SON DAKİKA
Doç. Dr. Nejdet GÖK
ÇANAKKALE GAZİLERİNE ŞEREF MADALYASI NEDEN VERİLMİYOR?
20 Mart 2015, Cuma
Evet yanlış okumadınız. Maalesef bu güne kadar Çanakkale şehit ve gazileri için hazırlanmış özel bir madalya, nişan ve berat bulunmamaktadır.Ayrıntılara girmeden önce Osmanlı berat ve madalya geleneği konusunda bazı önemli hususlara işaret etmek yararlı olur düşüncesindeyim. 
 
Osmanlı Devleti Diplomatikasında; Sultan II.Mahmud’la başlayan ve Abdülmecid’le belli bir ivme kazanan bürokrasi, batı tarzı yazışma, taltif, onurlandırma ve ödüllendirme geleneğininin kendine özgü bir takım özellikleri olduğunu görüyoruz. Bu dönemi; “Osmanlı’da Nişan ve Madalya” dönemi olarak da isimlendirmek mümkündür. Bu nedenle II.Abdülhamid devrine ait “sultani” belgelerin başında gelen “berat” ların büyük çoğunluğunu, nişan ve madalya beratları ile vakıf görevleri denilen cihet (çoğulu cihât) veya vazife beratları oluşmaktadır.    
 
Çanakkale ve İstiklal Harbi gazilerine verilen nişan, madalya ve beratlar da Tanzimat sonrası dönemde yoğun bir biçimde uygulanan madalya ve nişan geleneğinin bir devamı olmuştur. Bunlar devletin kahramanlık, yararlılık ve başarı gösteren kişilere verdiği değerlendirme ve onurlandırma sembolleridir. Gazilerle birlikte, askeri, mülki ve idari personele, halktan kişilere ve üst düzey yabancılara, devlet adına göstermiş oldukları yararlılık ve üstün başarıdan dolayı onurlandırmak amacıyla, padişahın emriyle hazırlanan berat ve madalyalardır. Bu dönem aynı zamanda diplomasi dilinde de Fransızca’nın yoğun biçimde kullanıldığı bir dönemdir. Yunan asıllı Müzürüs Paşa gibi, Osmanlıca bilmediği halde, iki oğlu ile birlikte çeyrek asırdan fazla Osmanlı Devleti’nin Londra Büyükelçiliğini, Fransızca yazışmalarla sürdürdüğü, üstün hizmetlerinden dolayı sultandan madalya ve nişan aldığı dönemleri ifade eder. Elçiliğin Osmanlıca bilen ve çeviri yapan katibi ise ancak 3.derece bir katip seviyesindedir.Sefirin Fransızca yazışmalarını Osmanlıca çevirip saraya göndermektedir.
 
Çanakkale gazilerine madalya ile birlikte verilen beratlar da “nişan tevcihi” ve “hidemat-ı şerife” denilen şerefli hizmete bir ödül olarak  hazırlanan son dönem beratlarının tipik bir örneğidir. Avrupa’da bastırılan madalyaların daha kaliteli olması nedeniyle subaylara, Türkiye’de hazırlanan madalya ve nişanların da daha basit olması nedeniyle er ve erbaşlara tevcih olunması da her geçen gün anlam ve değerini kaybeden berat kavramının da adeta trajik bir yansıması gibidir.
 
Çanakkale gazileri konusundaki ihmal sadece madalya ve nişan verme konusuyla da sınırlı kalmamıştır. Çanakkale maalesef Türk edebiyatında da önemi oranında yer bulamamıştır. Örneğin dönemin ünlü yazarlarının hiç biri Çanakkale savaşalarını ana tema olarak ele alan tek bir roman bile kaleme almamıştır. Sadece kısa bazı atıflarda bulunmuşlardır. Günümüze kadar da, edebi iddiası çok fazla olmayan 10 civarında roman yazıldığını görüyoruz. Osmanlı basını, aydınları ve devlet ricali maalesef Çanakkale Savaşını rahmetli Mehmet Akif ERSOY gibi algılamamış, bu yüzden hak ettiği önemi de vermemiştir. Çanakkale Zaferi ve gazilerinin hatırlanması, ziyaret edilerek yıllık anma törenlerine dönüşmesi de onlarca yıl sonradır. Bu konuda bizim aydınlarımız ve yöneticilerimizi tahrik ederek, yeni adımlar atılmasına vesile olan da; maalesef yine Anzaklar ve İngilizlerin Çanakkale’de ölen askerlerine sahip çıkarak, anıt mezarlar inşa etmeleri olayı olmuştur. 
 
