan-ı şerif-i âlî-şân-ı sâmi-i mekâni sultânî tugrâ-i garrâ-i cihan-sitân-i hâkânî nüffize bi’l-avni’r-rabbanî hükmü oldur ki: (Nişan formülü)
 
1.Konya’da kâin eş-Şeyh Ahmed Efendi, nâm-ı diğer Aziziye Câmi-i Şerîfi’nde yevmî iki akça vazife ile HİTABET CİHETİ’nin mutasarrıfı Hacı Hüseyin Efendi’nin
 
2.Vefatıyla mahlûlünden,-kebîr olarak bi’n-nefs edây-i hizmete kesb-i iktidar edinceye kadar- lede’l-imtihan ehliyeti nümâyân olan Hacı Veli-zâde Mustafa Sabri
 
3.Efendi zîde-salâhahû bi’n-niyâbe (bâ-niyâbe) edây-ı hizmet itmek üzere müteveffâ-i mûmâileyhin sagîr oğlu işbu râfiu tevkî-i refîu’ş-şân-ı hâkânî
 
4.Sedâd (doğruluk,hak) zîde rüşdühû uhdesine tevcihi iş’âr, mahalli üzerine Şûrâ-yı Evkaf’ça kabül ve tasdik kılınmış olmagla Makâm-ı Nezâret-i Evkâf-ı Hümâyûn’dan 
 
5.Bâ telhîs lede’l-arz bin üçyüz otuzyedi senesi şehr-i Rebiulevvel`inin on birinci günü şeref-sünûh ve sudûr eden
 
6.Hatt-ı Humayun-i şeref-makrûn-i şâhânem mûcebince hitabet-i mezkûre sagîr mumaileyhe tevcih olunmagın bu berât-ı hümâyûnumu virdüm ve buyurdum ki, sagîr mumaileyh 
 
7. Salifu`z-zikr hitâbet cihetine vazife-i mersumesiyle şart-ı mezkûr uzere mutasarrıf ola.Tahriren fi`l-yevmi`l-işrîn min şehr-i Cemaziyye’l-âhir 
 
8. Sene sebun ve selasîn ve selâsemie min hicre…
 
Be-Makam-ı Kostantiniyye  
 
Mahall-i tahririn hemen sağında celî sülüsle matbu olarak:
 
EVKÂF-I HÜMAYUN-I HAZİNE-İ CELİLİYYESİNE MAHSUS
BERÂT-I ÂLîŞAN YAZILMAK İÇÜN VARAKADIR
 
Yalniz on guruşdur.
 
BERATIN ARKA YÜZÜ:
 
TARİH: h.20  Cemaziye’l-ahir 1337/m.23 Mart 1919 Pazar .Bu berat verildiğinde Hacı Veyiszade Mustafa Efendi 30 yaşında olmuş oluyor. Halbuki bu berat sagir (KÜÇÜK) Sedad’a verilmiş. Hacı Veli-zâde Mustafa Sabri Efendi ona naiblik yapıyor.
 
Hacı Mustafa Efendi  (Veyis-zade) Kur'an-ı Kerim ve din bilgilerinin okutulmasının şiddetle yasak olduğu dönemlerde, Piri Mehmet Paşa Camii'nde ve cami civarında yaşlı bir Hacı Hanımın evinde gizli gizli talebe okutmuş, (yani cumhuriyet devrinde.Beratımız 1919 tarihli) Yağcızade Mustafa Efendi'nin vefatı üzerine, Aziziye Camii imam ve Hatipliğine getirilmiş, vefatına kadar bu camide halka vaaz ve nasihatlerine devam etmiştir. Oysa elimizdeki berat sadece hitabet beratı. 
 
Bazı kayıtlarda Yağcızade Hacı Mustafa Efendi (1887-1935) ’nin Hacı Veyiszade’den önce Aziziye Camiinde imamlık yaptığını ve Üçler Mezarlığı’nda medfun olduğunu görüyoruz. Vefat tarihi 1935 dir. (www.konyacamii.com)
Bu durumda Hacı Veyiszade 1935 de imamet ve hitabet görevine getiriliyor. Bu berat vefat eden Hüseyin Efendi’nin sagir (küçük) oğlu Sedat’ın beratıdır. Ancak o büyüyünceye kadar Veli-zâde Mustafa Efendi ona naiblik yapacaktır. 
Yazımı rahmetli Hacı Veyiszade’nin öğrencilerine ve yakınlarına sık sık tekrarladığı sözleriyle bitirmek istiyorum:
 “kızmayacan, kızdırmayacan, kırmayacan, kırılmayacan.” Öğrencileri zaman zaman kızdırmak isterdi, o da size beddua edeceğim elinizi açın der ve: “Allahım bunları muallim eyle, Allahım bunları muallim eyle!” diye dua ederdi...”
Nur içinde yatsın. Kabri pür-nur mekanı Firdevs olsun.