Ancak tüm kutlama törenleri ve anıt inşası ve çevre düzenlemelerine rağmen; O günden bu güne Çanakkale gazilerine özel bir nişan ve madalya ve kanununun henüz olmaması da bu duyarsızlığın tam anlamıyla aşılmadığını göstermektedir. Yıllar sonra; Şanlı Urfa veya Kahraman Maraş örneklerinde olduğu gibi, 1994 yılında Çanakkale şehrine verilen altın madalya ile tarihi bir hatanın düzeltilmeye çalışıldığı da bir gerçektir ancak eksiktir. 20 yıldan bu yana, TBMM tarafından 16 Şubat 1994 tarihinde Çanakkale şehrine (askerlere değil) verilen ve Çanakkale Valiliği'nde özel mahfazası içinde korunan, üzerinde ‘Çanakkale geçilmez’ yazılı bu altın madalya, 18 Mart törenlerinde Türk bayrağıyla birlikte göndere çekilmektedir. Darbhane tarafından özel baskılı olarak hazırlanan madalyanın kendisi 995 ayar, iğnesi ve kurdelesindeki işlemeleri 22 ayar altından yapılmıştır. 60 milimetre çapında 3 milimetre kalınlığındaki toplam 166 gram ağırlığındaki madalya, Çanakkale Valiliği'nde özel mahfazası içerisinde korunan madalya, 18 Mart Şehitleri Anma ve Çanakkale Deniz Zaferi törenlerinde 253 bin şehidi temsilen Türk bayrağına toka edilerek göndere çekilmektedir.
 
MSB sitesindeki şu vahim açıklama insanın yüreğini sızlatmaktadır: 
 
“Kore ve Çanakkale Şeref Madalyası alma talebi ile müracaatta bulunanlar olmaktadır: Ancak;
 
“ÇANAKKALE SAVAŞINA KATILANLARA ŞEREF MADALYASI VERİLMESİNE DAİR KANUN TEKLİFİ TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET, MECLİSİNCE HÜKÜMSÜZ SAYILDIĞINDAN, ÇANAKKALE MADALYASI VERİLMEMEKTEDİR”. 
 
HARB MADALYASI ÇANAKKALE ŞEREF MADALYASI DEĞİLDİR
 
3 Ağustos 1914 den itibaren yürürlüğe giren ve kabul tarihi 1 Mart 1915 olan Harp Madalyası Nizamnamesi’nde özetle: Harpte kahramanlık ve yararlılık gösterenlere verilmek üzere bir Harp Madalyası ihdas edilmiştir. Harp Madalyası tek rütbeden ibaret olup, kurdelasız olarak sağ memenin 4 parmak altına takılır. Madalya takılmadığı zaman askerlerde ceketin ikinci düğmesine, sivillerde yaka iliğine 29 mm. genişliğinde kırmızı bir şerit takılır. Bu şeridin kenarlarında 2.5 mm. lik kırmızı, takiben 5 mm beyaz, 14 mm. kırmızı, 5 mm. beyaz ve 2.5 mm. kırmızı bölüm vardır. Madalya’nın harp meydanı dışında kazanılması halinde şeritteki renkler aynı sıra ve ende yer değiştirmekte ve ortası beyaz olmaktadır. Harp Madalyası fakfon ( %50 bakır, %25 nikel, %25 çinko) denilen bir madenden beş köşeli bir yıldız şeklinde olup, ön yüzünde yıldızın ortasında hilal ve içinde Sultan Mehmet Reşat’ın el Gazi’li Tuğrası bulunmakta ve altında hicri 1333 (1915)  yazmaktadır. Aslı Darphane-i Amire’de basılan madalya 56 mm. boyunda, kırmızı boyalıdır. 
 
Kamuoyunda Çanakkale Harp madalyası olarak bilinen madalya, Plevne, Kars, Yunan Harbi, vb. gibi münhasıran tek bir harp için ihdas edilmiş olmayıp, bütün gazilere verilen genel bir Harp Madalyasıdır. Osmanlı Nişan ve Madalya sırlamasına göre Mecidi ve Osmani nişanlarından sonra madalya sıralaması da şöyledir: 1. Altın İmtiyaz 2. Altın Liyakat 3. Gümüş İmtiyaz 4. Gümüş Liyakat Madalyaları ve 5. Harp Madalyası
 
Özellikle son yıllarda Çanakkale Zaferi ile ilgili kutlama, seminer, sempozyum ve benzeri uluslararası toplantıların oldukça yoğunlaştığı, şehit-gazi yakınlarına bir çok hak ve ayrıcalıkların verildiği ülkemizde, Çanakkale şeref madalyası konusunun da en kısa sürede çözüme kavuşması dilek ve temennisi ile 100. yılında tüm şehit ve gazilerimizi rahmet, minnet ve saygı ile bir kez daha anıyorum.
 
 
Doç.Dr.Nejdet GÖK
Necmettin Erbakan Üniversitesi SBBF
Tarih Bölümü Öğretim Üyesi